MİT mensubu olmak ayıp değildir

GEÇEN hafta piyasaya çıkan "Bir ceviz ağacı-Cem Karaca" isimli kitapta, rahmetli Cem Karaca'nın babası Mehmet Karaca'nın MİT Ajanı olduğu iddia edildi.

Hürriyet Magazin Servisi'ndeki arkadaşlarımız bu haber üzerine Mehmet Karaca'nın eski arkadaşı gazeteci büyüğümüz Hakkı Devrim ile konuşmuşlar.

Hakkı Bey şöyle diyor: "Mehmet Karaca ismiyle MİT kelimesini bir arada düşünmek imkánsız bir şey. Mehmet Karaca çok kıymetli bir tiyatrocuydu. O gerçek bir İstanbul beyefendisiydi. Hakkında böyle bir şeyi asla duymadım."

Cem Karaca'nın üçüncü eşi Feride Karaca da şöyle diyor: "Böyle bir rezillik, böyle bir komiklik olmaz."

İddia ne kadar doğru bilebilmemin olanağı yok elbette. Yakınları "değildir" diyorlarsa onlara inanırım.

Ama yakınlardan kaynaklanan itirazlarda bir hakarete uğramış edası da seziliyor.

Bence gereksiz bir hassasiyet gösterilmiş. MİT de bu ülkenin yasal bir kuruluşu ve yasalara, genel ahlak kurallarına uymak kaydıyla orada çalışmış olmakla Tapu Kadastro'da çalışmış olmak arasında bir fark göremiyorum.

Sanırım bu "ispiyonculuğu" sevmeyen bir ulusal tabiatımız olmasından kaynaklanıyor ki MİT görevlisi olmakla bunu birbirine karıştırmamak gerek.

Eleştiriye tahammül ve yılın futbolcusu

MİLLİYET Gazetesi'nin Yılın Sporcusu ödülleri geçtiğimiz akşam düzenlenen bir törenle dağıtıldı. Fenerbahçeli futbolcu Alex de Souza da Yılın Futbolcusu seçildiği için törene davet edilmişti.

Ödül alma sırası Alex'e geldiğinde salonda olmadığı anlaşıldı. Oysa Fenerbahçeli yöneticiler tüm sporcularına törene katılmaları yönünde talimat verdiklerini söylüyorlardı.

Alex'in "gaybubetinin nedeni" sonra anlaşıldı. Meğerse bu hareketi, Nobre hakkında basında çıkan eleştirilere sinirlendiği için törene gelmeyerek, eleştirileri protesto etmek amacını taşıyormuş.

Eleştirilere tahammülsüzlük belli ki sadece siyasilerimize ve bazı işadamlarımıza özgü değil. Brezilyalı futbolcu da demokratik bir ülkede basının istediği gibi eleştiri yapma hakkına saygı göstermeliydi. Brezilya basınında hata yapan futbolcular hakkında çıkan eleştirilerin düzeyini de gayet iyi biliyorum.

Alex törene katılsa ve ödülünü alırken bu tür eleştirilerin belli bir ölçü içinde olması gerektiğine inandığını söylese protestosu çok daha yerinde olurdu diye düşünüyorum.

Yanılıyor muyum?

'Uyuma efendi' haberinin perde arkası

KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Atilla Koç, AKP'nin dünkü grup toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşurken yine uyudu.

Daha önce gazetecilere "Artık beni uyurken çekemezsiniz" diyen Koç'un da böylece "büyük konuşmamayı" öğrendiğini düşünüyorum.

Hürriyet muhabiri Hasan Tüfekçi'nin çektiği fotoğraflar, Bakan Koç'un uykuya nasıl geçtiğini adım adım gösteriyordu. Bakan önce esnemeye başlıyor, sonra elini çenesine koyup derin bir uykuya dalıyor. Tam bu sırada da Başbakan elini iki yana açmış durumda Bakan Koç'un da oturduğu sıralara bakıyor.

Geçen hafta bir vatandaşı azarlarken "lan" sözcüğünü kullanan, Danıştay’ı eleştirirken de "efendi" diyen Başbakan ile uykucu Koç'un bu şekilde bir fotoğraf karesinde bir araya gelmesi yazı işlerinde değişik esprilere konu oldu.

Esprilerin ağırlık merkezinde Başbakan'ın uyuyan bakanına ne söyleyebileceği vardı.

"Efendi uyuma!" mı derdi, yoksa "Uyuma lan" mı?

Sonunda yazı işlerinde hepimizi güldüren esprinin "Uyuma efendi" ifadesi olduğunda fikir birliğine vardık.

Bu elbette sadece bir şaka. Hakaret amacı taşımadığı gibi bir durum tespiti amacını da taşımıyor.

Gazetelerin yazı işlerinde günün yoğun telaşı arasında espri hiç eksik olmaz. Başta kendimizle olmak üzere birçok konuda şakalar yapar, arkadaşlarımıza takılır, haberler üzerine espriler patlatırız. Şuna inanırız: İşini neşeyle ve eğlenerek yapan insanlar her zaman daha başarılı olurlar.

Bu kez yaptığımız şakalardan birini sizlerle de paylaşalım istedik. 'Uyuma efendi' şaka-haberinin perde arkasında bu var.

Belki Erdoğan ve Koç da bu "şakadan" kendileri için dersler çıkarırlar.
Yazarın Tüm Yazıları