Murat Yetkin, Erdem Gül ve Can Dündar'ın tahliyesini yazdı: Basın özgürlüğünün ötesinde

Güncelleme Tarihi:

Murat Yetkin, Erdem Gül ve Can Dündarın tahliyesini yazdı: Basın özgürlüğünün ötesinde
Oluşturulma Tarihi: Şubat 27, 2016 14:38

Hürriyet Daily News Genel Yayın Yönetmeni Murat Tekin, bugün Radikal'deki yazısında Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararının ardından Silivri Cezaevi'nden tahliye edilen Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül'le ilgili olarak ''İki meslektaşımız için de söz konusu olan kendi tutukluluk hallerinin ötesinde, basın özgürlüğünü sorununun ötesinde hissedilen bir bağımsız ve tarafsız yargı sorunuydu, demokratikleşme sorunuydu söz konusu olan'' diye yazdı.

Haberin Devamı

İşte Yetkin'in o yazısı: 

Basın özgürlüğünün ötesinde

Murat Yetkin, Erdem Gül ve Can Dündarın tahliyesini yazdı: Basın özgürlüğünün ötesinde
Anayasa Mahkemesi'nin kararı sadece Türkiye'de basın özgürlüğünün yeniden vurgulanması bakımından önemli olmakla kalmıyor. Aynı zamanda yargıçların, savcıların silkinip kendilerini her türlü siyasi etkiden kurtarması gereğine de işaret ediyor.

Can Dündar serbest kalınca Türkiye’de hala yargıçların kaldığını görmekten memnun olduğunu söyledi.

Söylemek istediği, yargının siyasi etkilerle bir uçtan diğerine savrulduğu ve savrulurken de toplumu kırıp döktüğü bir ülkede hala yasalar ve vicdanına göre karar veren yargıçların kaldığıydı.

Erdem Gül ise, serbest kalmaktan memnundu ama Türkiye’de hala tutuklu olan gazeteciler bulunduğuna dikkat çekti.

Haberin Devamı

İki meslektaşımız için de söz konusu olan kendi tutukluluk hallerinin ötesinde, basın özgürlüğünü sorununun ötesinde hissedilen bir bağımsız ve tarafsız yargı sorunuydu, demokratikleşme sorunuydu söz konusu olan.

Doğrusu da buydu.
İşte bu yüzden, tıpkı girdikleri gibi 92 gün sonra başları dik çıktılar Silivri’den.
Yargılanmaya devam edecekler yine de…
Ama mahkemenin Anayasa’nın 26 ve 28’inci maddelerindeki basın özgürlüğü ve devletin güvencesi maddelerine atıfta bulunması, davanın seyrini de ister istemez olumlu etkileyecek nitelikte.

Demek ki neymiş?
Demek ki, Anayasa Mahkemesi de arkadaşlarımızın yaptığı yayının basın özgürlüğü çerçevesinde, haber alma ve verme hakkı çerçevesinde olduğunu düşünüyormuş.
Demek ki, sırf iktidarla ters düşmemek için “Böyle de gazetecilik mi olur?” diye görüş beyan eden meslektaşlarımızdan çok haberciliğin ne olduğu konusunda sağlıklı görüş sahibiymiş o yargıçlar.
Demek ki, mahkemeye sunulmuş belgeleri haber yapmanın casusluk değil, habercilik olduğunu düşünüyormuş Anayasa Mahkemesi yargıçları, en azından çoğunluğu.

Siyasileşmiş yargı, bir ülkenin başına gelebilecek en kötü felaketlerden birisidir.
Ne oldu bir zamanlar el üstünde tutulan, özgürlüklerin teminatı sayılan o Ergenekon savcılarına?
Ne oldu başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın zırhlı makam aracı tahsis ettiği, Meclis konuşmalarında kefil olduğu Zekeriya Öz’e?
O zamanın kahraman sayılan polis şefleri, savcıları, hâkimleri şimdilerde ya içeride, ya soruşturmada, ya yargılanıyor, ya da köşe bucak aranıyor.
Bir zamanlar “Ne istediniz de vermedik?” diye sevgi çağrıları yapılan Fethullah Gülen cemaati bugün bir numaralı halk düşmanı muamelesi görüyor.
Yarın sıra kimde olacak dersiniz?

Yargının siyasileşmesi iktidarda kim olursa olsun, iktidarda olanlar tarafından içten içe desteklenir.
Bu yüzden yargının güçlenmesini istemez yürütme sahipleri Türkiye’de.
Süleyman Demirel yıllarca “Üç taydan çok çektim; Yargıtay, Danıştay, Sayıştay” dedikten sonra cumhurbaşkanı olunca anladı onların değerini, onların değerini anlayan bir cumhurbaşkanı oldu en azından.
Ama adalet herkese lazım…

İşte o nedenle bağımsız basın kadar önemli, hatta daha önemli bir konu bağımsız ve tarafsız yargıdır sağlıklı işleyen bir demokraside.
İşte o yüzden Anayasa Mahkemesi'nin kararı sadece Türkiye’de basın özgürlüğünün yeniden vurgulanması, bundan sonraki benzeri kararlara emsal oluşturması bakımından önemli olmakla kalmıyor.
Aynı zamanda yargıçların, savcıların silkinip kendilerini her türlü siyasi etkiden kurtarması gereğine de işaret ediyor.

Belki bu kararı bir dönüm noktası olarak anmak için vakit erken.
Ama belki de tesadüftür, dün İzmir’deki Askeri Casusluk Davasından 300 beraat çıktı… Tam üç yüz beraat.
Sanıklar hukuken aklandılar böylece, ama geride mesleki gelecekleri, sosyal hayatları mahvedilmiş üç yüz insan bıraktı bu dava.
Diğerleri davalar da öyle… Meslektaşlarımızın tahliye eden Anayasa Mahkemesi kararının Türkiye’de yargının siyasallaşması tartışmalarında olumlu yönde dönüm noktası olması asıl kazanım sayılacaktır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!