Nasılsa kimse ilgilenmeyecek ama..

GEÇEN gün sabah saat 9.00'da genel yayın yönetmenini evinden aradım.

Böylece artık otomatik refleks haline gelen ‘‘Toplantıda, sizi sonra arayalım mı’’ lafını duyma zulmünden de kurtuldum.

‘‘Merhaba, ne haber?’’ dedi. Bu üç kelimelik cümle yerine ‘‘Allah kahretsin, yine yakalandık buna, sabah sabah ne istiyor ki yine, işin yoksa çek bakalım bunun konuşmalarını’’ demek istiyordu.

Ses tonundan bunu anladım.

‘‘Şu Afganistan meselesi...’’ dedim.

‘‘Bana teori mi anlatacaksın?’’ dedi.

‘‘Ama teori değil, bazı gerçekler var ortada, bunlar yazılmıyor’’ diye devam etmek istedim.

‘‘Sen orada tek başınasın bu aralar değil mi’’ dedi. (Peşime casus mu taktı nedir, Rana'nın bir iki günlüğüne şehir dışına çıktığını da biliyor.)

Evet, dedim.

‘‘Sen kendi kendine de konuşmaya başlamışsındır’’ dedi.

‘‘Shining filmindeki adam gibi yakında ıssız ortamda delirip milleti öldürmeye de başlarsın’’ dedi.

‘‘Sen şimdi komplo teorilerini Silvester'a da anlatıyorsundur’’ dedi. (İşine gelen her şeyi unutur ama kedimin adını unutmaz. Dediği olur ve delirirsem gerçekten de -ki böyle olacağına dair işaretler var - öldürmeye başlarsam milleti onun dediği gibi, umarım inşallah o gün o an o da bana misafirliğe gelmiş olur. İNŞALLAH!)

‘‘Kedi bile dinlemiyordur seni’’ dedi

‘‘Haydi sonra ara da konuşalım’’ dedi.

***

Bu konuyu ona anlatmama imkán yok, dolayısıyla da mesele Hürriyet Gazetesi'nde yer almayacak.

Bu artık net olarak ortaya çıktı.

Rana konuyu telefonda dahi dinlemek istemiyor. Konuyu açmaya çalıştığım zaman gülmeye başlıyor. Ona sorarsanız delirmemin ilerki bir tarihte olması mümkün değil, o geçmişte zaten olup bitmiş bir olay.

Tamam tamam. Tartışmıyorum hiçbir şeyi.

Beni bırakın bir kenara yahu biraz ama dediklerimi dinleyin ne olur ki yani!

Bunları ben söylemiyorum. Kafamdan da atmıyorum olayları. Kitaplar yazılmış, bu kitaplar Türkçe'ye de çevrilmiş, çok ciddi araştırmalar bunlar, orada söyleniyor bunlar.

Öffff vallahi billahi içime sıkıntı geldi ha. Başlayacağım şimdi Talibanına da, Amerika'ya da, Ladin'in sülalesine de, Bush'un da... Tövbe tövbe ya!

***

Tutamıyorum kendimi abicim. Vallahi billahi takmış durumdayım meseleye.

Yahu hiçbir şey göründüğü gibi değil bu savaşta.

İşin temelinde Hazar bölgesi petrolünün ve doğal gazının nasıl bir jeopolitik ortamda güvenle taşınacağı meselesi var ya!

Afganistan tam da bu işin göbeğinde yer alıyor.

Afganistan'dan geçmesi planlanan bir doğal gaz ve petrol boru hattı projesi var.

Vallahi var billahi var. Yani yok da kafadan atıyorsam tamam o zaman kendi isteğimle gidip tımarhaneye kapatılacağım be... Amerika'nın Unocal şirketi bu işin içinde yıllardır.

Arjantinliler de Bridas şirketiyle işi kendileri almak istiyordu.

Amerikan yönetimi için bölgede en önemli şey istikrarlı bir hükümetin olması ve Kafkaslar'dan gelip, Afganistan'dan geçip Pakistan'dan kıyı bölgesine uzanacak bu boru hattının güvenliğinin sağlanmasıdır.

Dünyanın potansiyel olarak en büyük keşfedilmemiş rezervlerinin bulunduğu alanlardaki petrol ve doğal gazın önemi Amerika açısından olağanüstüdür.

Taliban yıllardır bu işi Amerikan yönetimiyle konuşuyor. Paralar konuşuluyor.

Hatta Şubat 1997'de bir Taliban heyeti Buenos Aires'e Bridas şirketiyle görüşmek için gitti

Aynı gün bir başka heyet de Washington'daydı. Amerikan Dışileri yetkilileri ve Unocal şirketiyle görüştüler.

Sonra geri dönüşte iki farklı heyet Suudi Arabistan'da kısa mola verip Suudi istihbaratının şefi Prens Türki el-Faysal ile buluştular.

Bu aralarda Amerika Türkistan ve Pakistan'a büyük baskılar yaparak Afganistan doğal gaz ve petrol boru hattı projesinin Amerika şirketine bırakılması için tavır koymalarını istedi. Onlar da koydular.

Pakistan projenin gerçekleşmesi için olmazsa olmaz şartın Afganistan'ın istikrarlı olması olduğuna, bunu sağlayacak tek gücün de Taliban olduğuna Amerika'yı ikna etti.

Taliban bu nedenle sonuna kadar desteklendi.

Ancak Usame bin Ladin hem Suudi Arabistan'a hem de Amerika'ya savaş açınca proje askıya alındı.

Taliban içindeki bu isyancı grup tasviye edilmeden Amerika ve Batı dünyasının gelecekteki güvenliği aşısından önemli bir yer tutan Afganistan doğal gaz ve petrol boru hattının hayata geçirilmesi imkánsızdı.

Bugün bu yapılıyor ama çok değişik gruplar birçok oyun içinde çünkü çok büyük paralar söz konusu.

O nedenle de Kuzey İttifakı'nın hemen ülkeyi yönetmeye başlaması istenmiyor, çünkü Amerika ve Pakistan, özellikle Pakistan'ın acil ihtiyaç duyduğu boru hattı projesinin güvenliğini en istikrarlı bir şekilde sağlayacak hükümeti kurdurmak zorundalar orada.

Ve işte bu nedenle de 11 Eylül günü Başkan Bush'u ilk arayan kişi olan Putin de bu kadar önem kazandı çünkü Hazar bölgesi petrol ve doğal gazının nasıl akıtılacağı söz konusu olduğunda Rusya ‘‘he’’ demezse hiçbir şey yapılamaz. Teksas'ta da çiftlikte Bush ve Putin bunları konuştular. Ya ben daha ne yapayım ya, kafamı duvarlara mı vurayım ya, birazcık okuyun ya!

‘‘Taliban: İslamiyet, Petrol ve Orta Asya'da Yeni Büyük Oyun’’ Ahmed Raşid Everest- Mozaik Yayınları. Durmayın orada, OKUYUN!!!.
Yazarın Tüm Yazıları