Paylaş
Şu sıralarda hepimiz, AB ile tarama görüşmelerinin nasıl geçeceğini konuşuyoruz. Müzakerelerin ayrıntılarını tartışıyor, tarım gibi zorlu bölümlerin altından nasıl çıkabileceğimizin hesaplarını yapıyoruz. Böylesine güç bir sürecinasıl yaşayacağımızı konuşuyoruz.Genel tahminler bu müzakerelerin kolay kolay bitirilemeyeceğiyönünde. Yani, tam üyeliğimizin önündeki engellerin başında bu ekonomik müzakeresürecini görüyoruz.
Bence, bu yaklaşım çok yanlış.
Evet, ekonomik alandaki müzakereler kolay olmayacaktır, ancak tam üyeliğimizin önündeki asıl engel “ekonomi” değil, Avrupa kamuoyundaki Türkiye imajıdır.
Türkiye’nin ekonomik yönden AB’ye uyum sağlayabilmesi için para ve hükümetlerdeki siyasi cesaret yeterlidir. Siyasi cesaret reformların gerçekleşmesini sağlayacak, özelleştirme ve yabancı yatırımlarda siyasi cesareti arttıracaktır.
10 yıldır gümrük birliği içinde yaşayan Türk ekonomisi değişim sürecinin önemli bir bölümünü atlatmıştır. Geriye kalan daönemlidir, ancak altıntan kalkılamayacak cinsten değildir.
Dediğim gibi, para ve siyasi cesaret Türkiye’yi müzakerelerin son aşamasına kadar getirebilir. Bütün ekonomik veya siyasi engelleri kolaylıkla aşabilir.
Ancak bir koşulda... O da, önümüzdeki 10-15 yıllık süreç içinde Avrupa halkının kalbini ve sempatisini kazanabilirse.
Emin olun,işin bu yönü, ekonomik müzakereler veya Kopenhag kriterlerine uyumsağlamaktan çok daha zordur.
* * *
İMAJIMIZI DEĞİŞTİRMEDEN HİÇBİR YERE GİDEMEYİZ
Türkiye’nin Avrupa kamuoyundaki imajı kötüdür. Bunun nedenlerini yanda sıralamaya çalıştım.
Benim burada anlatmak istediğim, Abdullah Gül ve Ali Babacan’ın müzakerelerden çok, iletişim Politikalarına özen göstermelerinin daha hayati olduğudur. Zira unutmayalım ki, müzakerelerde başarı kazanılabilir, ancak Avrupa halklarının kalbi kazanılmazsa, Türkiye AB’yetamüye olamaz. Hiçbir AB hükümeti bu yıl gösterdiği siyasi özveriyi göstermez.
Unutmayalım ki, müzakereler bittikten sonra, Türkiye’nin tam üye olup olmaması;
İşte Türkiye’nin önündeki asıl engel budur: Avrupa kamuoyu...
Biz genelde kamuoylarınıbiraz hafife alırız. Bunu eş dost veya bir arkadaşa verip halledeceğimizi sanırız. Fazla para harcamadan, biraz lokum biraz fındıkla işin içinden çıkacağımıza inanırız.
Bu defa, hayır başaramayız.
Bu defa uzun soluklu, işin ehline verilecek ve çok para harcanması gereken bir sürece giriyoruz.
Sizler, istediğiniz kadar müzakerelerdebaşarılı olun. Avrupa halkının kalbini kazanamazsak, hiçbir yere varamayız.
* * *
AVRUPADAKİ TÜRK İMAJI NEDEN KÖTÜ
Paylaş