Mesleği yaralayan polemikler

MESLEKTAŞLAR arasında sürdürülen tatsız polemiklere canım sıkılıyor.

Çünkü hem onlar yıpranıyorlar, hem de hakarete varan karalamalar mesleğimizi ciddi olarak hırpalıyor.

Oysa polemikler, düşünce sınırlarını aşmazlarsa mesleğin cilveli yanını oluştururlar.

Okurun da ilgisini çekerler.

Kalem ustalıkları kullanılarak yapılan en sert polemikler bile kırıcı olmazlar.

Toplumun düşünce zenginliğini de olumlu yönde etkilerler.

Ama bazı köşe yazarlarının bu günlerde sürdürdüğü polemikler tatsız bir noktaya sürüklenmiştir.

Fatih Altaylı-Erman Toroğlu-Hınçal Uluç arasındaki tamamen kişiliklere yönelik hakaretler içeren tartışmalar bizleri olduğu kadar okurları da rahatsız eder hale geldi.

Üstelik yapılan kavgalar ülkenin veya toplumun yararına da değil.

Bana göre incir çekirdeğini doldurmayacak konular...

Olaya suçlu şu veya bu diye bakmamak gerekir.

Üzücü olan işin çığrından çıkmış olmasıdır.

Hiç kuşkusuz bunlar okurları olumsuz şekilde etkiliyor.

* * *

Aynı durum Emin Çölaşan, Cüneyt Ülsever, Mehmet Barlas, Mehmet Ali Birand, Umur Talu, Engin Ardıç’ın hem kendi aralarında hem de başka yazarlarla girdikleri tartışmalar için de geçerli.

Bu kavgalar mesleğimizi ciddi şekilde yaralıyor.

Ben meslektaşlarımızın bu işi neden hakarete kadar götürdüklerini anlayamıyorum.

Düşünüyorum ama yanıtını bulamıyorum.

Okunmak için mi yapıyorlar?

Sanmıyorum.

Çünkü hiçbirinin böyle bir sorunu yok.

Hepsi büyük ve tirajı yüksek gazetelerde yazı yazıyorlar.

Aralarında kişisel bir kin, düşmanlık veya çekememezlik olduğunu da sanmıyorum.

O zaman bu düşmanlığa varan didişme, bu karalama, bu birbirini aşağılama neden?

Neden durmadan birbirlerine hak etmedikleri hakaretleri yağdırıyorlar?

Anlayamıyorum.

Mesleğimiz zaten hak etmediği bir güvenilirlik sorunu ile karşı karşıya. Herkes medyaya öfkeli.

Bu kavgalar medyanın güvenilirliğini ciddi şekilde daha da aşağı çekiyor.

Polemiklere karşı değilim, yanlış anlaşılmasın. Ama bunun mesleki saygı çerçevesinde yapılması gerekir diye düşünüyorum.

Bu çizgi çok aşıldı.

Köşe yazarlarının köşelerinde meslektaşlarına hakaretler yağdırmaya hakları olduğunu sanmıyorum.

Hepimizin genç meslektaşlarımıza örnek olmak gibi bir görevimiz de var.

Meslektaşlarımın bunu unutmamalarını ve polemikleri gerçek çizgisinde götürmelerini diliyorum.

O zaman tüm okurlar da, ben de kendilerini zevkle okuyacağız.


NOT YORUM


Kararsız Kasımlar


Bir kararsız Kasım gitti, bir başka kararsız Kasım geldi.

Savaş başladı başlayacak, bizimkiler hala öyle mi yapsak, şöyle mi yapsak diye düşünüyorlar.

Türkiye gibi büyük bir ülke kararsız bir iktidar tarafından yönetilemez.

Tayyip Bey ciddi bir devlet adamı gibi davranmalı ve tereddütlerini aşmalıdır.

Unutmasın, ‘‘takiye’’ yöntemiyle devlet yönetilmez.
Yazarın Tüm Yazıları