Modern zamanlar...

Bir hopper tablosu üzerine üç deneme (III)Yatak odamın sağ duvarında yüz kırk dörde yetmiş altı santim boyutunda bir röprodüksiyon olarak asılı duran ‘‘ Gece Kuşları'' beni neden böyle etkiliyor ? Belki tüm modern efsaneleri tek bir enstantaneyle çırılçıplak soyduğu için..KALABALIĞIN ortasında yalnızlık ve devinimin içinde durağanlık...Herhalde, yatak odamın sağ duvarında yüz kırk dörde yetmiş altı santim boyutunda bir röprodüksiyon olarak asılı duran ‘‘Gece Kuşları'' tablosu, tuvallerinde zaten hemen hep yukarıdaki çelişkiyi işlemiş olan Edward Hopper' in hem bu tematik açısından, hem de teknik bab'da en olgun eserini oluşturur.Resmin tasviri şöyle:* * *TÜMÜ camekanlı ve sokak köşesine yerleşik bir gece barına dışarıdan bakış.Burası dev bir akvaryum... Hariçten müthiş soyutlanmış ve harice müthiş şeffaf. İçeriden yayılan madeni ışık zıtlar diyalektiği üzerine düşüyor.Üstelik, mekanın mahremine korkunç bir tecavüz var. Çok cüretkar bir röntgenci enteriyörü hayasız biçimde gözetliyor. Aslında burası alkollü içki satılan gerçek bir bar değil. Amerikalıların ‘‘milk bar'' dediği türden ve biraz bizim muhallebicileri andıran bir dükkan.Geri plandaki süt ve kahve güğümleri; tezgahın üzerinde duran tuzluk, biberlik, şekerlik ve peçetelikler veya şahısların önündeki kupa fincanları bu konuda tereddüte mahal bırakmıyor. Mekan yine Amerikan tabiriyle ‘‘clean''.Geceyle özdeşleşen, biranın, viskinin, şarabın esamesi okunmuyor.Akvaryum bütün dünyevi hazlardan sterilize edilmiş olarak duruyor.* * *VE içinde dört balık... Dört gece kuşu...Bir üçgen oluşturan tezgahın ortasında barmen veya aşçı var. Öne eğik.Görünmeyen elleriyle muhtemelen bir şey hazırlıyor. Belki bardak yıkıyor.Nereye baktığı belli değil. Sokağı gözlemesi mümkün. Tersi de mümkün.Barda oturan ve hafif dekoltesinin üzerinden omuz kemikleri ve boyun kasları seçilen kırmızılı kadın ise sağ elinde tuttuğu objeyi inceliyor.İnceliyor ama görmüyor. Objenin maddi varlığı bu soyutluğu değiştirmiyor.Her halükarda, kırmızılı kadın yanındaki adamın yanında değil.* * *YANINDAKİ adam da onun yanında değil. Çift oluştursalar dahi aralarında görünmez bir duvar mevcut. Başka bir akvaryumun aşılamaz camı duruyor.Adam cigara tutuyor ve şapkasının gölgesi altından boşluğa bakıyor.Tezgahın öteki köşesindeki tabureye yerleşik ve yalnız sırtı ve kısmen de sağ profili gözüken diğer adamın baş açısından hareket edildiği takdirde ise, bara yönelse bile onun da aslında boşluğa döndüğü varsayımı ağır basıyor.Dördünün arasında hiçbir diyalog yok. Gerilim de yok. Hacmin içinde boşluk ve gece kuşlarının etrafında korunganlık var. Hepsi birbirlerine kayıtsızlar ve hepsi gecenin nöbetini tutuyorlar.Onların nöbetini ise dev akvaryumdan dökülen yeşil ışıkların altındaki boş sokak ve karşıdaki mağazanın yine boş vitrini tutuyor.Edward Hopper'in ‘‘Gece Kuşları'' tablosu bir başyapıt olarak haykırıyor.* * *YATAK odamın sağ duvarında yüz kırk dörde yetmiş altı santim boyutunda bir röprodüksiyon olarak asılı duran ‘‘Gece Kuşları'' beni neden böyle etkiliyor ?Belki tüm modern efsaneleri tek bir enstantaneyle çırılçıplak soyduğu için..Kalabalığın ortasındaki yalnızlığı ve devinimin içindeki durağanlığı emsalsiz bir diyalektikte yakaladığı için...Biliyorum ki, sterilize edilmiş güğümün metalinde ve aseptize edilmiş kadının bakışında dehşet bir iklem var. Onlar hem ordalar, hem orda değiller.Soğuk bir nesnellikle mevcutlar ve ürpertici bir öznellikle namevcutlar.Sonra, odamda, onların akvaryumu benim akvaryumumu gözetliyor. Ben de onlarınkini gözetliyorum. Hayasız biçimde ve karşılıklı olarak röntgencilik yapıyoruz.Birbirimize karşı müthiş tedirgin, müthiş tetikte ve müthiş suç ortağıyız.Ve yine biliyorum ki, ben onların akvaryumuna giremem. Barı çevreleyen camekanı geçemem. Onlar da benim akvaryumuma giremezler. Şeffaf zırhımı aşamazlar.Edward Hopper'in ‘‘Gece Kuşları'' tablosu ve ben akvaryum fanuslarımızın tecrit korunganlığından birbirimize meydan okuyoruz.Modern gece kuşları olarak kafeste değil, akvaryumda hesaplaşıyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları