Mööö... Yani inekçe bir durum

ERKAN Mumcu ‘‘Genel Başkan emriyle’’ sözlerinin arkasını boşalttı.

Koalisyon protokolü uğruna doğrulardan vazgeçildi.

Dünyanın kendisine karşı korunan tek başbakanı olan Bülent Ecevit'in ‘‘çağdaş’’ fikirlerini doğru kabul etmekten başka çaremiz de yok artık.

Bülent Bey ne diyorsa odur diyelim demesine de şu mektubu aktarmadan da edemeyeceğim.

Köykentçi Başbakanımız acaba ‘‘kentsiz’’ köylünün durumuna biraz ilgi duyar mı?

Yoksa ‘‘köykentli olmayan köylü’’yü köylüden saymaz mı?

İşte Eskişehirli çiftçi Yusuf'un mektubu:

‘‘... 1999 yılı ekim ayında Tarım Kredi Kooperatifi'nden % 56 faizle 5 yılda ödenmek üzere 5 adet inek aldım.

2000 yılı ağustos ayında ilk taksidim olan 1 milyar 410 milyon TL'yi yatırdım. Zor şartlara rağmen bu yıl da taksidimi yatırmaya gittim.

Benden 2002-2003-2004 yıllarının faizlerini de peşinen istediler.

İneklere toplam 3.5 milyar lira borçlanmıştım. Sırf bu yılın taksidi olarak 5 milyar lira istediler.

Şu anda ineklerimin hepsini satsam bu yılın taksidini ödemiyor. Benim şu anda tüm gelirim bu ineklerden. Evimi onlardan sağladığım gelirle geçindirmeye çalışıyorum. Bilsem ki, borcun tamamından kurtulacağım hepsini satıp kurtulacağım.

Ama yetmiyor. Böyle giderse babadan kalma evimi icra yoluyla elimden alacaklar. İlçemizde benimle aynı durumda olan onlarca çiftçi var. İnekleri alın borcumuzu kapatın diyoruz onu da kabul etmiyorlar...’’

Çiftçi Yusuf ve ilçesindeki kader arkadaşları konuyu Tarım İl Müdürü'nden, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürlüğü'ne, Başbakan'dan Cumhurbaşkanı'na kadar herkese yazıp iletmişler.

Kimseden çıt çıkmamış.

Çiftçi Yusuf soruyor, ‘‘Biz de simitçi gibi kendimizi Meclis'in önünde asalım mı?’’ diye. Bence öyle yapmayın çiftçi Yusuf.

İneklerinizi alın gelin Ankara'ya. Bakarsınız uygun bir iş çıkar.

Yok yok, size değil.

İneklere...

EMANETE HIYANET


DÜNKÜ antrenör eleştirime çok sayıda tepki geldi. Bir okurum da yazıya fıkra ile mukabele etmiş.

Aktarayım:

‘‘Osmanlı Anadolu'nun bir vilayetine İstanbul'dan bir vali tayin edilmiş.

Yeni vali İstanbul'da kolejde okuyan genç kızını alarak bu Anadolu vilayetine yerleşmiş.

Ancak Anadolu'nun bu ücra köşesinde kolej olmadığı için vali kızını ehli İslam bir hocaya emanet etmiş.

Dersler başladıktan bir ay sonra kız önce bir çarşaf giymiş.

Aradan iki ay geçmiş çarşaf kızı tamamen kapatmış.

Üç ay daha geçmiş. Kız odaya kapanmış, çıkmaz olmuş.

Sonunda iş anlaşılmış. Vali köpürmüş, hocayı zaptiyeyle eve getirtmiş:

- Ulan utanmaz ben sana kızı ilim öğretesin diye emanet ettim. Sen kızı hamile bıraktın.

Hoca pişkin:

- Kızma vali bey. Kızına oku dedim okuyamadı. Yaz dedim yazamadı. Koskoca valinin kızını dövecek halim de olmadığına göre!’’


Ve bir de yanık eş!


SÜREYYA Ayhan'ın antrenörü Yücel Kop'un eşinden bir faks geldi.Süheyla Kop şöyle yazmış:

‘‘Ben adı geçen antrenörün eski eşim dediği, 25 yıldır evine, çocuklarına analık yapan emekli bir öğretmenim. Bu insanların hiç utanmadan sıkılmadan böyle açıklamalar yapmaları beni ve pırıl pırıl üniversite öğrencisi olan çocuklarımı yıktı diyebilirim.

Adı geçen antrenör ile bu konuda tartıştığımızda beni hep kandırmış. Ben de kuzu kuzu sözlerine inanmışım. Nasıl inanmayayım ki, Kuran'ı Kerim'i yere koyup üzerine çıkıp yemin eden kişiye kim inanmaz?

Yaptıklarıyla benim sağlığımı bozdu. 1999 Ağustos'unda meme kanserinden ameliyat oldum.

O günlerimde bana destek vermediği gibi şimdi avukata verdiği savunmasında benim ameliyattan sonra depresyon geçirdiğimi söylüyor. Kendilerine iftira attığımı söylüyor.

Peki o zaman gazetelere verilen 10 yıllık ilişki beyanatları ne?

Adı geçen antrenör benimle yaptığı tartışmalarda arkasında Deniz Gökçe'nin, Federasyon Başkanı Mehmet Yurdadön'ün olduğunu söylüyor. Hiç kimse bana gıkını çıkaramaz diyor.

Ayşe Arman'ın yazısını üzüntü ile okudum. Aileyi yok etmek, gelenek, görenek ve manevi değerleri hiçe saymak bu kadar kolay olmasa gerek.’’

Belli ki, Süheyla Kop'un yüreği yanık.

Ama haksızlık da etmesin.

Deniz Gökçe ve Mehmet Yurdadön ahlaksızlığa değil, spora destek veriyorlar.

Onlar yaşanan rezaleti nereden bilecekler?

Ayşe Arman da öyle.

Bir röportaj yapıyor ve kendisine söylenenleri yazıyor.

Manevi değerleri ayaklar altına alan, durumu aktaran kişi olamaz ki!

Bence Süheyla Kop üzüleceğine sevinsin.

İlle de üzülmek istiyorsa, Yücel Kop'la geçirdiği 25 yıla üzülsün.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Sürücüler yağmurlu havalarda, yayaların da insan olduğunu hatırladığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları