Modern zamanlar...Grapelli’s Swing

Kara Kıta'nın ve Yeni Dünya'nın kavurucu cazibesine bir de Yaşlı Kıta'nın dinginliğini ekledi. Belki biraz ağırbaşlılık şırıngaladı. Bu tandansı çok aşağılayan Büyük Miles Davis'i cehennemde kızdıracak bile olsam yine de söylüyorum, Grapelli'yle caz daha çok zenginleşti.CAZ nedir ?.. Az biraz dişe dokunur cinsten bir ansiklopediyi açar ve söz konusu maddeye parmak basarsanız, muhtemelen, bunun Kuzey Amerika pamuk tarlalarında çalışan zenci köleler arasında 19. yüzyıl sonlarından itibaren yaygınlaşmış; Afrika tınılarını kilise ilahileriyle harmanlamış; doğaçlamayı ön plana çıkartan ve perdeleri esnek tutan ritmik bir musiki türü olduğu satırlarını okursunuz.Belki belki, kelimenin etimolojik kökeninin tartışma yarattığını ve Kara Kıta'daki ayıp bir sıfatla, Fransızcada çene çalmak anlamına gelen ‘‘jaser’’ fiilinin birleşiminden oluştuğu yönünde teoriler üretildiğini de okursunuz. Kuşkusuz caz bütün bunlardır da, ama yine de bunlar değildir...Caz ansiklopedik tanıma sığdırılamaz. Lugatin zapt-u raptına alınamaz.Peki caz nedir ?* * *BİR hal ve oluş tarzıdır diyemeyeceğim, çünkü dış görünüm yanıltıcıdır. İlk bakışta muhafazakar bir portre çizen kerli ferli bir şahıs, aslında, yalınayak başı kabak gezindiği Harlem'de kaldırım mazgalına vurarak tempo tutan pejmürde ve bıçkın bir siyahi kadar caz olabilir. Ona taş çıkartabilir. Caz, öz itibariyle bir duyumsama şeklidir !Ritmlerin algılanışı en az ritmlerin dışavurumu kadar hayatidir. Caz bir hayat tarzı değilse de, caz bir hayat hissiyatı tarzıdır.* * *CAZ hakkında yazmak ihtiyacını duydum, çünkü Stephane Grapelli öldü.Kemandan mavi tınılar fışkırtan dahi usta seksen dokuz yaşında gitti.Zaten şu anda da Grapelli dinliyorum. Emsalsiz Django Rheinhart'ın gitarıyla yarıştığı çok eski bir ‘‘Eveline’’ de uçuyorum. ‘‘Rome Session’’a geçiyorum. Sonra Oscar Peterson piyanosuna veya Bill Coleman trompetine eşlik eden diğerlerine gidiyorum.Bir caz - adam olan Stephane Grapelli'nin cennete çıkışını ben bir caz - bayram olarak kutluyorum.* * *GRAPELLİ mavi notaların en büyüklerindendi. Babadan İtalyan bu Paris'li Fransızların ‘‘gavroche’’ dediği türden bir sokak çocuğu olarak büyüdü.Piyanoya dokundu, kemanda karar kıldı ve çingenelerin şehin şahı Django' yla tanıştı. Böylesine mucizevi bir birliktelik ertesinde de otuzlu yıllar Fransa başkentinin o efsanevi ‘‘Hot Club’’ü caz doldu. Avrupa ‘‘swing’’ aktı.Delişmen ‘‘be - bob’’ henüz ortalığı kasıp kavurmadan önce Grapelli Eddie South'la birlikte bu akımın öncüsü oldu. Dolayısıyla, hadi şimdi ‘‘Lady be Good...’’ Tekrar ve kemandan, ‘‘Lady Be Good...’’* * *SONRA Londra'da geçirilen savaş yılları; Duke Ellington'dan Coleman Hawkins'e, Philip Catherine'den Toots Thilemans'a kadar bir dizi anıt taşıyla doldurulan sayısız plak; Yehudi Menuhin'le klasik müziğe küçük bir göz kırpma ve ihtiyar seksenli yaşlarda bile genç kemandan dökülen ‘‘cazi’’ büyüler...Bana sorarsanız, Stephane Grapelli, eğer varsa ‘‘beyaz caz’’ın da yaratıcısı oldu. Chet Baker'dan ‘‘Batı Sahili’’ denilen ekole kadar İkinci Savaş ertesinin bütün beyaz müzisyenleri şu ya da bu şekilde ondan etkilendi. Hem kullandığı enstrüman, hem de doğaçladığı ritmler aracılığıyla siyahi sihirbazların Afro - Amerikan tınılarına Avrupalılık kattı.Ne bileyim ben, Kara Kıta'nın ve Yeni Dünya'nın kavurucu cazibesine bir de Yaşlı Kıta'nın dinginliğini ekledi. Belki biraz ağırbaşlılık şırıngaladı.Bu tandansı çok aşağılayan Büyük Miles Davis'i cehennemde kızdıracak bile olsam yine de söylüyorum, Grapelli'yle caz daha çok zenginleşti.Caz duyumsayan Stephane Grapelli cazı dönüştürdü.* * *TEKRAR soruyorum, caz nedir ?Yok, ansiklopediye bakmayın... Bulacağınız cevap karın doyurmaz...Fakat pikaba, kasete veya CD'ye bir Stephane Grapelli koyun.Hiç de deli dolu bir portre çizmeyen, kokain üflemeyen, eroin batırmayan bu dahi adamın kemanından çıkacak tınıları dinleyin. ‘‘Swing’’ dolanın.Maviyi algılayın ve maviden uçun. Duyumsayın.Caz işte bu !...
Yazarın Tüm Yazıları