‘Muhteşem düğüne’ farklı sesler Vatandaş devlete ders veriyor

SİİRTLİ aşiret reisi Bedretin Ekdi'nin oğlunun trilyonluk sünnet düğününe vatandaşların tepkileri sürüyor. Bilindiği gibi bir milyon dolara mal olduğu söylenen düğünün bir bölümü Galatasaray Adası'nda gerçekleşmişti.

Şimdi Galatasaray Spor Kulübü Yönetim Kurulu'na soruyoruz: ‘‘Adanın bu düğüne tahsisinden haberiniz oldu mu? Olduysa ancak üyelerinize tahsis ettiğiniz Galatasaray Adası'nı cezaevinde yatan bir adama tahsis etmenin gerekçesi nedir?’’

Düğünde 5 yaşındaki çocuğa hediye edilen altın kaplama tabanca ile ilgili olarak Datça'dan Avukat Nurettin Kaptan, Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nuh Mete Yüksel'e suç duyurusunda bulundu. Kaptan, Yüksel'e yazdığı dilekçede özetle şu görüşlere yer verdi: ‘‘Bedrettin Ekdi, silah hediye ederek 6136 sayılı yasayı çiğnedi. 8 ay sonra tahliye edilecek olan Ekdi, dolayısıyla iyi halini yitirdi. Görüntülerde tabancayı beyaz giysili bir hanım alarak başka birine veriyor ve ortadan kaldırtıyor. O da 6136 sayılı kanunu çiğnedi. Tabanca hediye edilen çocuk cezai sorumluluktan yoksun. Bu nedenle baba ve beyaz giysili hanım 6136 sayılı yasanın sanığı konumunda. Sayın savcıları göreve çağırıyorum.’’

Okurlarımızın 'muhteşem düğün' için görüş ve tepkileri de şöyle:

YANLIŞ SİSTEMDE

Aziz Aydın:
‘‘Bu düğünler, sanatçılar ve bu silahlar dün de vardı. Ve kafamızı değiştirmedikçe yarın da var olacaktır. Kaleminize sağlık bunları yazıyorsunuz, belki bunları okuyup da düzelme eğilimi gösteren bir topluma kavuşuruz.’’

E.İlhan İçten: ‘‘Medyada Bedrettin Ekdi eleştiriliyor. Bence eleştiriler yanlış yönde. Eleştirilecek makam, Mali Polis ve Maliye. Yani görevini yapmayan -hatta kötüye kullanan da diyebilirsiniz- kamu görevlileridir. Başsız, kuyruksuz bir devlet, vatandaşına 'Sen bu paraları nerede buldun?' diye soramıyor! Yazıklar olsun.’’

Tulga Ulaş: ‘‘İstanbul Deftardarlığı'nın Ekdi ve düğüne katılan sanatçıların gelir ve vergi durumunu araştırdıklarını okuyunca hem sevindim hem de üzüldüm. Sevindim; çünkü ülkemizde birçok kişinin verdikleri vergi hiç de yaşam standartları ile orantılı değil. Yani vergi kaçırıyorlar, bu talihsiz ve kalkınmasını bir türlü sağlayamamış zavallı ülkemizden. Fakat bu tür araştırma ve soruşturma yapmak için manşetlere çıkan düğünler mi yapmak gerekiyor? Türkiye'nin içinden geçmeye, sıyrılmaya çalıştığı durum belli. Niçin vergi kaçıranların üzerine devamlı gidilmesi sağlanmıyor? Böyle lüks harcamalarda, niçin yerinde ve anında yüksek vergiler uygulanmıyor?’’

Almanya'dan Çağatay Yıldırım: ‘‘Bence yapılması gereken, kişiyi sorgulamaktansa, toplum içerisinde vergi adaletini sağlayan mekanizmaların neden çalışmadığını veya çalıştırılmadığını sorgulamak gerekiyor. Bu noktada birer seçmen olarak iğneyi kendimize batırmanın zamanının geldiğini düşünüyorum.’’

Düğün ile ilgili tartışmaların ülke gündemini birkaç gün daha meşgul edeceğini sanıyoruz. Ama önemli olan sonuç. Bakalım yargı organları ve maliyeciler ne karara varacaklar?

Bir hesap açsınlar IMF’nin 300 dolarlarını gönderelim


SON aylarda yaşadığımız ekonomik kriz nedeniyle artık bunalan, taşma noktasına gelen ve çaresizleşen insanlardan, hükümetin yanlış uygulamalar yaptığını, ülke onurunun ayaklar altına alındığını ve bunu hazmedemediklerini belirten çok sayıda tepki mesajları geliyor. İşte buna bir örnek. İstanbul'dan İskender Çayla gönderdiği faks mesajında şu görüşleri aktarıyor: ‘‘Hürriyet'in 10.7.2001 tarihli nüshasında, IMF Başkanı'nın Başbakan Ecevit'e gönderdiği bir yazıda, her Türk vatandaşının cebine IMF tarafından 300 Amerikan Doları konulduğu belirtiliyor. Bu durum bağımsız Türkiye'nin onurlu vatandaşları için bir utançtır. Elbette IMF ve benzeri kuruluşların dünyadaki etkinliğini ve yaptırım gücünü biliyoruz. Elbette, ülkemizi yıllardır yanlış yöneten, yolsuzluklara göz yuman veya yolsuzlukların içinde bulunan yeteneksiz, öngörüden uzak, kısır düşünceli, günlük politikalar üretmek dışında özelliği bulunmayan yüzlerce siyasetçinin bu durumda en önemli pay sahibi olduğunu da biliyoruz. Üretmeden, yalnızca söz oyunları ve göz boyama ile insanlarımızı yıllardır oyalayanlar, belki bu duruma boyun eğebilirler. Daha fazla borçlanmanın onlar için fazla önemi de olmayabilir. Ancak, bu ülkede her türlü zorluğa, engellemelere karşın çalışan, üreten, sonucunda da vergisini veren dürüst insanlar var. Üzerimizde baskı kurmaya uğraşan dünya sermaye çevreleri, her istediklerini elde ettikçe ülkeyi yönetir duruma geldiler. En üzücü tarafı da isteklerinin çoğunda haklı olmaları. Şu anda ülke yönetiminde bulunanlar, bugüne kadar yaptıkları yanlışları değerlendirmek yerine, ucuz kahramanlık peşindeler. Bizleri, daha da küçük duruma düşürmeye haklarının olmadığını bilmeleri gerekiyor. Biz IMF'ye bu şartlar altında borçlu kalmak istemiyoruz. Bu nedenle IMF'ye bir çağrıda bulunuyorum. Bir hesap açsınlar gönderelim 300 dolarlarımızı. En azından Türkiye adına biriken borçlarımızın bir bölümünü eksiltmiş oluruz.

Garipler faydalansın


GENELDE çok israf eden ve bunu da seven bir toplumuz. Son yıllarda toplumdaki sosyoekonomik uçurumlar daha da büyüdü. Büyümesi bir yana, zengin tabaka ve onlara hizmet veren sektörler israfa devam ediyor. Toplumun fakir kesimi ise özellikle son yaşadığımız ekonomik krizden sonra çok zor şartlar altında adeta yaşam savaşı veriyorlar.

Ankara Hilton Oteli'nde çalışan birisi, artan son derece lüks yemeklerin direkt çöpe döküldüğünden bahsetti. Bu el dahi sürülmemiş taze ve besleyici yemeklerin çöp yerine, ihtiyacı olanlara ulaştırılması mümkün olamaz mı? Bu konuda yurt çapındaki lüks ve yüksek sınıf otel yöneticilerinin, belediyelerin ve sosyal hizmetlerin bu konuya dikkatlerini çekmeyi bir vatandaşlık görevi biliyorum.

Dr. Emin OĞUZ-ANKARA

Telekom’un zam cinliği


EV telefonlarımızı artık kullanamayacak hale getirildik. Sabit ücret 4 milyon, gizli kontör zamları, KDV derken her ay faturalar 10 milyonun üzerinde geliyor. Artık evlerden ‘‘Alo’’ demek bu şartlarda yasaklı olacak gibi. Haberleşme özgürlüğümüz, yapılan vurgun artışlarla elimizden gitmek üzere.

Ev telefonlarının dar gelirli için lüks görülüp bu denli zamlanması kabul edilemez. Telekom'un üzerinden siyaset yapanlar bir taraftan ülkeyi batırırken diğer taraftan da ince kazıklar attırıyor.

Halis TAŞÇI-ANKARA

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Türkçe melez bir dil olma tehdidiyle karşı karşıya.’’

(TDK Gramer Kolu Başkanı Prof. Dr. Zeynep Korkmaz)

MESAJ


Türkiye'deki akaryakıtın Avrupa'dan ucuz olması ile övünülmesin. Çünkü satınalma gücü unutuluyor. Avrupa'daki bir asgari ücretli, ücretiyle yaklaşık 700 lt benzin alabiliyor. Bizim 107 milyonluk asgari ücretlimiz de 100.5 lt benzin alabiliyor. Asgari ücreti ve çalışanların ücretini Avrupa düzeyine getirin, benzini o zaman iki katına satın. Her ülkede fiyatlar o ülkenin gelir seviyesine göre düzenlenir. Bizim ülkemizde de en ucuz şey insanın kendisi, gücü ve emeğidir. Biz de insan gibi yaşamak istiyoruz.

Mustafa KARACAOĞLAN / KAYSERİ
Yazarın Tüm Yazıları