Müzik sektörü gibi Türk sineması da tehlikede

Türk sinemasında yalancı bahar yaşanıyor.

Evet, çekilen film sayısı ve satılan bilet sayısı artıyor.

Türkiye, "yerli film Hollywood filmi" dengesinde 2006’da Fransa’yı da geçerek, Avrupa’da yerli filmlerin en çok izlendiği ülke oldu.

Son yıllarda çekilen filmler izleyici sayısında rekor üzerine rekor kırıyor.

İşte tam da bu yüzden sinemada yalancı baharın yaşandığını düşünüyorum.

Çünkü herkesin iştahını kabartan bir pasta çıktı ortaya.

Bu yüzden apar topar çekilip yayına sokulan filmler, gişeden pay kapmak için dizi film mantığıyla üretilen yapımların sayısı hızla arttı, artıyor.

Sinema filmi yapmak isteyen yapımcı sayısı hiç olmadığı kadar çok sektörde.

Ben bu durumu yıllar önce patlama yapan müzik sektörüne benzetiyorum.

Albüm satışlarının 700-800 binlerde dolaşıp tatlı kar bıraktığı dönemde, müzik sektöründe iyisine kötüsüne bakmadan peşpeşe albümler yapıldı.

"Oduna albüm yapsam sattırırım" diyen prodükterler türedi.

Sonra...

Korsan, mp3 gibi faktörlerin de etkisiyle bugün 100 bin satan sanatçı bayram yapar duruma geldi.

Bugün müzik sektöründe artık yapımcılar, menajer gibi çalışıyor.

Sanatçıların albüm sonrası ekstralarından pay almaya başladılar.

Şarkıcılar da albümden değil, gelecek ekstradan para kazanma derdinde...

Sinema sektörünü de benzer bir tehlike bekliyor.

Seyirci önümüzdeki dönemde sayısı daha da artacak özensiz filmler sonrasında salonlardan yavaş yavaş ayağını kesmeye başlayacak.

Türk sineması hala sağlam temeller üzerine oturmadığından, hala sırtını tv’ye yasladığından, sermaye ve potansiyel olarak bu kadar sıradan filmi kaldıracak durumda değil.

Bu durum yavaş yavaş gişe rakamlarına da yansımaya başladı zaten...

Mesela geçen hafta vizyona giren Küçük Kıyamet ve Eve Giden Yol filmlerini hafta sonunda 52.063 ve 50.420 kişi izlemiş.

Cenneti Beklerken filminin iki haftalık izleyici sayısı 35.222...

Çinliler Geliyor üç haftada sadece 17.436, Şaşkın filmi 7 haftada sadece 17.201 kişiyi salonlara çekebilmiş.

Benim yapım aşamasında ’izlenmeyecek’ dediğim Hayatımın Kadınısın’da Uğur Yücel, Yazı Tura’dan bile kötü sonuç aldı: beş haftada 133.995 kişi.

Eve Dönüş ise sekiz haftada 223.137 kişiye ulaşmış...

Yanlış anlaşılmasın, bu filmlerin tamamı için özensiz ve kötü demiyorum.

Sadece film başına düşen seyirci sayısının azaldığını söyleyerek bir tehlikeye dikkat çekiyorum.

Sinema sektörü seyirciyi yolunacak kaz gibi görüp peşpeşe bu filmleri çekmeye devam ederse, oyuncular tv’de "çok çalışıp çok kazanmak" yerine, sinemada "az çalışıp çok kazanmayı" hedeflerse ’yalancı bahar’la neyi kastetiğimi yakında görürler.

E5’e büyük tepki

Dün, E5 yolunu arapsaçına ve ölüm tuzağına çevirenlerle ilgili yazı yazınca okurlardan büyük destek geldi.

Bu çileyi aylardır çekenler, hatalı bariyerler yüzünden kaza yapanlar, yol üzerindeki dükkan sahipleri de benim gibi Kadir Topbaş’ı iki gün boyunca sabah-akşam bu yolda seyahat etmeye davet ediyorlar.

E5’teki saçma sapan trafik uygulamanın ne olduğunu görmesi için...

Var mısınız Sayın Topbaş, vatandaş gibi eskortsuz bir E5 yolculuğuna...

Gördünüz Borat’ı

Borat’ı Türk seyircisinin sevmeyeceğini, mizah anlayışının bize seslenmediğini ısrarla söylemiştim.

Onun da gişe rakamını vereyim de Borat’ı yere göğe koyamayanlar görsün.

Borat’ı 4 haftada Türkiye’de sadece 52.289 kişi izlemiş.

Onların da yarısı benim gibi meraktan gidip, filmden nefret edenler.

Amerika’da ortalığı yıkan, Avrupa’da olay yaratan, yabancı sinema dergilerinin yılın en iyi filmleri arasında gösterdiği Borat bizde kimsenin umurunda değil.

Amerikan tarzı itici mizahı, Türk seyircisine sevdirmeye çalışanlar baltayı taşa vurdu.

Borat’ınızla size mutluluklar diliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları