Mertlik ve dürüstlük hak getire

ÜLKEMİZDE ve dünyada bir oyundur, bir dalaveredir, bir hengamedir yüzyıllardır sürüp gidiyor. Ast, üstüne şirin görünmek için olmayacak işler yapıyor, işi yalakalığa kadar götürüyor.

Haberin Devamı

Bürokratlar ve çalışanlar, ihaleye girenlerle bir olup, ihaleye fesat karıştırıp devlete tokat atıyorlar. Yüce dinimizi, kişisel çıkarlara alet edip, sahte peygamberler, sahte dervişler ortaya çıkıyor.

Dokunulmazlık nedeniyle savcılıklarda dosyaları bekleyen siyasiler, 2 yıla kadar ceza verilecek suçlara, tekrar seçilebilmek için, 5 yıl erteleme getirilsin diye yasa teklifi hazırlayabiliyor.

Hiç tarih çalışması olmayan, tez hazırlamayan kişiler, Ermenistan'ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni bile "Türklerin herhangi bir suçu yoktur, suç, emperyalist devletlere kanan biz Ermenilerdedir" demesine rağmen, sözüm ona bizim aydınlarımız kendi ülkesini bazı Avrupalılara şirin görünmek için suçlayabiliyorlar.

Devlet yöneticileri, menfaat ve güç isteği nedeniyle anormal davranabiliyorlar. Amerikan ordusu, kuzey Vietnam'a karşı savaşırken, aynı Birleşik Devletler’in malzemeleri kuzey Vietnam'a destek veren Rusya ve doğu Avrupa'ya gidebiliyor. Zamanın AB Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Tom Spencer, "Türklere ileride bir gün Avrupa'nın bir parçası olacakları yolunda 30 yıldır söz vererek hiç dürüst bir davranışta bulunmadığımızı düşünüyorum. Çünkü, gerçek, AB'nin Türkiye'yi üye olarak kabul etme yolunda hiçbir niyeti olmadığıdır. Türklere gerçek niyetimizi anlatmamız daha dürüst bir davranış olur" derken, bizimle oynadığını açıklıyordu. Tıpkı, önceki dönemde AB için atıp tutan, eleştiren ve şimdi iktidar olunca mutlaka AB diyen siyasetçilerimiz gibi.

Haberin Devamı

Neden bu oyunlar, iktidar hırsı, para hırsı, gücü elinde bulundurma isteği, menfaat vs.

Dürüstlük, mertlik hak getire. Yıllarca eğitimsiz bırakılan toplumumuzun büyük kısmı ise bu düzen içerisinde kendilerine biçilen piyon rollerini oynamaya devam ediyor. Çünkü seslerini duyuramıyorlar. Onun için lütfen okumaya çalışalım, bu yazdıklarımızla birçok şeyin farkında olduğumuzu bu kişilere hissettirelim. Güdülecek koyun olmadığımızı anlatalım lütfen...

Arif AKDOĞAN

Günün Sözü

"Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkması, siyasal İslamcılar tarafından 'Halifeliğin kaldırılmasının rövanşı' olarak telakki edilecektir. Atatürk'ün otoritesi, kimliği ve aidiyeti Çankaya'da biter."

Haberin Devamı

(Hüsamettin Cindoruk)

Atatürk-yeniçeri

GENÇLİĞİNDEN itibaren Cumhuriyet fikriyle yaşayan büyük Atatürk...

Osmanlı'nın çöküş döneminde Sofya'daki baloya yeniçeri kıyafeti ile katılır... Osmanlı'nın simgesi... Yabancılara karşı, dışa karşı, kendine ne büyük bir özgüven, bir meydan okuma... Ya şimdi; şarkı yarışmalarında dilimizden utanır halde, AB'ye karşı oltadaki balık haline getirildik; ne acı. Millete dönmek içinde karar vermek yerine sağdan soldan konsensüs adı altında icazet bekler olduk...

Can TEKELİ

'Erbakan'la bile istişare etmiyorlar'

TÜSİAD'cılar geçen hafta Ankara'da yaptıkları toplantıda, genel seçimlerin zamanında, Cumhurbaşkanı'nın uzlaşıyla seçilmesini istediklerini söylediler.

Bu toplantıya katılan SP Genel Başkanı Recai Kutan, TÜSİAD toplantısıyla ilgili olarak ertesi gün Zeytinburnu'nda partisinin toplantısında bakın bu 'hava'yı nasıl yorumluyor:

Haberin Devamı

"TÜSİAD Yüksek İstişare Toplantısı'nda beni ve Cevat Ayhan'ı, Mustafa Koç ve Ömer Sabancı karşıladı. Bize büyük ilgi gösterdiler. Bu esnada 10'dan fazla işadamı da yanımıza gelerek, bize içinde bulundukları durumla ilgili şikayette bulundular. 'Refahyol iktidarı dönemini özlemle hatırlıyoruz. Bu sizin talebeleriniz size hiçbir şey danışmıyorlar mı? Sizden hiç ders almadılar mı?' deyip sitemlerini ilettiler. Biz de kendilerine dedik ki; 'Değil bize danışmak, değil bizde aldıkları eğitimi orada tatbik etmek, Kıbrıs gibi bir konu ameliyat etmek üzere masaya yatırılmışken, Erbakan'la bile istişare etmiyorlar." (Milli Gazete, 22.12.2006)

Gümrükte iyi işler de oluyor

HERKESİN bol bol yorum yaptığı yolsuzlukla mücadele ediyoruz diyenler için kelle koparmak için hedef gösterdikleri, toplumda hırsız ve rüşvetçi olarak bilinen gümrük muhafaza memurlarının, gümrük muayene memurlarının, gümrük memurlarının yaptıkları iyi işler neden basında ve TV'de yansıtılmıyor, ya da 10 saniyelik bir haber şeklinde geçiştiriliyor.

Son günlerde gümrük muhafaza ekiplerince Pendik Limanı'nda ne kadar eroin yakalandı kim biliyor. Ya da o meşhur Kapıkule'de yakalanan kaçak malların miktar ve değerini bilen var mı?

Üç kuruş maaş alan ya da bu maaş dayatılan ve milyon dolarlık beyannameler imza atmaları istenen gümrük muayene memurlarının durumlarını kaç kişi biliyor?

Milyarlarca vergi toplayan bir kurumun bu kadar az imkanlarla bu bilinmeyen büyük işleri nasıl başardığını merak eden oldu mu hiç? Topu topu 7-8 bin çalışanla bunlar nasıl başarıldı bilen var mı?

Cevap çok basit özveri.

Herkes elini vicdanına koysun ve artık dedikodulara değil de rakamlara baksın. Yakalanan kaçak malların miktar ve değerine toplanan vergiye, memurların ağır çalışma koşullarına, düşük maaşlarına, doğuda nasıl mücadele ettiklerine, çalışma koşulları yüzünden ailesi düzeni bozulanlara bakın biraz...

Bu ülkede kim ne yapıyor iyi biliyoruz.

Bunları boğazından haram ve yasadışı lokma geçmemiş işini gururla, özveriyle yapan gümrük çalışanları adına göğsümü gererek söylüyorum. Ayrıca beş parmağın beşi de bir olmaz. Bir kişinin yaptığı tüm teşkilata ya da kuruma mal edilmemeli o zaman ülkemizde temiz bir kurum bulamazsınız.

Öncelikle sizden ricam basın olarak elinizi vicdanınıza koyun ve yazdıklarımı biraz düşünüp araştırın.

S.K.

33. ölüm yıl dönümünde İnönü’yü anlamak

"Bir memlekette namus erbabı, lâakal namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memleket için kurtuluş yoktur."

İsmet İnönü

1948’de Mayıs ayının bir gecesi dışarıda şiddetle yağan yağmurun, kenti süpürüp gittiğini ertesi sabah görmüştük. Henüz il okuldaydım, Amasya’da sel felaketinde 118 kişi can vermişti.

Haberin Devamı

Türkiye nüfusu o tarihte 20 milyonun altında, Amasya’nınki ise 13 bin dolayında idi. Henüz Devlet Su İşleri kurulmamıştı ve selden korumaya yönelik Anadolu da bir tek bile yatırım olmadığı gibi, adı bile bilinmiyordu. Tanrının takdirine kalmıştı kullarının sele kapılıp kapılmayacağı(!)

1950’de yapılan nüfus sayımına göre okur-yazarlık oranı yaklaşık yüzde otuzdu. Bugün 40 milyar dolara yaklaşan Devlet bütçesi 500 milyon dolardan daha azdı. Bugün 3 milyonu aşan üniversite de okuyan öğrenci sayısı sadece 20 bin idi.

Selden iki gün sonra Valilik tellal bağırtarak; Milli Şef İsmet İnönü’nün felaket dolayısıyla Amasya’ya geleceğini ilan etti. Şehirden bir-kaç km. uzakta olan istasyonda, 'Beyaz Tren'in Cumhurbaşkanına yakışır ağırlıkta karşılanışında duyduğum heyecanı bugün gibi anımsıyorum. İsmet Paşa trenden indi, acılı kalabalık kendisini sessiz ve saygılı bir şekilde arasına aldı ve kente yürünmeye başlandı. Nasıl oldu, hiç bilmiyorum kendimi Paşanın hemen sağ yanında buldum. Bir ara İsmet Paşa'nın sağ elinin sıcaklığını başımın üstünde duydum. O haliyle büyüklerimin İsmet Paşa'ya karşı güven dolu sevgisini, yüzlerinden sevinçle okuduğumu hiç unutmam.

Haberin Devamı

1973’de Adana’dan Milletvekili seçildim. Meclis kürsüsünde yemin ederken, CHP’nin 6 Ok'una bağlılığımın aslında; çağdaş demokrasinin gelişmesi ve Türkiye’nin adalet içinde hızla kalkınması için çalışma inancım olduğunu daha iyi anladım.

CHP uzun yıllardan sonra Hükümet olma olanağı bulmuş ve Ecevit Hükümeti kurmakla görevlendirilmişti. İsmet Paşa’nın ölüm haberini, Korkut Özal, Oğuzhan Asiltürk gibi isimlerin olduğu MSP’lilerle, Deniz Baykal ve benim de bulunduğum bir ortak çalışma grubunun yaptığı koalisyon protokolü görüşmeleri sırasında almıştık.

Grubun Başkanı olan Turan Güneş haber üzerine çok duygulandı ve İsmet İnönü’yü yendikleri CHP kurultayındaki bir anısını anlattı:

"Büyük çekişme sonunda Ecevit CHP Genel Başkanı seçilir. Yoğun alkışlarla kurultay salonuna girer, delegeler arasında oturan İsmet İnönü, ayağa kalkıp önünü ilikleyip, Genel Başkan Bülent Ecevit’i saygı ile selamlar. ”

10 yaşımda Amasya İstasyon yolunda başımı okşayan Paşa'nın CHP milletvekili olarak, salından tutmak benim için engin bir onur olmuştu.

Ölümünün 32. yıl dönümünde genç kuşaklara hakkında buldukları her yayını ve kaynağı okuyup izlemelerini ve İsmet İnönü’yü doğru ve iyi anlamalarını öğütlüyorum.

Erol ÇEVİKÇE

Benim cumhurbaşkanı adayım Mehmet Dülger

AKP illa da kendi kadrosundan bir cumhurbaşkanı çıkartmak istiyorsa

Sayın Mehmet Dülger çok iyi bir adaydır. Kendisini şahsen tanımam ama sizlerin de bilebileceğiniz gibi sağ siyasette az bulunan cinsten, derinliğe sahip, makamı doldurabilecek bir kişidir. Eşi de bildiğim kadarıyla türban kullanmayan bir Cumhuriyet hanımefendisi! Hem askerlerin, hem de demokrat-liberal kesimin hatta benim gibi sol görüşlülerin bile kendini yakın hissedebileceği bir isim... İktidar partisi ve genel başkanı ellerinde böylesine iyi bir fırsat olduğunu bilmelidirler. Belki kriz böylece sakin atlatılabilir.

Kağan GÜRSOY-CALİFORNİA

Büyükşehir'de bir portre; İhsan Evliyaoğlu

HÜSEYİN Evliyaoğlu, AKP Büyükşehir Belediyesi Grup Başkanı... Aslen Çorumlu, Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü mezunu... 1994'den beri Büyükşehir Meclis üyesi; Bağcılar ve Esenler'den sonra son seçildiği yer Güngören..

Meclis grup başkanlığını, RP-FP'den sonra AKP'de de sürdürüyor.

Tayyip Erdoğan'ın en çok 'güvendiği' bir isim.

Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 348 üyesinden AKP'li 248 üyenin 'amiri'; meclisten geçecek her şeye o karar veriyor. 'Evet' veya 'hayır'a eli karar veriyor ve dolayısıyla herkes buna uyuyor.

Elini kaldırmazsa örneğin bir plan kararı, tadilat, irtifa hakkı ve 29,39,49 yıllığına kiralama gibi uygulamalar geçmez.

Bir anlamda TBMM'nin 'İstanbul Başkanı' gibidir. AKP İstanbul İl Başkanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu'nun da gruptaki 'vekili'dir.

Evliyaoğlu kamuoyunun önüne pek çıkmamak ve 'ilgili' tüm görüşmelerini 'ikili' yapmakla bilinmektedir.

İBB sitesinde 'Milli Gazete'de çalıştığı yazılıdır. Dolayısıyla basın kartı vardır. Geçenlerde belediyedeki odasına 'Silah Dünyası'ndan bir ilgili kendisine görmesi için bir tabanca ve iki pompalı tüfek getirmiştir.

Tam bilmiyoruz ama ikisini de almış olabilir.

Kadir Topbaş eşiyle dün bir günlüğüne Paris'e giderken yerine 'vekil' olarak AKP Meclis Grup Başkanı Evliyaoğlu'nu bıraktı. Ve ilk kez basının önüne çıkarak Beykoz'daki Abraham Korusu'nu hizmete açtı Evliyaoğlu.

Evliyoğlu artık 'sahne'de...

DSİ'de yeni uygulamalar

İSTANBUL'da bulunan DSİ Bölge Müdürlüğü'nün temiz ve bakımlı misafirhanesinin alt kısmında da dinlenme, TV seyretme, sohbet etme, eğlencesine oyun oynama, çay-kahve içme amaçlı bir salonu var.

DSİ de görevli bir dostumu ziyarete gittiğimde bu salonda kahve ikram edilmişti. Ortam çok hoşuma gitti. Bir kısım DSİ'li salonun bahçesinde, bir kısmı da salonda pazarın tadını çıkarıyor, haftanın stresini atıyordu. DSİ teşkilatının yurt genelinde tesislerinin ve sosyal yönünün imrenilecek düzeyde olduğu bilinen şey.

Ne yazık ki yeni Bölge Müdürü bu düzeni beğenmemiş. Çayına, kahvesine de olsa oyun oynamayı günah saydığı, insanları günahtan arındırması yönünde de kendini görevli saydığı için, "Babamın çiftliğinde eğlencesine de olsa, kimseye oyun oynatmam, yasaklıyorum. Çiftlik çalışanları ile emeklileri civardaki kahvehanelere gidebilirler!" diye ferman etmiş.

Onlar da öyle yapıyor, bol sigara dumanlı kahvehanelerde stres atıyorlarmış.

Arslan ÖZYÜREK

Ergun Göknel'den, Sefa Sirmen'e yanıt

İSKİ'nin, Nurettin Sözen döneminde (1989-1992) döneminde Genel Müdürlüğünü yapan Ergun Göknel, Habertürk'te Melih Meriç'in 'Basın Kulübü' programında, CHP Milletvekili ve İzmit eski Belediye Başkanı Sefa Sirmen'in sözlerine 'düzeltme' yazmak gereğini duyduğunu söyledi.

Göknel, şunları söyledi:

"İzmit Belediyesi ile 15.1.1992 tarihinde imzalanan mektubun 8. maddesine göre "Projeden vazgeçilmesi, inşaatın 1992 yılı sonuna kadar başlamaması halinde bu protokol kendiliğinden feshedilmiş sayılır."

Sayın Sirmen’in belirttiği fiyat maddesine göre, (Madde: 4) USD 1.40 geçmemek şartıyla, İSKİ’ye satılacak su İzmit Belediyesi'ne satılacak suyun satış fiyatından %3 daha fazla olabilecektir.

İSKİ’nin 1994, 1995 ve 1996 yılları faaliyet raporları dışında 1990-1993 yılları arasındaki faaliyet raporlarında da Yuvacık Barajı'ndan yılda 100 milyon metreküp su alınacağının planlandığı yazılıdır. Bu planın İSKİ Genel Kurulu tarafından onaylanması hiçbir şekilde bir taahhüt değildir. İSKİ ile İzmit Belediyesi arasında taahhüt yerine geçecek hiçbir anlaşma yoktur.

Değerlendirmenize ve dikkatinize saygılarımla sunarım

Ergun GÖKNEL

KURBAN TARTIŞMASI

- VAKIFLARIN yurtiçinden veya yurtdışından toplanan paralarla iç piyasa dururken, yurtdışında kesim yapmalarını doğru bulmuyorum.

Bu konuda yurtdışında çeşitli ülkelerde kesim yapılacağı yönünde bilgiler alıyoruz.

İşin hem fon transferi boyutu var hem de etkin bir kontrol yapılamaması var. Kesilen etlerin nasıl ve nerede değerlendirildiği ayrı bir konu.

Kurban ibadetinde fakir fukaraya pay dağıtma anlayışı vardır.

Bu yüzden bu konularda engelleme getirilemez ancak yasal bir düzenleme ve etkin bir denetim mekanizması kurulması gerektiğini düşünüyorum.

Mustafa KARAKAVAK

 - ACABA bir yerde olan bir felaketten kaç gün sonra Kızılay kaç saat sonra, Deniz Feneri gidiyor hiç bir fikriniz var mı?

Kızılay, THK gibi devlet eliyle oluşmuş kuruluşların yöneticileri ne kadar maaş alıyorlar. Veya yapılan bir birim yardımın yüzde kaçı muhtaca erişiyor, yüzde kaçı profesyonellerin cebine giriyor. Siz ne yazarsanız yazın insanlar bunlara inanmıyor. Kızılay başkanlığı için insanlar nasıl kavga ediyorlar gördük. Acaba neden ediyorlar sizce.

Ben daha çok hizmet edeceğim daha faydalı olacağım diye yumruk atılmıyor herhalde.

Bu kurumlar millet nezdinde itibarını kaybetmiştir.

Gönüllü kuruluş kavramı dünyada nasıldır bir araştırın.

Cengiz GÜLER

- 'KURBAN kapma yarışı büyüyor' (24.12.2006) başlıklı yazınızı okudum. Yazıyı aydınlatıcı buldum. Bir kaç nokta hariç.

Toplumsal dayanışma ve yardımlaşma amaçlı kurulmuş dernekleri dinci veya bilmem neci şeklinde sınıflamanızı uygun görmüyorum. Toplumumuzda bu tip dernek ve örgütlerden bazılarının gerçek yüzlerinin böyle olmadığı tecrübeyle ortaya çıkmıştır. Bu doğrudur ancak gerçekten iyi niyetle çaba gösteren kurumlar olabileceğini unutmayalım. Bunları zan altında bırakmak doğru bir davranış olur mu? Kaldı ki din dışı kategorisine soktuğunuz kurumlarda zaman zaman suiistimaller olmadığını iddia edebilir misiniz? Ben şahsen her ay düzenli olarak Deniz Feneri Derneği'ne, Lösev'e nakdi bağışta bulunmakta ve bir öğrenciye de bir cemaat vasıtasıyla burs vermekteyim. Geçen sene kurban bayramında 2 adet kurban Lösev'e 1 adet de Deniz Feneri Derneği'ne bağışlamıştım. Bu sene yine Lösev ve Deniz Feneri Derneği'ne bağışlamayı ve bir adette bir cemaat vasıtasıyla yurtdışında kurban kestirmeyi düşünüyorum.

Yazınızda Deniz Feneri Derneği Kızılay'ı geçti diyorsunuz. Bu beni tespit beni hem üzdü hem mutlu etti.

Üzdü çünkü... Yaklaşık 140 yıllık bir kurum olan Kızılay bu hale mi gelecek getirilecekti? Yazıklar olsun Türk Kızılayı'nı yönetenlere. Yazıklar olsun, yasalarla belirlenmiş güçlü maddi kaynaklara sahip, sınırsız imkanlara sahip bu kurumu iktidar ve koltuk kavgaları sonucu milletimin gözünden düşürenlere. Yazıklar olsun çapsız, kabiliyetsiz, aciz, hantal, yaşlı, koltuk kavgası peşindeki Kızılay yöneticilerine.

Sevindirdi çünkü; ülkemde sosyal yardımlaşma alanında Kızılay yada Kombassan örneğindeki gibi fiyasko kurumlar varken, yardımsever milletim küsmemiş. Sağlam gördüğü atak, hızlı, dürüst kurumlara ve derneklere sarılmış onları güçlendirmiş.

Ne mutlu bize.

Kızılay kendisine çeki düzen versin. Bence burada siyasilere görev düşüyor. Kızılay kanunu yeniden yazılmalı kurum günü kurtarmaya çalışan yaşlı yöneticilerin egemenliğinden kurtarılmalı genç, atak, modern yöneticilere teslim edilmelidir.

Mehmet Ali SAHAR

- BEN cumhuriyet çocuğuyum. Yani 62 yaşındayım, Cumhuriyet ilke ve inkılaplarına inanmış, Ulu Önder Atatürk'e saygıyla hayranlık duyan bir kişiyim. Bugüne kadar da kestiğim kurbanların derilerinde ne Kızılay'a nede

THK'na vermedim yasak olmasına rağmen kendi bölgemde camimizin ihtiyacı için bağış yaptım, nedeni de cami idare heyetini bizim denetleme imkanız var ama yukarıda söylediğim kurumları denetleme imkanına sahip değilim.

Gelelim sizin vurguladığız yardım toplayan derneklere, ben bu sene kendim kesmeyip Deniz Feneri'ne bağışlamak istedim ancak çocuklar biz keselim dediler yine kendi cami ihtiyaçlarımız için kullanacağız.

Kimsenin kurban derisini nereye vereceği kendi bileceği iştir.

Ancak Müslümanlar o kadar aptal değiller nereye vereceklerini bilirler, onlar 12 eylülde bile nereye verdiklerini bildiler, Müslümanların kullandıkları oylarını hor görenler bugün onlardan kurban derisi istemezler.

Muammer BEKAROĞLU

Yazarın Tüm Yazıları