Mevzular arası trekking

Nil, yani Nil Karaibrahimgil. pazartesi günü yazdı ya, kış bir türlü tam gelemedi diye. Doğru, şöyle Avrupa gibi bir donamadık.

Haberin Devamı

NİL HAKLI

Üstelik sürekli “bu hafta donacağız” haberleri flaşlanmasına rağmen (bunu yazarken kar atıştırmaya başlaması bir ilahi tokat mı?)
Geçen yaz da yaz gibi değildi. Yirmi günü aşırı sıcak, geri kalanı yağmur çamur... Belki de artık alışmalı; bundan sonra mevsimler dörde ayrılmayacak. Tek bir mevsim yaşanacak.
O da içinde tüm hava değişimlerini barındıracak. Ne zaman nasıl olacağı havanın, pek kestirilemeyecek.
Bu arada Nil, bence Lady Gaga iyi yahu...
MUAMMER
ELVEREN’İN ŞIKLIĞI
Paris temsilcimiz Muammer Elveren, malum ayaklanmalar patlak verdiğinden bu yana Mısır’dan bildiriyor. Ve ben her seferinde çektirdiği fotoğrafların arka planındaki gürültü patırtıya değil, ceketine şahane bir şekilde iliştirdiği mendiline takılıp kalıyorum.
Öyle bir kaos ortamının içinde Paris’teymiş gibi kendine özen gösterebilmek, o mendili unutmamak, başka bir beyefendilik başka bir yaşam tarzı. Bayıldım!
BABYLON REKLAM MI YAPTI
Öyle diyorlar, şimdi de bu konuşuluyor. Ben pek ihtimal vermiyorum, çünkü saçma geliyor. Ama, “Danıştay’da dava açıldı, yakında yönetmelik iptal olacak, ayrıca birçok sponsorlu partiye 24 yaşın altındakiler şu anda hali hazırda girebiliyor” deniliyor.
Babylon’un bildirili çıkışı yersiz bulunuyor. Anlaşılan bu mevzunun tartışması bitmeyecek. Nitekim bitmesin de. Ama mekanları değil, +24’ü konuşalım. Daha iyi, daha çözüme yönelik...
MÜSLÜMAN MAHALLESİNDEKİ SALYANGOZ!
Of of, !f İstanbul sıkı bir programla geliyor. 17 Şubat’la 27 Şubat arası yine zihin açıcı, kafa karıştırıcı, bildik çizgilerin dışında bir dolu film ve belgesel gösterecekler.
“Yine” diyorum, çünkü bu yıl onuncusu yapılıyor !f İstanbul’un. İzninizle kibarlığı bırakıp “oha” demek istiyorum bağımsız okur; o kadar oldu mu gerçekten?
 Daha dün gibi oysa ilk !f İstanbul filmleri için Fitaş’ın salonlarına gömüldüğümüz zamanlar.
Vay vay vay demek istiyorum, o fena reklamdaki gibi... Bu arada !f’çiler şahane bir tanıtım hazırlamışlar onuncu yıl şerefine.
Müslüman mahallesinde salyangoz satıyor olmalarına atıfta bulunan ironik ve fantastik bir eser. Kaçmaz, izleyin: http://2011.ifistanbul.com

Haberin Devamı


‘Sıkı’ bir pilates macerası

Haberin Devamı

Her şey bir anda oldu. Pilates Akademi’den Abdullah Andsoy dedi ki, “Karşıda (Anadolu Yakası’nda) bir pilates eğitimi varmış, gitmek ister misiniz?” Tabii dedim, neden olmasın. Çünkü pilates olayını en ince detayına kadar öğrenme meraklısıyım.
Sadece haftada iki kez ders almak beni kesmiyor açıkçası.
Bu yüzden epeydir, şöyle güzel bir sertifika programı olsa da gitsem diye kaşınıyordum. Şimdi fırsat ayağıma kadar gelmiş gitmez miyim? Üstelik sertifika programı Stott Pilates tarafından veriliyor.
Stott, pilatesi bilimsel açıdan ele alan en ünlü kuruluş. Tamamdır dedim, gidiyorum. Kaç günlüğüne? Tam 10 gün! Ve günde beş buçuk saat. Neyse, bayıldım dolar üzerinden kurs parasını ve kendimi geçen hafta Ataşehir dolaylarında buldum. Çünkü eğitimin verileceği Fitkon adlı merkez bu muhitteydi. Yalan yok, ilk gün kaçmak istedim! Bu kadar yolu her gün hayatta gidip gelemem diye. Çünkü eski Ataşehir’de filanmış bulunduğumuz yer, biraz dıdının dıdısı (benim için)...
Ama yemedi ve paşa paşa girdim derse. Sonra ne oldu?
Tıpış tıpış her gün sabah erkenden kalktım gittim.
Çünkü hoşuma gitti! Bugün de sekizinci gün... Bunda en büyük pay tabii ki Kanadalı hoca Amy Van Dooremalen’e ait. Amy sayesinde zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Anladığım şeylerin özetine gelince: ? Bu pilatesin ucu bucağı yok. Hareket hareket üstüne. Ekle ekleyebildiğin kadar. Yeter ki işin temel prensiplerini unutma!
  Egzersiz yaparken hangi kasını çalıştırdığını öğren. Bu yüzden gittiğiniz hocaya sık sık, “Bu hareketi niye yapıyorum” diye sorun, (her defasında bana açıklama yapan Çetin Cin hocamı da anmazsam olmaz; cidden sağ olsun).
  Postür analizi yapmayan hocayı hemen bırakın.
  Ve asla TV’den filan pilates öğrenirim zannetmeyin. Kendinizi kandırmayın.

Yazarın Tüm Yazıları