Meydanlar da sağduyulu olur

Dün kaldığım yerden devam ediyorum.

Hain saldırıdan kısa bir süre sonra Kızılay’ın ve hastanelerin kan ihtiyaç talep etmesi, bizim bunu duyurmamız, sosyal medyanın da destek vermesiyle ortaya bambaşka bir fotoğraf çıktı. Bir anda İzmir’in farklı semtlerindeki hastanelere, Kızılay merkezlerine koşan vatandaşlarımız, kan vermek için adeta yarışa girdiler.
Ben eminim, bu sadece İzmir’e özgü bir refleks de değil. Türkiye’nin her yerinde buna benzer bir fotoğrafa mutlaka rastlardık. Bazıları eleştirse de, dijital dünyanın bunun bir kampanyaya dönüşmesinde çok önemli rolü oldu. Sosyal medya bir anda yüz binlere ulaşılmasını sağladı. Türkiye’nin en önemli haber sitelerinden biri olan www.hurriyet.com.tr’nin gücü de bir kez daha kanıtlanmış oldu.
Konuştuğumuz yetkililer de ilgiye şaşırdıklarını ve bunun bir günde yapılan en fazla bağış olduğunu söyledi. Kızılay rekor kırdı, 6 binden fazla insan kan vermek için adını yazdırdı. Kızılay’dan, “Herkese teşekkür ediyoruz. Kan ihtiyacımız karşılanmıştır” mesajı gelmeseydi, kuyrukların sonu da gelmezdi.

İzlenimlerimi, gördüklerimi sizlerle paylaştım. Ama burada dikkat çekmem gereken çok önemli bir ayrıntı var.
O gün ekip olarak İzmir’in her yerindeydik. Bir grup arkadaşımız Foça’da, olay yerinde gelişmeleri takip ederken, bir diğer grup hastanelerdeydik. Ege Üniversitesi’nin bahçesindeydik, kuyruğun ucundaydık.
Çok kişiyle konuştuk, neler düşündüklerini, neler hissettiklerini paylaştık. Sadece Foça’daki olayla ilgili de değil, son yıllardaki gelişmeleri, yaşananları anlattılar. Samimi duygularını bizlerle paylaştılar.
Bu konuşmalardan toplumun nasıl bir ruh hali içinde olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.
Olayların vicdanları nasıl sızlattığını, toplumsal bir travmaya dönüştüğünü anlıyorsunuz.
Yaralar bu kadar tazeyken, gözyaşı sel olmuşken bile Türk insanı sağduyusunu hiç kaybetmiyor. Bunu bir kez daha gördüm, bir kez daha farkettim.
O uzun kuyruklarda kimse birbirini gaza getirmeye çalışmadı, kimse goygoyculuk yapmadı, kimse tahrik edecek sözler söylemedi.
Bu gerçekten çok önemli bir refleks...

Olayları sonrasında da takip ettik.
İzmir’in her yerinde protesto gösterileri vardı. Karşıyaka’da on binler yürüdü, Konak’ta on binler toplandı, olayın meydana geldiği Foça’da herkes sokaktaydı.
Bir tek taşkınlık, provokasyona neden olabilecek bir tek davranış görülmedi.
Herkes terörü lanetledi, herkes dikkatliydi, herkes ortak bir tavır almanın peşindeydi.
Bu refleks son derece insani ve Türk insanına yakışır bir şekilde ortaya konuyor.
Bunu çok önemsediğimi tekrarlamak istiyorum.
Sosyal medya yine hareketli... İzmir’de yarın terörü protesto etmek için on binlerin Gündoğdu Meydanı’nda toplanması için mesajlar atılıyor, çağrılar yapılıyor. Ben aynı sağduyunun meydanlarda da sergileneceğinden eminim.

Foça’daki o hain terör saldırısının olduğu günün akşamı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’yla bir iftar yemeğindeydik.
Kocaoğlu, 81’inci İzmir Fuarı’nın ana sponsoru olan Tansaş ile protokol anlaşmasına imza atmadan önce kürsüye çıktı ve şöyle dedi:
“Bütün siyasi partilere, bütün siyasilere buradan, İzmir’den bir çağrıda bulunmak istiyorum. Gelin, hiçbir siyasi hesap yapmadan, geçmişin bütün yaşanmışlıklarını bir kenara bırakarak terör konusunda ortak adımlar atalım. Uzlaşalım, konuşalım, çözüm bulalım. İktidar da, muhalefet de, Meclis’te olmayan diğer partiler de ortak bir tavır sergileyelim. Gün, birlikte hareket etme günüdür. Gün, geleceğe bakma günüdür. Gün, hesap kitap yapma günü değildir...”
Son terör saldırısının İzmir’de yapılmış olması ve bir askerimizi kaybetmiş olmamız, bu mesajı daha da anlamlı kılıyor.
Kocaoğlu’nun temennisine katılıyorum. Ve istiyorum ki, siyaset kardeşliğimizi, dostluğumuzu, insanlığımızı gölgelemesin.
Karşılık beklemeden, hesap kitap yapmadan, gelecek kaygısı taşımadan ortak bir tavır için herkes bir masanın etrafında buluşsun.
Yazarın Tüm Yazıları