Muharrem Sarkıkaya: Japon harakirisi

Muharrem SARIKAYA
Haberin Devamı

Başkent Hastanesi'ne ilk gelenler polisler ve gazeteciler oluyor. Günün ilk saatinde düşmüş yüz hatları ile birbirlerinin gözünün içine bakıyorlar.

Hiçbiri, Hikmet Uluğbay ile silahı bağdaştıramıyor.

Tek bir merakları var: Uluğbay'ı intihara sürükleyen neden ve olayın nasıl olduğu...

Gün ağarırken, hastaneye bakan akını başlıyor.

Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, olaya ilk müdahale eden kabine üyesi olarak hastanede bulunuyor...

Üç saat kadar önce Hazine bürokratları ile birlikte toplantı yaptığı arkadaşının intihar girişimini Gölbaşı'nda DSP'li bir grupla yediği yemek dönüşü yolda öğreniyor.

Haberi Uluğbay'ın eşi Nedret Uluğbay'dan alıyor.

Doğruca Trafik Hastanesi'nin yolunu tutuyor.

Trafik Hastanesi'nde yeterli cihaz bulunmadığını öğrendiğinde her zamanki ataklığı ile Uluğbay'ın Başkent Hastanesi'ne sevkine karar veriyor.

Hastaneye geldiğinde ilk aradığı yakın arkadaşı ANAP'lı İçişleri Bakanı Sadettin Tantan oluyor. Tantan saat 02.30'da hastaneye ulaşıyor.

Onu, ANAP'lı Devlet Bakanı Yüksel Yalova ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer izliyor.

DSP'lilerin gelişi ise saat 03.45'ten sonra başlıyor. İlk gelen Kültür Bakanı İstemihan Talay oluyor. Onu Hasan Gemici, Prof. Nami Çağan, Ali Ilıksoy, Hakan Tartan, Fikret Uzunhasan, Metin Şahin, Hadi Dilekçi, Doğan Taşdelen takip ediyor.

Saat 05.00'i gösterdiğinde ise Bayındırlık Bakanı Koray Aydın, MHP'li bakan olarak ilk gelen oluyor.

Uluğbay'ın eşi ve oğlu olay anını anlatıyor.

Bakanın saat 21.00 civarında eve geldiğini, birlikte bir kadeh şarap içtiklerini anlatıyor.

Saat 22.30 civarında ANAP'lı Maliye Bakanı Sümer Oral'ın aradığını ve hafta sonu birlikte Bodrum'a gitmeyi kararlaştırdıklarından söz ediyor.

Sonra televizyonda gece yarısı haberlerini izlemeye başladıklarını belirtiyor.

* * *

Ne olduysa bundan sonra oluyor. Ekrana, ANAP Lideri Mesut Yılmaz'ın borsa spekülasyonu ile ilgili ‘‘Bu belge bana doğrudan Hazine'den sorumlu bakan arkadaş tarafından verilmiştir’’ sözleri yansıyor.

Uluğbay, isminin bu olayla ilişkilendirilmesine sinirleniyor, ‘‘Kardeşim bu işi nereye çekiyorlar’’ tepkisini gösteriyor.

Eşi sakinleştirmeye çalışıyor; ‘‘Büyütüyorsun, yoruldun, dinlen biraz’’ diyor.

Uluğbay, yatak odasına geçiyor ve silah sesi duyuluyor...

Nedret Uluğbay olayı aktarırken Özkan, kendi kendine sitem ediyor:

‘‘Keşke Hikmet Hoca'yı da zorlayıp akşam yemeğe götürseymişim...’’

Orman Bakanı Prof. Nami Çağan'ın kendine sitemi daha farklı oluyor:

‘‘Milletvekillerine silah dağıtılırken, Hikmet Bey 'Yahu bu silah işini hiç sevmiyorum, ben almasam olmaz mı?' dedi. Keşke almasaymış.’’

Sonra Uluğbay'ı intihara sürükleyen nedenler sıralanıyor. Hemen hepsi aynı noktada bütünleşiyor:

‘‘Son dönemde canı çok sıkılıyordu. Milli Eğitim'de temizliğini yaptığı irticacı kadroların Danıştay kararları ile dönüşünden Hazine'nin tam takır olmasına, memur maaşlarına kadar her şey onu etkiliyordu.’’

* * *

Gün ağardığında Uluğbay'ın durumunun iyi olduğu haberi ulaşıyor.

DSP'li bakan ve milletvekilleri saat 06.30'da hastaneden ayrılırken içlerinden biri şöyle diyor:

‘‘Hikmet Hoca, Tokyo'da müşavirken Japonlar'ı yakından tanıdı. Tıpkı onlar gibi davrandı, başaramadığını düşünüp Japon samuraileri gibi harikiri, onur intiharı yaptı. İyi ki intiharı başaramadı...’’



Yazarın Tüm Yazıları