Mikonos mu Santorini mi

Haberiniz yok ama millet bunu tartışıyor.

Mikonos mu Santorini mi?

Hangisine gidelim?

Bu iki Yunan adasından hangisini tercih edelim?

Artıları eksileri neler?

Tabii milletin bizim kadar derin meseleleri yok, bunlarla uğraşıyorlar.

Tüm Avrupa'nın koşturup koşturup geldiği, anlata anlata bitiremediği bu iki ada üzerine tonla kitap okudum.

Tatildeyim işim ne!

A bir de baktım ki, alçaklar iki adayı acımasız bir şekilde kıyaslıyorlar, birbiriyle yarıştırıyorlar.

Zavallı adacıklar.

Oysa biri elma, biri armut.

Olsun benim neyim eksik?

Şimdi ben de aynısı yapacağım.

*

Mikonos mu, Santorini mi?

Valla zor soru.

İkisini birden görmüş ve sevmiş biri olarak, ben anlatacağım, seçimi size bırakacağım. Ama çok uzun anlatamayabilirim, sevgilimin işi var diye yazı yazmaya başladım, yoksa hiç niyetim yoktu, onun işi bitsin, ben vııııııın.

Henüz vaktimiz var ama...

O telekonferans mı nedir, şu an onu yapıyor, üzerinde turuncu bir şort var ama bir iş adamı gibi konuşuyor, ben de kıskandım tabii, üzerimde bikini var, her tarafımdan da su damlıyor, ama olsun, ben de gazeteci gibi yazı yazacağım.

Sulu bir gazeteci gibi!

Mikonos; Amsterdam, Londra, hatta New York gibi bir dünya kenti anlayışına sahip. Yani müthiş restoranlar, kulüpler, barlar var. Küçük-müçük. Adamlar, sokak arasında, deniz kıyısında öyle yerler yaratmışlar ki, çüş diyorsun.

Fakat yanlış anlaşılmasın, Mikonos, bir kent görünümünde değil. Tuhaf bir şekilde ada; bir köy olarak da korunmuş. O ruh yok olmamış. Papermoon gibi yerler hayal etmeyin yani. Ya da Laila, Reina. Allah’tan öyle değil.

Fakat acayip modern, Mikonos'tan sonra gittiğiniz bütün adalar insana ‘‘köylü’’ geliyor, öyle bir yer ki, bütün ‘‘trend’’leri takip edebiliyorsunuz, giyimde, kuşamda, aksesuvarlarda ne tür yenilikler var görebiliyorsunuz...

Bu iki adada da tonla sanat galerisi var.

Buna da sinir oldum.

Bizim Bodrum'da, Çeşme'de ya da Kaş'ta öyle mi?

Değil.

Neyse.

Mikonos'ta insanlar güya şık değil, çok rahat filan falan ama yalan aslında, şıklık yapmıyor görünerek nasıl şık olunabileceğinin Allah'ını gösteriyorlar:

Güzel kadınlar/ Güzel adamlar/ Genç insanlar/ Sandalyeler sokak aralarına atılmış, çeşit çeşit barlar/ Sadece tekno filan da çalmıyor, 80'ler ve 90'lar da çalıyor, bazı yerlerde kendimi eski, hani Beyoğlu'ndaki olan Safran'da gibi hissettim.

Müşteri esas olarak 30'un altındaki insanlar/ Son derece lezzetli yemekler, sadece Yunan değil, dünya mutfağı/ Bence Bodrum Türkbükü'nü benzetmek istedikleri yer burası ama 40 fırın ekmek yememiz gerekiyor...

Mikonos, sevgiliniz ya da arkadaşlarınızla gittiğinizde çok eğlenebileceğiniz bir yer.

Fakat dikkat edin, eğleneceğiniz diyorum.

Dinleneceğiniz değil...

*

Dinleneceğiniz yer Santorini aslında...

Bir öpüş kokuş adası.

Balayında olanlar için ideal.

İlla balayı olması gerekmiyor tabii, hep ama hep dokunmak, sevişmek isteyen çiftler vardır ya, bizim gibi onlar da gitsin Santorini'ye, olur mu?

Mikonos, doğal güzelliği plajlar dışında olmayan bir yer. Bizim Bozburun var ya, onun gibi kara kuru bir şey. Ama tabii plajları ıssırmalık.

Santorini'ye gelince onun hikayesi ayrı...

Burada yeryüzünün en tehlikeli volkanlarından biri varmış. Hani insanın korktuğu başına gelir ya; gelmiş.

Volkan arkadaş, bir gün uykudan uyanmış. Türkçesi patlamış. Bundan taa 3600 yıl önce ve bir medeniyet tarihten silinmiş. Koskoca bir yerleşim yeri bir bebeğin bıngıldağı gibi içine çökmüş, sadece etrafı kalmış. İçine de sular dolmuş...

Bebek için üzgünüm.

Ama ortaya olağanüstü bir doğa harikası çıkmış!

Uyuyan simsiyah bir volkan adası Santorini...

Kraterin etrafına da, yani uçurumun dibine, bembeyaz evler, oteller yapmışlar. Kayaların üstüne, içine... Tek kelimeyle şahane. Benim gördüğüm en güzel yerlerden biri. İnsanın nefesi kesiliyor... Bu arada, nefesimi kesen sevgilimin de işi bitti. İzninizle ben vınlıyorum. Görüşürüz...
Yazarın Tüm Yazıları