GeriSeyahat Modern dünyanın yeşili ve ortaçağdan kalma şehirlerin kahverengisi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Modern dünyanın yeşili ve ortaçağdan kalma şehirlerin kahverengisi

Modern dünyanın yeşili ve ortaçağdan kalma şehirlerin kahverengisi

Seyahat, Doluca Şarapları’nın genç pazarlama müdiresi Sibel Kutman’ın genlerinde var. 28 yaşındaki işkadınının annesi Porto Rikolu. Daha küçücük bir çocukken ailesiyle New York’a taşınan anne Kutman, Türk olan doktor üvey babası sayesinde 12 yaşındayken İstanbul’a taşınmış.

Sibel Kutman da Rodriguez ve Kutman ailesinin Türk olan ikinci kuşak çocuğu olmuş. Kutman’ın seyahat trafiği oldukça yoğun. Senede iki kere ‘ikinci evim’ dediği New York’a, fırsat bulduğunda Londra’ya ve çeşitli seminer ve eğitimler için başka yabancı şehirlere gidiyor. Türkiye’deki hayatı ise ağustos gelip de bağbozumu olunca İstanbul ve Mürefte arasında geçiyor. Bunun dışında her sene, görmediği bir yere tatile gitmeye çalışan Kutman’ın seyahat hayallerinden biri şubat ayında güney yarımküredeki bağbozumlarına gitmek. Kutman Hürriyet Seyahat için, şarabın anavatanlarından biri sayılan İtalya’nın Toskana bölgesini ve haliyle şaraplarını anlattı. Röportajı okurken güzel bir İtalyan şarabını hazır bulundurun, çünkü çok canınız çekecek.

Toskana deyince aklınıza ilk olarak ne geliyor?

- Çok sakin ve huzurlu, romantik bir yer. Aklımda kalan, doğanın yeşili ve ortaçağdan kalan şehirlerin kahverengisi. Toskana biraz hüzünlü geldi bana ama gittiğimiz günlerdeki havayla da ilgili olsa gerek. İlkbaharda gitmiştik.

Bir şarap üreticisi olarak Toskana’ya gitmeniz, bir Müslüman’ın Kabe’ye gitmesi kadar heyecan vericiydi herhalde?

- Tabii ki çok profesyonel bir gözle inceliyor insan ilk gittiğinde. Bağları nasıl kurmuşlar, üzümleri nasıl dikmişler, nasıl üretiyorlar. Onlar neyi daha iyi yapıyor, ne öğrenebilirim, diyor. Bir de hakikaten yörenin romantikliği ve güzelliğiyle içiniz gidiyor resmen. Toskana’da hayat keyif almak üzerine kurulu ve herkes çok güzel yaşıyor.

Toskana bölgesinde nerelere gittiniz?

- Geziye Pisa’dan başladık. Esas hedefimiz Toskana’ydı ama ama oralara kadar gitmişken Pisa’ya uğramamak olmaz dedik. Pisa Kulesi dışında fazla bir şey yokmuş. Bir de yanında vaftizhane var, o ikisini gezdik. Daha sonra bölgenin başkenti Floransa ve oradan Floransa Roma arasındaki şehirlere, köylere gittik.

İTALYAN DEDİĞİN HAYATTA KÖTÜ YEMEK YEMEZ

Floransa nasıldı?

- Çok etkileyici. Müzeler çok güzel. Ufizzi müzesine gittik. Bir buçuk saat sırada bekledik, gezmesi de uzun sürüyor. Michelangelo’nun heykellerini gördük. David (Davut) inanılmaz ihtişamlı bir heykel. Michelangelo’nun David dışında 6-7 tane yarım kalmış heykeli vardı. Canlı gibiydiler. O soğuk mermere nasıl can vermiş, nasıl meleksi, yuvarlak, yumuşacık hatlar... Meydandaki kilise de çok güzel.

Floransa’dan nereye gittiniz?

- Ortaçağ’dan kalan San Gimignano’ya gittik. Birkaç gece orada kalıp, civardaki köyleri ve şehirleri gezdik. Şehir bir tepede, surların içinde ve büyümesi söz konusu değil. Manzara tek kelimeyle harika. Kuruluş hikayesini ve tarihini bilmiyorum ama 13 kulesiyle çok etkileyici. Şehrin neresinden bakarsanız bakın, Toskana Vadisi’ni görüyorsunuz. Tam bir ortaçağ şehri. Her tarafa kahverengi ve yeşil renk hakim. Bir başka güzel tarafı da her türlü lüksün olması, ama doğal dokunun korunmuş olması.

Civar nasıldı?

- San Gimignano’nun çok az dışında Poggibonti diye bir yer var. Orası da çok güzel. Otelimiz bu iki yerin arasındaydı. Bir otomobil kiralamıştık. Harita diye hiç dert etmedik çünkü zaten bir tane yol var, bütün yerleşim yerleri de o yolun üzerinde. Her köyde durarak, sokaklarında dolaşarak gezdik. Hepsinin mutlaka çok güzel bir kilisesi var. Yol üstünde bir sürü şarapçı var, durup hepsinde bir tadım yapıp, beğendiğimiz şarapları alarak geçti günlerimiz.

Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun, gördüklerinizi anlatın diyeceğim ama İtalya’da ne yediniz diye sormadan da geçemeyeceğim.

- İtalya’da her yemek bir şenlikti. Öğle yemekleri 2 buçuk, 3 saat sürüyordu. Pisa’da bir tanıdığımızla buluşmuştuk. Ona nerede yiyelim diye sorduğumuzda çok ilginç bir cevap verdi: Yolda nerede parketmiş TIR, 18 tekerlekli kamyon görürseniz orada yiyin! İtalyan halkı yemeğe o kadar düşkün ki hayatta kötü şey yemez. Kamyon şoförü deyip geçmemek lazım, adam binlerce kilometre yol gidiyor, yemeği en iyi yerde yiyor. Biz de bu tavsiyeyi dinledik, hiç pişman olmadık. Hangi yemeği anlatsam ki? Sırf zeytinyağları, ekmekleri bile anlatılamayacak kadar çok ve güzel.

SOKAKTA 25 BİN KİŞİLİK YEMEK VE EĞLENCE

Siena’yı beğendiniz mi? Toskana’nın açıklığı ve ferahlığından sonra bana çok kasvetli gelmişti.

- Ben en çok Siena’nın meydanı Piazza del Campo’yu sevdim. Özellikle Medici dönemini ve nasıl yaşadıklarını hayal edince daha çok sevdim. Medicilerin önemli şehirlerinden biriymiş ne de olsa. Politik kulis hikayeleri hep orada dönermiş. Siena çok turistik tabii ama güzel. Oraya festivallerin olduğu dönemde gitmek lazım. Mesela Piazza del Campo’da yapılan Palio At Yarışları zamanı. Yarıştan önceki gece sokaklarda, meydanlarda 15-20 metrelik masalar kuruluyor, 25 bin kişi gece yarılarına kadar sokaklarda yiyor, eğleniyor. Yabancılar aileden biri gibi görülüyor, sofranın orta yerine oturtulup karşılıklı aile hikayeleri anlatılıyor.

Montalcino ve Montepulciano’yu gördünüz mü?

- Montepulciano o bölgede en çok ziyaret edilen yerlerden biri. İkisi de çok güzel eski şehirler. Genel olarak bakınca tüm Toskana ve Chianti bölgesinden çok farklı bir şey yok ama her şehrin ayrı bir kişiliği, karakteri var. Bir de her birinin kendi şarapları var tabii.

İTALYA: YEME İÇME CENNETİ

İtalya’da en büyük keyfimiz yemek ve şarap oldu. Şarabın günlük hayatın ne kadar önemli bir parçası olduğunu gördük. Köy meydanında kahveye oturduğunuzda bile merhaba derken şarap getiriyorlar. Bir tek kırmızı mı beyaz mı diye soruyorlar. En küçük köyde bile çok güzel şarapçılar var. Zaten her taraf bağ ve şarap üreticisi dolu.

ISABELLA’NIN TEKNOLOJİDEN UZAK EVİNDE ZİYAFET

Isabella diye bir kadının evine gittik. Çok varlıklı bir aileden geliyor, 55-60 yaşlarında bekar bir kadın. Yıllarca profesyonel olarak çalıştıktan sonra Toskana’da tepelerin birinin yamacını ve içindeki eski evi satın alıp şarapçılığa başlamış. Butik bir üretici. Senede 10-15 bin şişe şarap üretiyor. Isabella yemeğini şöminedeki ocakta pişiriyor, evi yağ lambalarıyla aydınlanıyor, teknoloji gelmemiş oraya. Erkek gibi bir kadın zaten. Notre Dame’ın kamburu gibi bir de yardımcısı var, bütün bağ işlerini birlikte yapıyorlar. Bize muhteşem bir öğle yemeği yaptı.

EN SEVDİĞİ 5 YER

New York

Prag

St. Lucia Adası (Karayipler)

Costa Rika

Porto Riko


seyahatte ne okuyor

Şehirde okuduklarına seyahatte devam ediyor. İlgi alanı felsefe ve mitoloji ama sadece uçaktan uçağa ‘best seller’ romanları okuyor.

ne dinliyor

Hiçbir şey.

ne yiyor ne içiyor

Şarap ve yerel yemekler. Acı yemeyi sevmiyor. İyi yemek sevdiği için gitmeden önce yemek yiyeceği yerleri belirliyor.

ne giyiyor

Rahat giyiniyor ama beş gün için bile gitse yirmi günlük eşyayla gidiyor.

neyle seyahat ediyor

Uçak ve kısa seyahatler için tekne. Gittiği yerlerde mobil olmayı seviyor ve otomobil kiralıyor.

nerede kalıyor

İyi otelleri tercih ediyor ama bir karakteri olmasına da özen gösteriyor.

kimle seyahat ediyor

Seyahatin tipine göre değişiyor. İş için başka, keyif için başka kişileri tercih ediyor. Büyük grupla seyahat etmeyi sevmiyor.

çantasının olmazsa olmazları

Pasaport, cep telefonu ve kredi kartı. ‘Diğer her şey oralarda temin edilebilir’ diyor.
False