Mississippi yanıyor

Bir yanda su, petrol, caz, eğlence buranın atardamarı. Öte yanda, sel baskınları, sarılık, zenciler ve kölelik iki yüz yıl boyunca bölgenin değişmez kaderi.

Zenci-beyaz çatışmasının en insafsız olduğu bölge. Zencilerin bile bile yakıldığı kentlerin ilki. ‘Mississippi Yanıyor’ filmi, bu vahşeti tarihin kaydına geçiriyor. Mississippi, yüzyıllardır yanıyor. Tıpkı, geçen hafta Katrina’nın yaktığı gibi.


YARI çıplak kadınlar ve rahibeler aynı caddede, yan yana yürüyor. Bourbon, Royal, Canal caddelerine taşan caz, yüzlerce galon viskiyle, insanları her an yeni bir günaha çağırıyor. Nehir üzerindeki kumarhaneler, kıtanın en ünlü akvaryumu, su arklarında sevişmeler yılda on milyon turist çekiyor. Vur patlasın, çal oynasın!.. Tam buraya uygun bir deyim.

*

NEW Orleans, kurulduğu günden beri ve hemen her zaman, Amerika’nın en sorunlu kentlerinden biri. Meksika Körfezi ile Mississippi Nehri arasında, yüzyıllardır su baskınlarının hedefi. İskoçyalı bir sahtekar, ‘Burası cennettir’ edasıyla, New Orleans’ı 1716’da Fransızlara satıyor. Kentteki French Quarter o dönemin anısını yaşatıyor.

İki yıl sonra XV. Louis burayı bataklıktan kurtarıp, binbir güçlükle adam gibi kente çeviriyor. Zenci köleleri çalıştırarak.

Arada İspanyollar hükmediyor. 1803’te Napoleon, New Orleans’ı tüm Mississippi bölgesiyle birlikte, 15 milyon dolara Amerika’ya satıyor.

*

BİR yanda su, petrol, caz, eğlence, buranın atar damarı. Öte yanda, sel baskınları, sarılık, zenciler ve kölelik ikiyüz yıl boyunca bölgenin değişmez kaderi. Zenci - beyaz çatışmasının en insafsız olduğu bölge. Zencilerin bile bile yakıldığı kentlerin ilki. Mississippi Yanıyor (Mississippi Burning) filmi, bu vahşeti tarihin kaydına geçiriyor.

Mississippi, yüzyıllardır yanıyor. Tıpkı, geçen hafta Katrina’nın yaktığı gibi.

*

NEW Orleans, Mississippi deltasında nehirle göl arasına sıkışmış, deniz seviyesinden iki metre aşağıda, derin bir anahtar gibi uzanıyor. Kent, her zaman su altında. Onun için, saniyede binlerce metreküp su boşaltan 22 dev pompa, kasırga olsun olmasın, sürekli çalışıyor.

Buna rağmen, kent batıyor. Her yıl sekiz milimetre. Katrina ya da değil, kentin batışı bilinmeyen değil. Kasırgalar, tufanlar, sel baskınları batışı hızlandırıyor. Her baskında insanların ölmesi, elektriklerin kesilmesi, yaşamın felce uğraması sürpriz değil.

Clinton döneminde Enerji Bakanı Bill Richardson, enerji hatlarındaki yetersizliği vurguluyor, bölgede 12 bin kilometrelik yeni enerji hatlarına ihtiyaç olduğunu belirtiyor.

*

KENTİN batması karşısında, Washington’un refleksi de yeni değil. Daha geçen yıl, kasırgalara karşı önlem almak üzere, buraya 14 milyar dolar gönderiliyor.

1998’de Kıyılar 2050 adıyla yapılan plana göre, New Orleans’ın yeniden inşası öngörülüyor. Mississippi’nin yanmasını önlemek için, Bush’un yaptırdığı çalışmanın maliyeti 188 milyar dolar. Kongreden geçen plan, sümen altında kalıyor. Tıpkı, bizdeki deprem gibi. Bile bile gelen bir felaket.

*

500 bin nüfuslu kentin 400 bini Katrina ile birlikte kentten kaçıyor. Kimler kurtuluyor? İşte, drama eklenen asıl sahnelerden biri. Parası olanlar.

New Orleans, Amerikan petrol üretiminin dörtte birini sağlamasına rağmen, kentteki işsizlik oranı korkunç: Yüzde 50.

Onca eğlenceye karşı, işsizlik veba gibi kentte kol geziyor. İşsizlikle birlikte, hırsızlık, cinayet, uyuşturucu ve zenci-beyaz çatışması.

Katrina sadece binlerce insanı öldürmüyor. Sadece binaları yıkmıyor. Katrina aynı zamanda toplumun sosyal duvarlarını yerle bir ediyor. Zenci-beyaz ayrımı bir kez daha ön plana çıkıyor.

Kurtarma planları sümen altında, çünkü onlar zenci! Zencilerin Beyaz Saray’ı topa tutmalarında dayandıkları en temel nokta bu.

Haklılar. Çünkü, kentte beyazların oturduğu bölgeler kasırgadan daha az etkileniyor. Zenci-beyaz, zengin - yoksul ayrımı New Orleans’ta sınıfsal çelişkinin elle tutulur bir aynası. Katrina asıl bu aynayı kırıyor. Kırılan aynada herkes gerçeği tüm çıplaklığıyla yakalıyor.

*

NEW Orleans’ta 6 bin 800 iyi yetişmiş asker var. Onlar bu gibi felaketlerde halkın yardımına koşabilecek eğitime sahip. Ama, ne yazık ki, Katrina kasırgası sırasında bu mümkün değil. Çünkü, onlar Irak’ta savaşta.

*

YAŞAMA zevki ve ölümcül çelişkileriyle New Orleans her zaman ünlü yazarların mekanı.

Tennessee Williams oyunlarını burada sahneliyor.

Henry Miller, William Faulkner, Mississippi ve New Orleans’ın cazibesine kapılıyor.

Mississippi yanıyor. Yüzyıllardır olduğu gibi, her yönüyle bir kez daha. Dev su pompalarıyla, helikopterlerle, kurtarma çalışmalarıyla sönecek bir yangın değil bu.
Yazarın Tüm Yazıları