Nazlı Ilıcak’ın tutarsız açıklaması

Güncelleme Tarihi:

Nazlı Ilıcak’ın tutarsız açıklaması
Oluşturulma Tarihi: Nisan 01, 2004 00:00

‘SAYIN Emin Çölaşan, her zamanki gibi sütununuzda gene mesnetsiz iddialara yer vermişsiniz. Baykal haberinin benim şahsımla hiçbir ilgisi yoktur. Haber Ankara’daki CHP muhabiri Ali Obuz’dan gelmiştir. Ankara bürosunun haberidir. Ali Obuz bu belge üzerine Baykal ile ilişkiye geçmiş, ondan açıklama istemiştir. Baykal ‘yayınlarsanız dava ederim’ demekle yetinmiştir. Oysa CHP kulislerinde ve partinin en üst mercilerinde elden ele dolaştırılan bu belgenin ortaya çıkması ve ciddi biçimde araştırılması gerekiyordu. Tercüman iddiaların sahibi olmamış, sadece CHP kulislerinde ve muhtelif çevrelerde döndürülen dolapları gün ışığına çıkarmıştır. Belgeyi tanzim eden ve dağıtan Tercüman Gazetesi değildir. Zaten CHP’li birçok üye bu belgeyi gördüğünü ama inanmak istemediğini söylüyor. Deniz Baykal da bu belgeyle kendisine şantaj yapıldığını belirtiyor. Maliye Bakanlığı ile Teftiş Kurullarının bu meselenin üzerine gideceğine ve belge yanlışsa yanlış olduğunu, doğruysa doğru olduğunu ortaya çıkaracağına inanıyoruz. Tercüman Gazetesi’nin Deniz Baykal’a karşı hiçbir husumeti yoktur. Özellikle benim, Baykal ile uzun yıllara dayanan bir dostluğum mevcut. İddiaların gün ışığına taşınması, bir iftiranın söz konusu olup olmadığının anlaşılması, en önce Baykal’ın lehine bir gelişmedir. Aksi takdirde bilgiler araştırılma imkánı bulunmadan fısıltı gazetesi şeklinde kulaktan kulağa yayılacaktı. Bununa beraber tekrar söyleyeyim ki, benim bu haberin oluşumunda ve yayınında doğrudan bir katkım olmamıştır.’ Şu laf salatası açıklamanın neresinden tutalım! Gazetenin sahibi, oğlu Mehmet Ali Ilıcak. Hanımefendi İcra Kurulu üyesi ve köşe yazarı. Her açıdan patron. Düzmece bir belgeyi manşetten vermişler ama yayınlanmasında, içeride uçan sinekten haberi olan Hanımefendi’nin ‘doğrudan katkısı’ yokmuş! Düzmece belgelerle gazetecilik yapılmaz. Araştırırsın, sonuca ulaşırsın, doğruysa haberi patlatıp Baykal’ı o zaman bitirirsin. Kaçın kurası Nazlı Ilıcak bunları bilmez mi! Diyor ki ‘belge ortalıkta geziyordu ve ciddi biçimde araştırılması gerekiyordu’. Ama araştırılmamış! Köşemde ‘her zamanki gibi mesnetsiz iddialara’ yer vermişim! Bunu yapan, ya da yapılmasına göz yuman kendisi. Yarın onun hakkında belgeler gelir ve başkaları araştırmadan yayınlarsa hiç ağlaşmasın, bağırıp çağırmasın. Çelişkilerle dolu yaşamına şimdi bu düzmece belgeyi de ekledi. Bunları Baykal adına değil, gazetecilik mesleği adına yazdığımı da bilsin. Bakınız, açıklamasında ‘olay doğrudur, haberimizin arkasındayız’ diyemiyor. Özür dilemesi gerekirken, laf salatasıyla kimseyi kandırmaya kalkışmasın. YILMAZ ATEŞ’İN AÇIKLAMASI‘Sayın Çölaşan, 30 Mart tarihli yazınızda benimle ilgili bölümden büyük üzüntü duydum. Kalemini doğrular ve ilkeleri uğruna kullandığına inandığım bir yazar tarafından, yaşamı boyunca eylem ve söylem tutarlılığı gösteren bir siyasetçi neden suçlanır, anlamakta zorluk çekiyorum.’ (Yazdığım tek cümle şuydu: ‘Karayalçın, sadece kendisine verilen oylarla, Ankara ile kimyası uyuşmayan CHP adayı Ateş’i geçmeyi başardı’). ‘Sayın Karayalçın CHP adayı olmak yerine 6 partinin adayı olmuştur. Diyarbakır’da CHP’yi eleştirmiş, Ankara’da pankart ve sloganları hatırlatanlara ‘onlar bölücüdür, provokatör, ajandır’ demiştir. Ankara’da CHP bayrağına sığınmıştır. Gökçek ve yönetim anlayışı yerine her yerde CHP’ye saldırmıştır. Direklerden CHP bayrak ve afişlerini indirmişlerdir. Biz miting yaparken ‘çekildiğime’ dair bildiriler, kendisini yüzde 36, beni yüzde 6 gösteren anketler dağıtılmıştır. CHP’yi Ankara’da seçime sokmama oyununa gelmemi kimse benden ve partimden beklemesin, buna kimsenin hakkı da yoktur. Kendisini ‘büyük siyasetçi’ göstermek için DEHAP’ın yüzde 5’lik oyunun arkasına saklanan oyunun bozulmasına sevinmenizi beklerdim. Çünkü bu oyunun içinde onların amacı Ankara’yı Gökçek’ten kurtarmak değil, CHP’nin oylarını aşağıya çekmekti. Bu oyun ve tezgáh içinde olanlar ortada dururken, Ankara ile kimyamın uyuşmadığını nasıl tespit ettiniz? Soruyorum size, Ankara’da 34 yıldır pek çok görevde bulunan, iki dönem milletvekilliği yapan, Gökçek ve yönetimini l0 yıldır takibe alan, Ankara’nın sorunlarını TBMM ve kamuoyuna sunan, hakkında en ufak bir şaibe olmayan Yılmaz Ateş’in ‘kimyası’ uyuşmazsa, kimin kimyası uyuşur? ‘Ankara ile kimyamın uyuşmadığını’ nasıl tespit ettiniz? Lütfen bunu açıklayın ki, ben de, oyunuzu kime verdiğinizi öğrenen Ankaralılar da ‘kimyamın nasıl uyuşmadığını’ öğrensinler. Saygılarımla’ (Emin Çölaşan’ın notu: Oyumu Büyükşehir ve Çankaya’da CHP’ye verdim).
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!