Namussuzlardan daha cesur olmalıyız

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Susurluk raporundan sonra ortalıkta dolaşan ve konuyu saptıran tartışmalar beni zerre kadar ilgilendirmiyor.

Çünkü biz boş konuları tartışarak zaman öldürmeye bayılırız.

Yani gerçekler yerine dedikodu üretiriz.

Şimdilerde de Susurluk pisliğinin örtülmesi için yırtınanları suçlayacağımıza, açığa çıkarılması için uğraşanları yerden yere vuruyoruz.

Bana göre bu işin en büyük suçlusu Mesut Yılmaz.

Memlekette ondan başka ‘‘Doğrucu Davut’’ yok muydu sanki?

Kalkıp arı kovanına çomak sokmanın ne âlemi vardı?

Devletin içine çöreklenmiş çeteleri ortaya çıkarmak ona mı kalmıştı?

Zaten sonunda da yedi yumruğu burnunun üstüne, oturdu aşağı.

Rakipleri, ‘‘Efendim Mesut Yılmaz, Budapeşte'ye bu yumruğu yemek için mahsus gitti’’ bile dediler.

Yani kimseye yaranamadı. Yediği yumrukla kaldı.

Halbuki hiçbir şeye karışmasaydı, şimdi kimse onu suçlamazdı.

Hele hele, ‘‘Bu işi sonuna kadar götürmezsem Başbakanlık bana haram olsun’’ demesi, affedilir gibi değil.

Durduk yerde başını belaya soktu.

Tansu Hanım bile kalkmış Susurluk için ondan hesap soruyor.

Aman Tanrım!.. Ne günlere kaldık.

* * *

Evet bir kez daha belirtmek istiyorum ki, bütün bu abuk sabuk tartışmalar beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor.

Ama beni çok önemli bir şey ise tahmin edemeyeceğiniz kadar fazla ilgilendiriyor.

Bir tek cümle... ANAP Genel Başkan Yardımcısı Ali Kemal Başaran'ın bir cümlesi...

O cümleyi okuyunca birden yüreğime su serpildi diyebilirim.

Başaran'ın o çarpıcı cümlesi şöyle:

‘‘Türkiye'de altı aydır faili meçhul cinayet işlenmiyor.’’

Yani 54. Hükümet devrilip yerine 55. Hükümet kurulduktan sonra sokak ortasında yürürken arkadan gelen biri tarafından kafasına kurşun sıkılıp kanlar içinde cansız yere yığılan olmadı.

Yani evinden alınıp, ya da sokak ortasından veya işyerinden kaçırılıp bir daha geri dönmeyen insanlar olmadı.

Yani işyerinde otururken içeri giren birtakım kişiler tarafından taranıp kevgire çevrilen olmadı.

Yani çeteler artık ellerini kollarını sallayarak, naralar atarak işlerini bitiremiyorlar.

Yani uluorta adam öldüremiyorlar.

* * *

Bir ülkede insanların en kutsal hakkı, yaşama hakkıdır.

İnsan yaşamının devlet tarafından güvence altına alınmasıdır.

İnsanların yaşama hakkı olmayan bir ülkede enflasyon sıfır olsa ne yazar?

Kalkınma hızı rekor kırsa, kişi başına milli gelir 25 bin dolara yükselse ne yazar?

Can güvenliği olmadıktan sonra bütün bunların beş paralık kıymeti harbiyesi olmaz.

İnsanların yaşama hakkı sağlandıktan sonra insan hakları gelir.

Türkiye, insanlarının korkusuzca yaşayabilmeleri için Susurluk'u çözmek zorunda.

Bu da pislikleri ortaya çıkarmak için çaba harcayanları eleştirerek, hazırlanan raporlara dudak bükerek başarılamaz.

Gösterilen çabalar birçoğumuzu tatmin etmese bile yine de bazı tabuları paramparça etti Türkiye'de.

Temiz toplum için alınacak daha çok yolumuz var.

Sonuca ulaşmak için İsmet Paşa'nın koyduğu altın kuralı yerine getirmeliyiz.

Ülkemizdeki namuslu insanlar, namussuzlardan daha cesur olmak zorunda.













Yazarın Tüm Yazıları