Mümtaz Soysal: Sözde liderlik

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Üçüncü turda ne olursa olsun ve sonuçta kim seçilirse seçilsin, cumhurbaşkanı seçimi, her yönüyle, pek parlak sayılamayacak bir süreç olmuştur.

Anayasa değişikliği yolunda yapılanlar ve yapılamayanlar düşünülürse.

Seçime sıra geldiğinde, adaylar konusunda yaratılan tabloya bakılırsa.

Kaybedilen zaman ve bu nedenle yüzüstü bırakılan işler bakımından.

Çeşitli devlet kurumlarına duyulması gereken saygı açısından.

‘‘Pek parlak sayılamayacak süreç’’ sözü, edilebilecek en hafif sözdür. ‘‘Yüze göze bulaştırılmış bir iş, fiyasko, rezalet’’ de diyebilir başkaları.

Kim sorumlu?

Kuralları bilinen, niçin, ne zaman, nasıl yapılacağı belli olan bir işlemi, neredeyse bir buçuk yıl öncesinden başlayarak kim gereksiz yere dramatikleştirip gerilim yaratmıştır?

Kim, Anayasa'daki yeri ve yetkileri dolayısıyla yıllardır tartışma konusu yapılan bir cumhurbaşkanlığı konusunu geniş bir platformda ele alıp tartışmasız duruma getirmek varken, işbaşındaki cumhurbaşkanının süresini uzatmaya aklını takmış, aradaki zamanı da dış çevrelerin istediği uluslararası tahkim gibi bambaşka konularla geçirmiştir?

Kimler, ‘‘İşbaşındaki cumhurbaşkanı görevde kalmazsa istikrar bozulur’’ sözleri ederek, adeta kıyamet tellallığı yapmış ve Anayasa değişikliği için oy kullanacak olanları kritik bir baskı altına sokmuştur?

Kimler, kendi başına değerlendirilmesi ve kendi akışına bırakılması gereken bir Anayasa değişikliğinin yanına ‘‘siyasal rüşvet’’ niteliği taşıyan eklentiler koyarak, kafaları ve vicdanları büsbütün karıştırmıştır?

Kim, değişikliklerin oylanması sırasında olmayacak zorlamalara, devlet adamlığına yakışmayacak aykırılıklara başvurmuş, liderlikten gelen ağırlığı kullanmaya kalkışarak Anayasa ihlallerinin kıyısında dolaşmıştır?

Kimler, olupbitenlerin ardından yeni cumhurbaşkanı seçmeye sıra gelince, önce ‘‘şöyle olmalı, böyle olmalı’’ diyerek aslında pek de zorunlu olmayan birtakım nitelikler saymış, hatta dışta çok dolaşıp yabancılarla sık görüşen iki bakan başta olmak üzere, rektör, dekan, operatör bir yığın insanı konu mankeni olarak kullanmış, sonra da söylediklerinin tam tersine bir siyasal mutabakat peşinde koşarak başka bir kişiyi tartışma arenasına sokmuştur?

Elbet ‘‘Çantaları, çömezleri ve yandaşlarıyla birlikte bütün liderler’’ diye yanıtlayabilirsiniz; ama başsorumlunun Sayın Başbakan olduğu kuşkusuzdur.

Bunlar, sorunları dağ gibi yığılı, vakit yitirmeye asla tahammülü olmayan bir ülkede oluyorsa, konu kolay geçiştirilebilecek bir yanlışlar dizisi olmaktan çıkmış, ülkeyi yönetenlerin liderlik niteliklerini son derece tartışmalı duruma sokup başka siyasal ortamlarda sorumluların istifasını gerektiren ölçülere varmış demektir.

Ama, burası Türkiye'dir ve hiçbir şey asıl varması gereken yere varmaz.

Yazarın Tüm Yazıları