Muharrem Sarıkaya: Azınlık maddesine itiraz eden iki bakan

Muharrem SARIKAYA
Haberin Devamı

BAKANLAR Kurulu üç gün önceki toplantısında, Türkiye'nin kendi çizdiği Avrupa Birliği yol haritası olarak nitelenen önemli bir metne imza koyuyor.

Başbakan Bülent Ecevit'in, ‘‘Hükümetimiz böylelikle kendisini Kopenhag kriterlerine bağlamış oldu’’ diye yorumladığı, İnsan Hakları Üst Kurulu Raporu'nun ele alındığı toplantıda ilginç de bir gelişme yaşanıyor.

‘‘İdari ve Diğer Öneriler’’ bölümünde yer alan gayrimüslimlere ilişkin iki madde rapor metninden çıkartılıyor.

Bakanlar Kurulu sonrası yer alan haberlerde bu maddelerin MHP Lideri, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin itirazı üzerine çıkarıldığı söylense de, perde arkası bunu doğrulamıyor.

Türkiye'nin Avrupa Birliği yol haritası olan raporun bu öneri maddesine ilk tepki sanıldığı gibi MHP'den değil, DSP'den geliyor.

DSP'li Adalet Bakanı Prof. Hikmet Sami Türk, iki maddenin metinden çıkarılması gerektiğini ilk söyleyen bakan oluyor.

Türk'ü, DSP'li Devlet Bakanı, uluslararası ilişkiler profesörü Şükrü Sina Gürel destekliyor.

Her ikisi de bu iki maddenin metinde yer almasını doğru bulmadıklarını vurguluyor.

DSP'li bakanlardan gelen bu tepki üzerine MHP Lideri Bahçeli söz alıp onların itirazlarına destek veriyor.

Başbakan Ecevit'in de önceki günkü açıklamasında yer aldığı gibi bu konuda MHP başka bir kanatta, DSP ve ANAP başka bir kanatta yer almıyor.

Peki bu iki madde neyi içeriyor?

Maddelerden birincisi şu hükmü getiriyor:

‘‘Gayrimüslim vatandaşlarımızın uygulamadan doğan yakınmalarının Lozan Antlaşması hükümleri ışığında incelenerek gerekli tedbirlerin alınması...’’

Madde ile Müslüman olmayan, başka dinlerden Türk vatandaşlarının kurmuş bulundukları vakıflardaki sorunların giderilmesi hedefleniyor.

Son dönemde çıkarılan Vakıflar Kanunu, Müslüman olmayanların kurdukları vakıflara üye alımından mal varlıklarına kadar birçok zorluğu içeriyor. Bu zorlukların giderilmesi amaçlanıyor.

İkinci madde ise şu hükmü getiriyor:

‘‘Ülkemizde yaşayan gayrimüslim kişilerin, Lozan Antlaşması'na göre azınlık statüsünde olup olmadıklarına bakılmaksızın mensup oldukları dinin vecibelerini yerine getirmelerinde gerekli pratik kolaylıklara, mevcut kamu düzeninin korunmasına ilişkin mevzuatımız hükümleri çerçevesinde olmak kaydıyla kavuşturulmasını sağlayacak tedbirlerin alınması...’’

Buradaki hedef de, Müslüman olmayan yurttaşların ve Türkiye'de yabancıların ibadetlerini gerçekleştirecek yerlerin rahatlıkla açılması ve onarımdan geçirilmesinin kolaylaştırılması...

DSP'li iki bakanın ağırlıklı itirazları da bunun üzerine oluyor.

Bu iki madde konularak, Türkiye'de ‘‘azınlıkların dini vecibelerini yerine getirmeleri konusunda bir problemi varmış’’ gibi bir anlamın yaratıldığına dikkat çekiyorlar.

İkinci maddeye dönük itirazın gerekçesini ise Bakan Gürel, şöyle dile getiriyor:

‘‘Yurtdışında, örneğin Almanya'da, vatandaşlarımızın dini vecibelerini yerine getirmeleri konusunda ne yapılıyorsa, burada da aynısı var.’’

İtirazları yerinde görülüyor ve iki madde metin dışı bırakılıyor.

On yıllardır, Türkiye'de yaşayan ve ulusun bir ferdi olan ‘‘azınlıklar’’, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu laik cumhuriyete de saldıranların tacizleri haricinde aslında büyük bir sorunla karşılaşmıyor.

Nitekim, Musevi asıllı eski milletvekili Cefi Kamhi dün şöyle diyor:

‘‘Bana azınlık denilmesinden hoşlanmıyorum, ben bu ulusun bir ferdi, Türk vatandaşıyım. Hoşgörü kelimesinden de rahatsız oluyorum. Benim, hoş görülmesi gereken bir yanım mı var? Her Türk vatandaşı neyse ben de oyum.’’

Yazarın Tüm Yazıları