Mısırlı olup Mısır’a uzaktan bakmak…

Ben olayları bambaşka bir açıdan yaşıyorum.

Haberin Devamı

4 iş arkadaşım Mısırlı ve işleri nedeniyle yaklaşık 3-4 yıldır ülkelerinde yaşamıyorlar. Ben olayları onların yaşadığı taraftan, ülkelerine uzaktan bakmak zorunda kaldıkları noktadan bakarak gözlemliyorum.

 

Çok zor!

 

Aslında biz, Lübnanlılar ve Mısırlılar birbirimize benzer tipleriz. İlginç bir görmüşlüğümüz ve görmemişliğimiz var. Kokoşuz. Kendimize ait olmayan hayatları yaşamayı seviyoruz vesaire. Tarif etmesi zor ve yanlış anlaması kolay bir durum ve konu da hassas ve alakasız olduğundan işin bu kısmını es geçiyorum bugün(lük).

 

Haberin Devamı

4 Mısırlı iş arkadaşım dışında, dünyanın başka başka yerlerinde beraber çalıştığım bir sürü Mısırlı arkadaşım da var. Uzunca zamandır beraber çalıştığım için onlarla, kültürleri, hayatları, tarzları ve hassasiyetlerine aşinayım. Kibirlerine eskiden sinir olurken, artık öyle bakmıyorum, anlıyorum, gülüyorum ve onları böyle seviyorum mesela.

 

Kahire’yi ve kaosunu da çok severim. Tarihini severim Mısır’ın. İçinde barındırdığı çeşitliliği severim. İnsanlar orada olmaktan şikayetçi olurken çoğu zaman; yemeklerinden, yemeklerin mutlaka mideyi bozmasından bahsederken herkes, ben o tatsızlıklarını düşünmeden severim. Mercimek çorbasındaki kimyonu abartmalarını severim. Tabulisini severim, maydanozları iyi yıkamadıklarını düşünmeden asla.

 

Anılarımı severim Mısır’da...

 

Kahire’ye yüksekten bakıp gürültüsünü uğultu gibi duyup içine girince kulağımı sağır eden gümbürtüsünü severim. Korna sesini severim. Çizgi filmlerde araba giderken her bir kapısı ayrı düşer, 4 tekeri tek tek koparak gider ya, işte o mishal döküntü arabaların sıfır kilometre gıcır araba gibi basmasını severim. Trafik lambasının yanında duran ve lambayı ciddiye aldırmaya çalışan polisinin komik halini severim. Mezarlıklarda yaşayan çoğunluğa baka baka Piramit manzarasına karşı villasında parti yapan dengesizliğini şaşarak izlerim.

Haberin Devamı

 

“Şu köşeyi dönünce araba çarpabilir sıkı tutunun!” diyen arkadaşıma gülerken, köşeyi dönünce çarpan arabanın şokuyla dehşete düşmeyi severim. Şaşırmayı severim Mısır’da. Korkmayı da severim Kahire’den, aşık olmayı da.

 

Mısır’dır orası... Piramitler orada... Giza’da...Luksor’da...

 

Mısırlı arkadaşlarım olaylar başlar gibi olduğunda kendilerinden son derece emin, “Bir şey olmaz, olmayacak...” demişlerdi. Öyle inanmak istemişlerdi.

 

Şu anda ailelerine ulaşmak için çırpınıyorlar. Telefon çalışmıyor, internet koptu. Haber almak zorlaştı. Banka transferleri yapılamıyor. Televizyon, gazete haberleri çok ürkütücü. Ailelerini yanlarına alsalar... ama nasıl? İnsan ülkesini nasıl bırakır? Bırakmak istemiyorlar. Bizimkiler de onların yanına gidemiyor. Çok fena!

Haberin Devamı

 

Endişe, bekleyiş, üzüntü hepsi bir arada.

 

Kahire’de yaşayan yabancı uyruklu, çalışmak için orada bulunan “expat” lerse ülkelerine dönme çabasında. Onların işi de kolay değil. Okul ne olacak? Kiminin pasaportu vize başvurusu yaptığı ülkenin Elçiliğinde, Elçiliklere ulaşılamıyor.

 

Durum çok karışık. Halk öfkeli. Çok çok çok öfkeli.

 

Arkadaşlarım da öfkeli; hiçbiri istemiyor bu yönetimi. Yeter diyorlar. Ellerinde olsa sokağa çıkmak için gitmek istiyorlar. Uzaktan bakıyorlar... Bir yandan da çok konuşmak istemiyorlar. Anlıyorum onları. İnsan ne düşüneceğini şaşırıyor ülkesinden uzak olunca, başkalarına karşı. Utansan utanamazsın, kızsan sövemezsin.

Haberin Devamı

 

Tek bildiğim var, hiç de hafife alınacak, küçümsenecek bir öfke değil bu.

 

Babadan oğula giden, dikta sistemini istemiyor artık insanlık.

 

Seçmek istiyor.


Adalet istiyor.

 

Şeffaflık istiyor, güvenmek istiyor.

İnsan sokağa bir kere çıktı mı, içeri zor giriyor.

 

İş, o insanları sokağa dökmeden beklentiyi görmek, tartmak ve haddini bilmek.


Ders alınması gereken bir görüntü.

 

Liderlerin sinirli olması bir yere kadar da, halk sinirlendi mi fena...

 

Hem halk ülkesini asla terk etmiyor.

 

Yürüyor!

 

Yonca

“sokaktan yana”

Yazarın Tüm Yazıları