Müjdat Gezen yine Ajda Pekkan’ı yazdı

Güncelleme Tarihi:

Müjdat Gezen yine Ajda Pekkan’ı yazdı
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 2006 00:00

Önceki kitabı "Galiba Ben Sanatçıyım"da yazdıkları yüzünden Ajda Pekkan ile mahkemelik olan Müjdat Gezen, süper starı yeni kitabında da sayfalara taşıdı.

Haberin Devamı

Önceki kitabı "Galiba Ben Sanatçıyım"da yazdıkları yüzünden Ajda Pekkan ile mahkemelik olan Müjdat Gezen, süper starı her şeye rağmen yeni kitabında da sayfalara taşımaktan çekinmedi.

Müjdat Gezen, "Galiba Ben Sanatçıyım" adlı kitabında Ajda Pekkan ile geçmişte bir ilişki yaşadığını ima etmiş, bu yüzden de süper starla mahkemelik olmuştu. Olay o dönemde gazetelerin manşetlerini süslemişti. Gezen, yaşanan tatsızlıklara rağmen, Halit Kıvanç’ın sorularını yanıtladığı yeni kitabı "Ağlama Palyaço Makyajın Bozulur"da da Pekkan’la ilgili satırlara yer verdi:

Yemeğe davet etti ama

/images/100/0x0/55ea5f13f018fbb8f87b98c8

"Şaşaalı günlerimde İzmir Fuarı’ndaki ilk gecemi anlatayım. Sahneye çıkmadan bir gün önce, çalışacağım gazinoya, sahneyi görmek için uğradım. Nebahat Çehre oradaydı. Masasına davet etti. Ertesi gün programa çıkacağım, Nebahat da kadroda. Nebahat’la, Yılmaz Güney’le evli olduğu zamanlardan tanışıyorum. Evlerine gidip gelirdim, sonra da dost olmuştuk zaten. Çalışacağım yer çok güzeldi, bana eşlik edecek olan orkestra çok daha nefis. İstanbul Gelişim: Ünlü isimler orkestrada. Atilla Özdemiroğlu, Durul Gence, Başar Tamer, Uğur ve Selçuk Başar... Geçmiş zaman, isimlerin tamamını hatırlayamıyorum şimdi. Masada o yılların ünlü isimlerinden biri daha var. Zaman ne kadar hızlı geçiyor. Artık anneanne rollerine çıkıyor, gerçi benim de dede rollerine çıktığım oluyor. Bazen şüpheleniyorum, yaşlanıyor muyuz ne! Sevgilisi çok kıskançmış. Gerçi şimdi evli ve çok mutlu bildiğim kadarıyla. Nebahat masadan kalkarken bana ısrarla ’Sen kal’ dedi. Sonra kalktı gitti. Masada ikimiz kaldık. Ajda’yı dinlemeye gitmeyi teklif etti. Ajda da fuarda ve yüz metre ötemizde sahne alıyordu zaten. Gittik. Bize hemen bir masa kurdular. Program bitiminde garson gelip Ajda’nın benimle konuşmak istediğini söyledi. İlk kez tanıştık, çok tatlı bir kız. Daha önce de tanışmak istemiş. Ama ben işim biter bitmez gazinodan çıktığım için bir türlü denk gelmemişiz. Ajda’nın birlikte yemek yiyelim teklifine cevap vermeye hazırlanırken bu hanım arkadaşımın sesini duydum: ’Biz yemek yedik!’ Kulise ne zaman geldiğini duymamıştım bile. Tabii bunu söylerken tırnaklarını koluma geçirmişti.

Haberin Devamı

Timur Selçuk’a laf attı

/images/100/0x0/55ea5f13f018fbb8f87b98ca

Haberin Devamı

Yaşar Kemal bir gece yarısı Şanar Yurdatapan’la bana geldi. Daha annemi yeni kaybetmişim. Hiç unutmam Yaşar Kemal bana ’Her acıyı unutabilirsin ama anne acısını asla. Ben unutamadım. Bunu asla aklından çıkarma’ dedi. Adam gibi adamlardan biri de Zülfü Livaneli’ydi. Seneler önce Berlin’deyiz. Film çalışmaları yapıyoruz harıl harıl. Filmin müziklerini yapmasını teklif ettim, hiç para almadı. Oysa profesyonel bir işti. Zülfü, Yaşar Kemal’in iyi dostudur. Sezen Aksu da aynı güzelliği yapmıştır mesela. Bir filmimde Timur Selçuk müzik yapmıştı. Bana ’En yüksek parayı alırım’ demişti. Nitekim almıştı da. Zülfü, Sezen ve Timur arasında en eski tanıdığım Timur’dur."

