Muş mu, Huş mu, Guş mu?

Ferai TINÇ
Haberin Devamı


Geçtiğimiz pazar günü yayınlanan ‘‘Muş'tan figan değil, okuma sesleri yükseliyor’’ başlıklı yazımdan sonra sizlerden mektup, telefon, elektronik posta ile çok sayıda mesaj aldım.

Okurlarımın, dikkati ve hataları düzeltmedeki duyarlılığını yansıtan bu mesajların hepsine ayrı ayrı sevindim. Ama başıma öyle bir tartışma açıldı ki işin içinden çıkmakta zorlandım.

Söz konusu yazımda, Muş'taki halk eğitim projesinden söz ediyordum, projeye içten destek geliyordu. Sorun başlıktaydı.

‘‘Türküde adı geçen Muş, Türkiye'de değil Yemen'dedir’’ diyordu okurlarım. Orası bizim Muş değil Yemen'deki Huş'tu.

Kimine göre de Yemen'de Hış diye bir yer vardı. Türküyü söylerken ‘‘Burası Muş'tur’’ değil ‘‘Burası Hış'tır’’demek gerekirdi.

Bu tartışma dalga dalga genişliyordu.

Tartışmaya Doğan Hızlan bile gıyabımda katılmış. Yazıişleri Müdürümüz Nurcan Akad, ‘‘Doğan Bey'in Muş'a itiraz ettiğini’’ söylüyordu.

Bu meseleyi konuşmak için Nurcan Akad ile birlikte bir sabah Doğan Hızlan'ın kitaplar ve CD'ler cenneti odasında buluşup, tabii ki konudan saptık ve Lübnanlı Rahibe Marie Keyrouz'un müthiş sesinden oryantal ilahiler dinlemeye daldık.

Ama Doğan Bey Muş mu, Huş mu, Hış mı tartışmasına bir yeni iddia daha eklemişti. Muş değil Guş.

Muş, Huş, Hış, Guş tartışmaları arasında boğulurken imdadıma Muş Valisi Ali Akan yetişti.

* * *

‘‘YEMEN Türküsü adıyla Yemen'e mal edilen ve türküde geçen ‘Burası Muştur' kısmının ‘Burası Huştur' diye söylenmesi ile kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir’’ diye başlayan beş sayfalık bir araştırma gönderdi Vali Bey..

Mülkiye Müfettişi Nuri Yaman'ın imzasını taşıyan araştırmaya göre işin aslı şuydu:

Birinci Dünya Savaşı sırasında Bab-ı Ali, Yemen'e gidecek askerlerin tek bir vilayetten toplanmasını kararlaştırır. Böylece birbirleriyle hısım akraba olan birliğin savaş alanından kaçmayacağı düşünülür. Muş bu göreve talip olur ve Yemen'e Muşlulardan oluşan bir redif alayı gönderilir.

Bu, koskoca imparatorluğun sürüklendiği acıklı maceranın son halkalarından biridir.

Falih Rıfkı Atay Zeytin Dağı'nda, ‘‘Yemen kahramanları ne yapıyor? Onlarla sulh vaktinden beri temas etmedik. Arasıra Neccablar, uzak yerlerden unutulmuş adamların sıhhat mektubunu getirir gibi onlardan bize haber getiriyordu’’ diyor.

Yemen'e gidenler bir daha geri dönmüyor.

‘‘Ağam öldüğüne inanamirem’’ diyen Muşlu kadınların acısını dillendiren türkü Yemen'e gidip de dönmeyen askerler için söyleniyor. Kaynaklar Muşlu sanatçı Duriye Keskin'e uzanıyor. ‘‘Kışlanın önünde çalınır sazlar/Gözlerim ağlıyor yüreğim sızlar/Yemen'e gidene ağlıyor kızlar’’ dizelerinden de ‘‘Burası’’nın ‘‘Muş’’ olduğu açıkça anlaşılıyor.

* * *

ŞİMDİ geçen yazımın başlığını rahatlıkla tekrarlıyorum. ‘‘Muş'tan artık figan değil, okuma sesleri yükseliyor.’’

Yakın tarih, bir başka savaş yüzünden Muşlunun kalbinde yeni yaralar açtı. Bunları sarmak hepimizin boynunun borcu.

Nasıl mı? Eğitim projesine destek vererek, kızların dokudukları kilimlere pazar bularak, bölgeye yatırım yaparak. Birbirimizi şüphelenmeden, korkmadan kucaklayarak ve en önemlisi birbirimizi dinleyerek.

Unutmayın bir yerden figanlar yükselirken, bir başka yerde gülücüklü şarkılar söylenemez.













Yazarın Tüm Yazıları