‘Mış gibi’ yaşam kültürü üzerine

Bilmiyorum bayramda okuyacağınız kitabınızı seçtiniz mi? Seçmediniz mi? Seçmediyseniz Doğan Cüceloğlu’nun yeni çıkan ‘Mış Gibi Yaşamlar’ kitabını öneriyorum.

Haberin Devamı

‘Mış gibi’ yaşam? Yakından bildiğiniz bir yaşam. Düşüncelerinin arkasında durmayan, sözü özü, davranışı birbirine uymayan insanların yaşamı.

Çevrenize bir bakın. Ne görüyorsunuz? Demokrasi vaat ettiği halde partisini faşistçe yöneten liderler yok mu? Ya ‘Çocuğum her şeyim’ deyip çocuğunu sevgisiz bırakan, ilgiyi parayla, hediyeyle ölçenler?

Profesörüm deyip eline okumak için son on yıldır gazete bile almayanlar? ‘Hukuk devletiyiz’ deyip hukuk sisteminin suyunu çıkaranlar? ‘Trafikte kurallara uyalım’ deyip ilk direksiyona geçişte emniyet şeridini babasının malı gibi kullananlar.

Yok mu bunlardan çevrenizde, medyada, devlet dairelerinde, özel şirketlerde hatta evinizde...

Doğan Cüceloğlu ‘Mış Gibi Yaşamlar’da, ‘mış gibi yapmak’ anlayışının Türkiye’de tüm kurumlara yayılarak nasıl yüzeysel bir yaşam tarzı oluşturduğunu örnekleriyle ortaya koyuyor. Eğitimde, trafikte, medyada, karı-koca ilişkilerinde, ana-baba-çocuk ilişkilerinde ve tüm insan ilişkilerinde ‘mış gibi’ yapmanın nasıl yaşamlarımızı istila ettiğini, nasıl samimiyetsiz bir topuma doğru hızla ilerlediğimizi bir bir anlatıyor.

‘Mış Gibi Yaşamlar’ kitabının kahramanı Doğan Cüceloğlu’nun Savaşçı kitabından tanıdığımız Arif Okurer. Kitap Cüceloğlu ve Okurer’in düşünce alışverişleri üzerine kurgulanmış. Sular seller gibi akıyor. Okudukça da insana ’Ya ben niye bu kadar çabalıyorum ki’ diye sordurup, kitap bitince ‘ikinci kitap çıksa da alsam’ dedirtiyor.

‘Mış Gibi Yaşamlar’ Cüceloğlu’nun üç aşamalı çalışmasının ürünü. İlk kitap ‘Mış Gibi Yapmak Budur’ diyor. İkinci kitapta ‘Niçin ’Mış Gibi’ Yapıyoruz’ anlatılacak. Son kitapta ise ‘Mış Gibi’ yaşamaktan kurtulmanın stratejileri tartışılacak. Yakında ikinci kitap geliyor. ‘Nereden biliyorsun?’ demeyin ya da ‘Mış gibi mi yazıyorsun’ diye sormayın. Biliyorum. Çünkü Doğan Hoca ile görüştüm. O söyledi. Bizde ‘Mış gibi yapmak’ yok. Hiç olmadı. Hiç de olmayacak. Hálá farkı anlamadınız mı?

Herbie mazimde bir yaradır

Orijinal Herbie filminin hayatımda çok ayrı bir yer vardır. 12 yaşımdaydım, sinemalarda fırtına gibi esen Herbie’yi ben de görmek istiyordum. Ablam ve ağabeyim ‘Sen anlamazsın’ diye beni evde bırakıp Herbie’yi izlemeye gittiler.

Onların arkasından nasıl ağladığımı bugün bile anımsıyorum. Evde kalıp çektiğim acı, yaklaşık olarak Malatya’daki çocuk yuvasında çocukların çektiği acıya eşitti.

Sonraki gün annem halime acımış olacak, beni elimden tutup Ankara’daki Gölbaşı sinemasına götürdü. Herbie’yi izledim. Herbie’nin evden kaçtığı, sahibinin onu köşe bucak aradığı sahneler hálá gözümün önünde.

Çocukluğunun filmi hangisidir derseniz kesinlikle ‘Herbie’ derim. Herbie 1974 yılında beni çok mutlu etmiş, hem de şaşırtmıştı. Bir otomobilin canlanması ve insanlarla iletişim kurması o günlerde benim için çok büyük bir olaydı.

Bugünün çocukları için bir otomobilin canlanması sıradan bir olay. Bugünün çocukları üç boyutlu animasyon çocukları. Bu nedenle Herbie Tam Gaz (Aşk Böceği) hiçbir zaman orijinal Herbie’nin yerini tutacak bir film değil. Ancak Herbie Tam Gaz doğru bir Herbie filmi. Disney’in genç yapımcıları Herbie’yi bu kez doğru bir kanala sokmuşlar. Çok genç, güncel bir film çıkmış ortaya. Herbie bu kez yarışıyor. Hem de Nascar’da...Yine çok sevimli, yine çok komik. Bazen duygulu anlar yaşatıyor insana.

Herbie ailecek izleyebileceğiniz tam bir bayram filmi. Biraz keçi boynuzu ama olsun, çocuklarınızı Herbie’den mahrum etmeyin. Bir çocuğun gülmesi kadar anne ve babasını mutlu eden bir şey var mı?

CUMA İTİRAFI

MECBURKALDIM; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 38; İl: Bursa

Geçen yıl sevişmelerini diske kaydeden ve bana da seyrettiren arkadaşım gelecek hafta aynı kızla evleniyor. Nikah salonunda kızı ilk kez, gelinlikler içinde göreceğim ama ben onun vücudunun her noktasını ezbere biliyorum.

Yorum: Bu itiraftan anlaşılıyor ki, Gamze Özçelik vakası bir ilk değil, ne de son olacak! Parayı ‘odada kamera var’ diye uyaran teknolojiyi geliştiren kıracak. Haydi hayırlısı.


CUMA LAKIRDISI

‘Mutsuzluğumuzun sorumluluğunu bir başka insana yüklemek bizi rahatlatır çünkü her şeyden o sorumludur. Bizi mutsuz eden bizim dışımızdaki o’dur.’

İLKİM ÖZ

Haberin Devamı

CUMA TAKINTISI

Bugün bayramın ikinci günü. Türkiye’deki evlerde tek bir bayram modeli yaşanmıyor. Herkesin bayram hayatı kendine.

Kimimiz bayram namazını müteakiben kendini dışarı atıp, dön baba dön kendine ziyaret kürü uyguluyor.

Kimimiz mendil, şeker, acıbadem likörü geleneğine devam ediyor, kimimiz ‘Bu Ramazan mı Kurban mıydı?’ düşünceleri içinde, elinde hamam tası Akdeniz otellerinde göbek taşının keyfini çıkarıyor.

Kimimiz deliye her gün bayram modunda yataktan dışarı çıkmıyor.

Diğer kimimiz de o tiyatro senin bu tiyatro benim dolaşarak bayram enteli lakabına layık olmaya çalışıyor.

Bayram entellerinin tercihi sinema ise Herbie, Lord of Wars, Döngel Kárhanesi ve Gilles’in Karısı önerilerim.

Tiyatro meraklıları için cuma, cumartesi ve pazar gidebilecekleri iki oyun öneriyorum. Biri AKM Oda Tiyatrosu’nda. Sersemler Evi (Toby Wilsher), diğeri AKM Aziz Nesin Sahnesi’nde Ben Ruhi Bey Nasılım (Edip Cansever).

Niceeee bayramlara.

Yazarın Tüm Yazıları