Mıncıklaşıyoruz ama arkadaşız

Güncelleme Tarihi:

Mıncıklaşıyoruz ama arkadaşız
Oluşturulma Tarihi: Şubat 13, 2006 00:00

Kanal D’de yayınlanan "Benimle Dans Eder misin?" yarışmasının eğitmeni ve jüri üyesi olan Asena ile Tan Sağtürk, Kelebek’e konuk oldu. İşte içlerindeki çocuğu fotoğraf çekimi sırasında ortaya çıkaran ikiliden çok özel pozlar ve ilişkilerine dair açıklamalar...

Çok keyifli bir çekimdi, ama bunu bir de Tan Bey’e sormak gerek tabii. Fena hırpalandınız!

Tan Sağtürk:
Yok, ben çok keyif aldım. Asena’nın bu durumuna ise alıştım. Hiç şikayetçi değilim yani.

Asena: Bende dokunma hastalığı var. Sarılıyorum, öpüyorum, yapım böyle. Hatta ilk tanıştığımızda kendisine, "Rahatsız olmuyorsun değil mi" diye sormuştum. Samimi, sıcak bulduğum insana böyle dokunurum ben. Zaten dokunmazsam korksunlar. Belli ki o kişiden hoşlanmamışımdır.

- İkinizin de sevgilisi var. Peki onlar bu samimiyete ne diyor, kıskanmıyorlar mı?
/images/100/0x0/55eaf683f018fbb8f8a201fd


Asena:
Biz böyle mıncıklaşıyoruz, birbirimize dokunuyoruz falan ama bizim aramızda müthiş bir saygı ve güven de var. İkimizin de arkadaşları, işimize saygı duyuyor. Onlar da neyin ne olduğunu çok iyi biliyorlar. Her ikisi de ağır ve kaliteli insanlar. Sorun olmuyor yani.

T.S: Onlar duygularımızı çok iyi biliyorlar, güveniyorlar. Ayrıca gerçekten güvenlerini sarsacak bir durum yok ortada. Bizimkisi dans ortaklığı, arkadaşlık. Konservatuvar döneminde de biz hep birbirlerine sarılan insanlar olduk. Gerçi herkes beni çok soğuk bulur, ama sanırım bu çekimler sayesinde insanlar Tan Sağtürk’ün başka bir tarafını da görecekler.

- Asena bu çekimlerde sürekli sizi sıkıştırıp durdu. Canlı yayında da bir şeyler yapıyor mu, yoksa uslu uslu oturuyor mu?

T.S:
Vallahi pek uslu oturduğu söylenemez. Orada da ayakları rahat durmuyor. Masa altından tartaklayıp duruyor. Onun içinde küçücük bir çocuk var. Hiç büyümemiş bir çocuk. Bu tarafı çok hoşuma gidiyor. Enerji veriyor insana.

SEVGİLİLERİMİZ VAR

- Bu samimiyetiniz son zamanlarda, "Aralarında kesin bir şey var" dedikodularına da yol açtı ama...

Asena:
Böyle şeylere alıştık artık. Eğer iki insan birbirine yakıştırılıyorsa, onların birlikte oldukları düşünülür hep. Bizim de bunu yaşamamız gayet doğal. O sarışın, ben kumral. İkimiz yanyana geldiğimizde göze hoş görünüyoruz. Birbirimize yakıştırılmamız da bundandır.

T.S: Bugüne kadar dans ettiğim bütün balerinler seyircinin gözünde hep sevgilim olmuştur. Oyun bitince o balerin erkek arkadaşına sarılıyor, ben de kız arkadaşıma. Gören seyirci de bu duruma şaşırıyor tabii ki. Şimdi Asena’yla aynı şeyi yaşıyoruz. Birlikte dans ettik. O dansta birçok şeyi anlattık. Dolayısıyla aşk yaşadığımızın düşünülmesi normal. Ama ikimizin de sevgilisi var. Bir de birlikte çekilen fotoğraflar da böyle düşünülmesinde etkisi oluyor.

İNSANLAR YAKIŞTIRDI

Asena:
Bir de hem ben hem de Tan sevgililerimizi kolumuza takıp dışarılarda gezmediğimiz, "İşte benim sevgilim" demediğimiz için insanlar bizi yakıştırdı, birlikte olduğumuzu düşündü.

- Biraz önce Asena için, "Sanki Türk filmlerinde yaşıyor" dediniz. Neden böyle söylediniz?

T.S:
Eskiden Türk filmlerini, kısa etekli çok modern insanlar olduğu için seyrediyorduk. Bugünden çok daha özverili bir dünyayı gösteriyordu o filmler. Her filmde çocukça duygular, son derece samimi insanlar vardı. Şimdi ise hepimizde birkaç tane maske takan bir yaşam biçimi var. İşte Asena o maskelerin hepsini atmış. İçinden geldiği gibi yaşamayı kabul etmiş. Nasıl yaşamak istiyorsa öyle, samimi yaşıyor. Tıpkı Türk filmlerindeki karakterler gibi.

Asena: Tan, kafasını işten kaldırmayan başarılı bir işadamı. Ben ise hoplayıp, zıplayan kız, Hülya Koçyiğit yani. Sonunda Hülya Koçyiğit, Ediz Hun’u kendisine benzetir ya, Tan da yakında öyle olacak.

İYİ ANLAŞIYORUZ

- Evet Tan Bey’in öyle ağır, ukala, başını işten kaldırmayan bir durumu var değil mi?

Asena:
Görünüşte öyle. Evde hiç öyle değil. Gerçekten çok hareketli, sempatik, oyun meraklısı birisi. Bu fotoğraflara o tarafını biraz da olsun yansıttı. Daha da açacağım onu.

T.S: Ben kendimi aştım artık. Zaten bu röportajda da görülüyordur. Eskiden kameralar, fotoğraf makinaları karşısında çok tedirgin oluyordum. Hálá da oluyorum, ama eskisi gibi değilim. Asena’yla alıştım sanki.

Asena: Diyorum ya, bazı şeyleri bana bırak. Ben seni bak nasıl yoğururum. Gerçekten bana kendini bıraksa, ben onun içindeki o yaramaz çocuğu hemen ortaya çıkarırım. Biz kardeş olsak bu kadar iyi anlaşamazdık herhalde. Mesela ben Tan’a kızdığım zaman çocuk gibi suratımı asıyorum, laf sokuşturuyorum. O da benim üzerimde duruyor. Bütün bunlar çok önemli şeyler.

ÖNEMLİ BİR DOSTLUK

T.S:
Onun kırılmasını hiç istemiyorum.

Asena: Aramızdaki öyle bir şey ki, eğer yanlış algıladıysam ya da onu boşuna suçluyorsam elinden geldiğince beni ikna etmeye çalışıyor. Duygusallaşıyor, çöküyor. Bu da neyi gösteriyor, beni önemsediğini. Onun başına bir şey geldiği zaman ben de program içinde düşüyorum. Onun küçücük bir mimiğinden bir şey olduğunu anlıyorum ve çok üzülüyorum. Anlatmadığı, içine kapandığı için üzülüyorum. Hemen onu çözmek, derdine çare bulmak istiyorum.

- Bütün bunlar arkadaşlığın ötesinde yaşanan şeyler olamaz mı?

T.S:
Bizim paylaşımımız arkadaşlığın ötesinde bir şey. Ama şöyle, profesyonel anlamda da bir bayrak tuttuğumuzu düşünüyorum. O kendi alanında, ben de kendi alanımda bir bayrak taşıyoruz. Bu bayrak, çok çok daha ilerilere gidecek; başkalarının eline geçip devam edecektir. Bazı sorumluluklarımız var. Biz dostluğun ötesinde, profesyonel yaşantımıza sahip çıkıyoruz. Yani bu dostluk, Türkiye’deki dansın gelişimi adına çok önemli bir dostluktur. Asena, kendini geliştirdi ve yetiştirdi. Ondan bir fikir insanı doğmaya başladı. Çocukları çok güzel eğitiyor. Dolayısıyla benim arkadaş olarak onu korumam, ona sahip çıkmam gerekiyor.

Asena: İkimizin çok ortak bir noktası var. Eğitimliyiz. Tabii ki okumak çok önemli değil. Okuyup da adam olamayan bir sürü insan var. Biz bir şeyler görmüş, senelerce yurtdışında yaşamışız. Normalde bir dansözle, bir balet çok farklıdır. Ama biz farkı hiç yaşamadık. Dansözün altındaki taşı kaldırdı Tan.

Ateş ve Su geliyor

- Ateş ve Su adında bir gösteri hazırlıyorsunuz. Bu proje nasıl ortaya çıktı?

Asena: Madem ikimiz de iyi dansçılarız, hazır kimse de böyle bir şey yapmazken, biz bir şeyler hazırlayalım dedik. Sekiz kız dansçımız olacak. 45 dakikalık bir gösteri yapacağız. Ama o gösteriyi istenildiğinde 15 dakika da sunabileceğiz. Ben ateş gurubundanım, Tan da su.

- Bu gösterinin konseptinde hangi danslar olacak?

T.S:
Asena’nın kendi danslarını yaptığı, benim kendi danslarımı yaptığım, zaman zaman buluştuğumuz ve diğer danslara doğru hafif hafif sataştığımız, bazen çatışmalı bazen aşk dolu bir eser olacak. Cemal Reşit Rey’de ya da Aspendos’ta sahneleyebileceğimiz bir gösteri olacak. Artık Türkiye’de dans var diyebilmeliyiz. Bugüne kadar dans çok ön planda değildi.

İlk gösteri mayısta

Asena: Mayıs ayında Türkiye’nin her yerini dolaşacağız. Yurtdışı turnemiz de olacak.

T.S: 1998 yılında Devlet Balesi’nden istifa ettim. Çok özel bir proje çıkarsa bunu Devlet Balesi’ne de sunabiliriz. Devlet Balesi’nin bünyesinde de böyle bir şey yapmak mümkün, kaldı ki geçen sene benim çok önemli bir projem vardı. Kalp sesi projem... Devlet balelerinin bu tip şeylere açık olması gerekir diye düşünüyorum. Yaratıcı, geliştirici olarak baktıklarını gözlemliyorum. Asena ile bu projemizi orada da sahneleyebiliriz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!