‘Ne hasta bekler sabahı’

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

‘‘Ne hasta bekler sabahı

Ne genç ölüyü mezar

Ne de şeytan bir günahı

Seni beklediğim kadar’’

Bu dörtlük, Necip Fazıl Kısakürek'e aittir. Ve benim en sevdiğim dörtlüklerden biridir. Şiirin bir de ikinci dörtlüğü vardır. Ki şu anda tam hatırlayamıyorum. Eğer hatırlayabilirsem yazının sonuna doğru onu da yazacağım.

Biz insanlar çoğunlukla kelimelere takarız. Karşımızdaki insanların yüreklerine değil, söyledikleri sözlere bakarız. Olur olmaz bir sözcükte Prudhomme'un, ‘‘Billur vazo’’su gibi kırılır gideriz. Oysa ortada, ‘‘Mükemmel bir kafa, sonsuz bir yürek, yumruklarıyla erkek, gözleriyle çocuk’’ bir adam vardır. Bazen bunları görmez, bir tek sözcüğe takar ve hayatımızı mahvederiz.

Oysa Saint-Ex, ‘‘Küçük Prens’’te şöyle demiştir:

‘‘Kelimeler birer yanlış anlama kaynağıdırlar. Önemsiz şeyleri önemseyip mutsuzluğa düşmeyin.’’

* * *

Ama kelimelerin önemli olduğu bir yer elbette vardır ve bu yer Şiir'dir. Sözgelimi yukarıdaki dörtlükte, ‘‘bekler’’ sözcüğü, ‘‘özler’’ anlamına gelmektedir. Bu şiir belki, ‘‘özler’’ kelimesiyle yazılabilirdi. O zaman son mısra, ‘‘seni özlediğim kadar’’ olurdu. Ama bilmiyorum, beklemenin özlemeyi ifade ettiği kadar, özlemek beklemeyi ifade edebilir miydi?

Yahya Kemal'in, ‘‘Rindlerin Ölümü’’ şiirinde bir sözcüğü yıllarca aradığı söylenir. Bu şiiri ezbere biliyorum:

‘‘Hafızın kabri olan bahçede bir gül varmış

Yeniden hergün açarmış kanayan rengiyle

Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış

Eski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle

Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde

Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter

Ve serin selviler altında kalan kabrinde

Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter’’

Bu şiirin ikinci dörtlüğündeki, ‘‘serin’’ kelimesini Yahya Kemal'in yıllarca aradığını söylemiştim. Şair önce bu kelime yerine, ‘‘ulu’’ ya da ‘‘büyük’’ gibi sözcükler koymuş. Ama yıllar sonra aradığı kelimeyi bulmuş. Bence bu şiirin en güzel benzetmesi, ‘‘serin selvi’’ benzetmesidir.

* * *

Ne yazık ki, Necip Fazıl'ın şiirinin son dörtlüğünü hatırlayamadım. Sanıyorum son üç mısra şöyleydi:

‘‘Yokluğunda buldum seni

Bırak vehmimde gölgeni

Gelme artık neye yarar’’

Bu satırları Düsseldorf'tan yazıyorum. Dönüşte şiirin tümünü bulabilirsem bir gün yeniden yazacağım. Hatırımda kaldığına göre şiir muhteşem bir özlemin umutsuzluğa dönüşünü olağanüstü ifade ediyor. Belki de şair bu şiiri artık yitirdiğini anladığı bir sevgili için yazmış. Kimbilir...

Şiirlerin en güzelleri umutsuz aşkların yarattığı şiirlerdir. Ve şiirlerin sonsuzluğa uzanan bileşkeleri umudun umutsuzluğa dönüştüğü anlarda yakalanan soyutluklardır.

Umutla umutsuzluğun iç içe geçtiği ve her an birinin diğerinin yerini aldığı bir dünyada şiir bizim günlük sıkıntılar içinde uzun zamandır unuttuğumuz bir güzelliktir. Aslında hepimiz bilmeden kendi şiirlerimizi, kendi romanlarımızı yazarız.

Biz hepimiz şiirler, romanlar ve filmlerin kahramanlarıyız.

Bir gün bunu anlayabilirsek bir destan yaratacağız.

Ve bu destan güzelim ülkemizin sevgi, barış ve özgürlük destanı olacak.

Bu destana kendi halinde aşklarımızla ulaşacağız.

İçimizde bir garip burukluk olsa da.

Yazarın Tüm Yazıları