Muharrem Sarıkaya: FP'li delegenin kazancı

Muharrem SARIKAYA
Haberin Devamı

FP Lideri Recai Kutan, dün sabah kahvaltısında, bu hafta sonu yapılacak partisinin Büyük Kongresi'nde genel başkan seçileceğinden emin gözüküyor.

Eski lideri Necmettin Erbakan'ın kendisine verdiği desteğin, bunda önemli bir etken oluşturduğunu gizleme gereği duymuyor.

Hatta, Anayasa Mahkemesi'nde devam eden davaya delil teşkil etmesinden çekinmiyor; Erbakan'ın ‘‘FP ile ilgili’’ olduğunun altını çiziyor.

Erbakan'ın ‘‘30-40 yıllık emeğim var. Sonra ben siyaset dışı bırakılmış olmama rağmen yürüyen bir harekettir' diye düşündüğünü açıklıyor.

Kongredeki rakibi Abdullah Gül'e, Erbakan'ın, ‘‘Adaylıktan çekil’’ dediğini duyduğunu kayda geçiriyor.

Bu aşamada Kutan'a şu soruyu yöneltiyoruz:

‘‘Bu durumda, Abdullah Gül'ün alacağı oylar, FP içinde Erbakan karşıtlarının sayısı olarak yorumlanabilir mi?’’

Kutan, soruya doğrudan yanıt vermekten kaçınıyor.

Gül'ün adaylığında başka faktörlerin bulunduğunu söylemekle yetiniyor.

Kutan'ın kahvaltılı basın toplantısından ayrılırken, sahip olduğu siyasi mirasla ilgili bir ayrıntı dikkatimizi çekiyor.

İlk kez bu mirasa dayanan bir Genel Başkan, rakibine karşı kendini anlatabilmek için, Ankara'nın en lüks restoranı olan Hilton Marco Polo'da gazetecilere kahvaltı veriyor.

Büroya döndüğümüzde, posta kutusunda Kutan'ın Genel Başkanlık yarışındaki rakibi Abdullah Gül'ün kongre delgelerine de gönderdiği seçim broşürü ve bildirgesini buluyoruz.

Birinci sınıf kuşe káğıda basılmış olan mektupta ve kitapçıkla, Gül de kendini delegelere anlatıyor.

Bugüne kadar, Ankara'ya gelip karşısına çıkan tek genel başkan adayına ve tek listeye oy veren zihniyete alışkın delege, ilk kez kendine değer verildiğini görüyor.

* * *

FP delegesi, karşılaştığı bu tabloda nasıl bir davranış biçimi sergiler?

FP İstanbul Milletvekili Mukadder Başeğmez, bu soruyu şöyle yanıtlıyor:

‘‘Kongrede delegenin aklı karışacak herhalde... Hayatında hiç iki liste, iki genel başkan adayı görmemiş ki. Ne yapacak bilmem!..’’

Kongre yarışında ‘‘tarafsız kalmayı yeğlediğini’’ söyleyen Başeğmez, bir başka açıya da dikkat çekiyor:

‘‘FP kongresinde oyu olmayanlar, 'değişim, yenilik' diye baskı yapıyor. Oyu olanlardan bazıları 'Büyüklerimizin talimatı şu yönde' diyor. Delege de ne yapacağını şaşırdı. Cendereye girmiş gibi...’’

Bugüne kadar, ‘‘söyleneni yapıp, önüne konulan listeyi sandığa atmanın’’ ötesinde, görüşünü bile dile getirmekten çekinen delege, ilk kez farklı bir düzlemde kendini buluyor.

RP'nin kapanması sonucu, yöneticilerine de gelen siyasi yasak aslında bu tabanın kazancı oluyor.

Parti içi demokrasi...

Seçici olmayı bir kez başaran delegenin, bundan sonraki kongrelerde yakaladığı bu şansı bir daha bırakmadığı da dikkate alınırsa, kalıcılığı da beraberinde getiriyor.

FP'nin, geçmişten gelen alışkanlığının son bulmasında hem Kutan'ın hem de Gül'ün katkısını teslim etmek de gerekiyor.

Kutan'ın ‘‘Hoşgörü ve uzlaşı’’ kültürünü iki yıldır başında bulunduğu partiye taşıması, Gül'ün de ‘‘Vefa teslimiyet değildir’’ anlayışıyla adaylıktan geri adım atmaması, FP delegesinin lehine oluyor.

Otuz yılı aşkın süredir taşınan siyasi miras son buluyor, FP tabanı ilk kez parti içi demokrasi kavşağıyla tanışıyor.

Yazarın Tüm Yazıları