Mozaik müzeleri hep hayal mi kalacak?

Bugünlerde hem Gaziantepliler hem Antakyalılar dünyanın ikinci en önemli mozaik müzesinin kendi şehirlerinde bulunduğu iddiasında.

Halen birincisi Tunus’taki Bardo Müzesi. Ancak, yeni projeye göre ya Gaziantep, ya Antakya öne geçerek dünyanın bir numaralı mozaik müzesine sahip olacak.

Antakya Belediye Başkanı Mehmet Yeloğlu’nu dinlerken kendime "Bu filmi daha önce görmüştüm" diyorum. Yeloğlu, buluşmamızdan kısa bir süre önce gezdiğimiz Antakya Arkeoloji Müzesi’ndeki mozaiklerin yeni bir müzeye taşınması gerektiğini söylüyor. Yeni bir mozaik müzesi için, AB fonlarına başvuracakları bir proje hazırlığında olduklarını söylüyor.

Antakya Arkeoloji Müzesi’nde yeterince değerlendirilmeyen, depolara dahi sığmayan benzersiz mozaikler için yeni bir müze gerek.

Aynen Gaziantep Arkeoloji Müzesi’ndeki Zeugma mozaikleri gibi.

Bir farkla, o da şu: Gaziantep kaynak açısından Antakya’ya göre daha şanslı.

Gaziantep Belediye Başkanı Asım Güzelbey kendisiyle son görüştüğümde, kaynak bulduklarını söylemişti.

Yer de hazırdı, geriye sadece mimari proje kalıyordu Güzelbey’in dediğine göre.

Ben de kendisine artık dünyaca ünlü Zeugma mozaiklerini barındıracak yeni bir müze için uluslararası bir yarışma açmasını önermiştim.

Ünlü bir mimarın çizdiği bir proje Gaziantep’i aynen İspanya’nın Bilbao kenti gibi bir anda balon gibi uçururdu.

Güzelbey’den yeni mozaik müzesiyle ilgili uzun zamandır ses çıkmadı.

HANGİSİ EN ÖNEMLİ MOZAİK MÜZESİ OLACAK?

İşin ilginç yanı hem Gaziantepliler hem Antakyalılar dünyanın ikinci en önemli mozaik müzesinin kendi şehirlerinde olduğu iddiasında.

Halen birincisi Tunus’taki Bardo Müzesi.

Gerçekleştirecekleri projeye göre ya Gaziantep, ya Antakya öne geçecek.

Yani dünyanın bir numaralı mozaik müzesine sahip olacak.

İki şehir arasındaki rekabeti daha fazla kızıştırmadan ilk kez ziyaret etme fırsatını bulduğum Antakya Arkeoloji Müzesi’nden söz edeyim dilerseniz.

Mozaikler Yunan, Roma ve Bizans dönemine ait.

Antakya, Romalıların üçüncü büyük şehri olmuş.

Dolayısıyla Romalı zenginlerin villaların, hamamların tabanlarında kullandıkları mozaikler nefes kesici güzellikte.

Nehirlerden çıkartılan renkli taşlardan yapılmış mozaiklerin çoğu otantik renklerini koruyor.

Paneller halinde duvarda sergileniyorlar ve çoğunda mitolojik konular işlenmiş.

Müzenin yetersiz imkanlarından ötürü olsa gerek bazı mozaiklerin renkleri solmuş.

Restorasyon açısından ise Zeugma mozaiklerinden daha şansızlar galiba.

Eksik mozaiklerin yerinin kabaca beyaza boyanmış olması gözüme hoş gelmedi.

Antakya ve çevresindeki kazılar 1932’de başlamış.

Müzenin yapımına 1934’te başlandığını ve 1948’de hizmete girdiğini hesaplarsanız mozaik restorasyonunun eski teknikle yapılmış olması mümkün.

Belki bugün elden geçirilmiş olsalardı, sonuç değişik olurdu.

Antakya Arkeoloji Müzesi’nde mozaiklerin yanı sıra takı gibi objeler, heykeller ve ilginç hikáyeye sahip Antakya Lahdi var.

APARTMANIN TEMELİNDEN ÇIKAN LAHİTTEKİ ÜÇ İSKELET

Afyon mermerinden görkemli lahit 1990’lı yıllarda Rasim Gali adlı bir Antakyalı’nın evinin temelinden çıkmış.

İnşaata başlayanların karşısına benzersiz güzellikte bir lahit çıkmış.

"İnanılmaz bir hazinenin üzerinde oturuyoruz" diyen Antakyalılar ne kadar haklı.

"Sidemera Lahdi" diye de bilinen lahitten üç iskelet çıkmış.

İki erkekle bir kadına ait oldukları sanılan iskelet kalıntıları ve kurukafalar müzede bir camekanın içersinde.

Ancak teşhirde anlamadığım bir şey vardı: Kurukafaların içerisine resmen alüminyum kağıdı konmuştu.

Müzecilikte acaba alüminyum kağıdından daha gelişmiş bir yöntem yok mu?

Bu verdiğim örnekten çıkartabileceğiniz gibi Antakya’nın acilen modern bir müzeye ihtiyacı var.

Hem Antakya’nın, hem Gaziantep’in müze hayalleri gerçekleşmezse kaybeden Türk turizmi olur.
Yazarın Tüm Yazıları