Haberin Devamı

Ağabeyimin ölümü nedeniyle ben hiç sigara içmedim

Ağabeyim ben doğana kadar evin tek çocuğuydu, bütün ilgi onun üzerindeydi. Ben doğduğumda ağabeyim buluğ çağına girmek üzere, 12-13 yaşlarında... Evin tek erkek çocukluğundan birdenbire ikinci sıraya düşüyor; daha doğrusu öyle hissediyor. Bütün ilgi yeni doğan çocuğa kayınca, ağabeyim Nejat boşlukta kalıyor. İlk önce sigaraya başlıyor. Sonra ilk bira geliyor. Fuat bakkal dükkanının arkasını küçük bir meyhane haline getirmiş. Fındık fıstık eşliğinde gençlere bira satıyor o sırada. Ağabeyim ölene kadar birlikte olacağı alkolle orada tanışıyor. Onun etkisiyle olsa gerek hayatım boyunca hiç sigara içmedim. Arkadaş toplantıları dışında alkol hayatımda hiç önemli olmadı. Bir toplantıda bile herkes sonuna kadar içerken benim tek kadehle aynı süreyi geçirdiğim çok olmuştur.

Haberin Devamı

Müzeyyen Senar’a iğne

/images/100/0x0/55ea5f13f018fbb8f87b98cc

"Müzeyyen Abla’yla babam çok uzun yıllar birlikte çalışmıştı. Müzeyyen Abla hep anlatır durur. Bir gün hastalanıyor; sahneye çıkamayacak halde. Birisi diyor ki ’Aman bir iğne yapalım’. Babam ’Ben yaparım’ diye atılıyor. Müzeyyen Abla bana hep ’Babanın mühürü hálá popomda duruyor’ der. Çünkü babam öyle bir iğne yapıyor ki, orası öyle kalıyor ömür boyu."

Aşık olduğum Kim Novak kadınlardan hoşlanırmış

Madolyon Sineması’na "Piknik" diye bir film geldi; Kim Novak başrolde. Biz de 10’lu yaşlardayız. Ben Kim Novak’a aşık oldum ve Amerika’ya gitmeye karar verdim. O kadınla evleneceğim. Tabi Kim Novak’ın haberi yok. Yıllar sonra Amerika’ya gittiğimde onun yaşadığı yer olan Los Angeles’a gittim. Amerika’da yaşayan arkadaşıma "Ben şu evde oturan Kim Novak’a aşıktım. Onun için buraya gelecektim" dedim. "İyi ki gelmemişsin. Kim Novak erkeklerden hoşlanmaz, onun bütün sevgilileri hanımlardır" demez mi? Dünya başıma yıkıldı.

Haberin Devamı

Bebeklere benim ve Uğur Dündar’ın adı verilirdi

Uğur Dündar’la ekrana getirdiğimiz bir parodi vardır, hiç unutamam. Yine bir canlı yayındaydık. TRT’de sansürün dorukta olduğu günlerden birindeyiz. Programa girerken nasıl tembih ediyor yetkililer... Bilirsin... "Müjdat’cığım sen harika bir sanatçısın. Tabii burası resmi bir devlet dairesi... Aman sen sen ol, ağzından ters bir şey kaçırma. Hepimiz beraber kovuluruz. Haydi sen sanatçısın, aç kalmazsın. Ama bize bir şey olursa" diye korkuturlardı. Bizim o programlar gerçekten övündüğümüz yayınlardı. O kadar ki, o tarihte doğan çocuklara Uğur ve Müjdat isminin konulduğuna şahit oldum.

Aşağılayıcı bir suçtan hapse girmedim

Nazım Hikmet kitabını, Moskova dönüşü, Savaş Dinçer’le birlikte hazırlamıştık. Savaş’ın çizgileri gerçekten güzeldi. Ama 12 Eylül ateşi, bizi de bu kitaptan yakıyordu. Bu kitap yüzünden demir parmaklıklar arkasına... Nazım demenin kolay olmadığı devrelerde öyle kitap yazmış olmak, belki başımızı derde soktu, ama onurlu bir dertti bu. Biz, cezaevine hırsızlıktan ya da aşağılayıcı, yüz kızartıcı bir suçtan girmedik. Savaş Dinçer’le birlikte orada geçirdiğimiz günlerin  en matrağı, en unutamadığım, birlikte karantinaya gittiğimiz gündü.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!