MİT hesap vermeyecek mi?

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Arkadaşlarımız meşhur ‘‘Devlet içindeki çeteler’’ raporundan söz ederken dün ‘‘deştikçe pislik çıkıyor’’ demişler.

Raporla ilgili haberleri okurken insan ‘‘az bile söylemişler’’ demekten kendini alamıyor.

İhtimal sizin de dikkatinizi çeken bazı bilgileri tazeleyelim.

Ama önce, raporda adı sıkça geçen Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yasasının, bu örgütün ‘‘görevi’’ hakkındaki hükmünü birlikte okuyalım:

‘‘(MİT'in görevleri) Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve milleti ile bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine, Anayasal düzenine ve milli gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkında milli güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturmak ve bu istihbaratı Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile gerekli kuruluşlara ulaştırmak’’tır.

Şimdi gelelim yasaya göre bu şekilde çalışması gereken Milli İstihbarat Teşkilatı'nın yaptıklarına:

Rapor, Cem Ersever ve Behçet Cantürk olayları dahil tüm önemli cinayetlerin kimler tarafından nerede ve nasıl öldürüldüğünü MİT'in bildiğini ifade ediyor.

Peki MİT bunları biliyordu da neden ilgililere haber vermedi? Neden suçluların yakalanmasını sağlamadı?

Keza Mehmet Ali Yaprak isimli kişinin kaçırılmasına Müfit Sement isimli MİT görevlisinin de katıldığı açık bir şekilde ifade ediliyor.

MİT ne zamandan beri fidye almak amacıyla adam kaçırma olaylarına karışmaktadır? Ve bu tür bir faaliyetin yukarıdaki amaçla ne ilgisi vardır?

Adı geçen kişi bu olaya kendiliğinden katıldıysa MİT ona ne gibi bir işlem yapmıştır? Bu adam adalete neden sevk edilmemiştir?

Kutlu Savaş, kendisine MİT teşkilatından verilen bilgiye göre, asıl adı Mahmut Yıldırım olan kanlı terörist Yeşil'le bu teşkilatın 1973 yılından itibaren bağlantı kurduğunu bildiriyor. Hatta bir defasında bu şeririn Ankara polisi tarafından kırılan kaburgalarını MİT kendi sağlık tesislerinde tedavi ettirmiş.

Ama MİT bu şerirle ilişkisini 26 Kasım 1996 tarihinden itibaren kestiğini Kutlu Savaş'a bildirmiş. Nitekim 23 Kasım 1996 günü bu adam, MİT'e mensup üç görevli refakatinde Beyrut'a götürülüp bırakılmış. Yani MİT, bu adamı devletten -ve adaletten- kaçırmış.

Şimdi üç soru:

MİT görevini gereğince yerine getiriyor, bizim şimdi öğrendiğimiz bilgileri Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a, Genelkurmay Başkanı'na ve MGK Genel Sekreteri'ne bildiriyordu da onlar mı harekete geçmiyordu?

Bildirmiyor idiyse, bunun doğurduğu bir sorumluluk yok mu?

MİT, görevini Kutlu Savaş'ın anlattığı gibi yaptıysa, bu teşkilattan hesap sorulmayacak mı? Sorulacaksa öncelikle hesap vermesi gereken iki kişiden birinin (Mehmet Eymür) Washington'a, ötekinin (MİT Müsteşarı Sönmez Köksal) Paris'e büyükelçi tayin edilmesinin açıklaması nedir?













Yazarın Tüm Yazıları