Merkez Bankası'nın eli güçlendirilmelidir

EKONOMİK istikrar mali disiplin ve ileriye dönük güvenin oluşmasıyla sağlanacaktır. Sağlanacak olan istikrarın kalıcılığı gevşememekten ve güvenin devamından geçmektedir.

İstikrara giden süreçte Türk parasının değerlenmesi kadar doğal bir durum olamaz. Spekülatörler, beklentilerin olumluya dönmesiyle, döviz kurlarının düşeceğine oynayacaklardır.

İstikrarı yakalamak kolay bir süreç değildir. Yol engebeli bir arazidedir. Çukuru ve tümseği boldur. Zamanında yavaşlamayı, yeri geldiğinde kontrollü hızlanmayı iyi ayarlamak lazımdır. Bu yolda, bazen üşütülür. Bazen nefes darlığı çekilir. Tünelin sonundaki ışık yaklaştıkça, sabırsızlık artar. Merkez Bankası, haklı olarak açıkça itiraf etmese de, hem yolcuların sağlığı ile ilgilenmek durumundadır, hem de istikrar hedefinden taviz vermemek zorundadır. Bu kolay bir iş değildir. Dolayısıyla, bu süreçte Merkez Bankası'nın elinin güçlü olması gerekmektedir.

KISA VADELİ FAİZLER

Dalgalı kur sistemi içinde olsak da, Merkez Bankası, şimdi olduğu gibi, döviz piyasasına alım ve satım yönünde müdahale etmeye devam edecektir. Merkez Bankası'nın piyasadan döviz alması Türk Lirası basması anlamına gelir. Satması ise paranın çekilmesidir.

Ekonomide artan para arzının bir kısmı talep edilen para olduğundan enflasyonist olmayabilir. Ama, spekülatif nedenlerle portföy değişikliğinin neden olduğu para çıkışları bir şekilde Merkez Bankası tarafından geri çekilmesi lazımdır. Aksi takdirde, Merkez Bankası'nın döviz alımları bir noktadan sonra enflasyon hedefiyle çelişir hale gelecektir.

Şimdiye kadar Merkez Bankası çoğunlukla gecelik borçlanmalarla ya da aylık repo işlemleriyle piyasadaki fazla parayı çekti. Likidite tercihinin güçlü olması nedeniyle Merkez Bankası'nın açık piyasa işlemleri denen yolla çektiği para 12 katrilyon lirayı (9 milyar dolar) buldu. Bu miktar daha da artabilecektir. Düşürmesi için üzerine baskı yapılan ve piyasada gösterge niteliğindeki faizler de kendi borçlanmasına uyguladığı günlük faizler oldu.

Başarılı bir merkez bankasının (başarının tanımı fiyat istikrarını sağlamak ve korumaktır) ekonomideki kısa vadeli faizleri doğrudan etkileyebilme gücü olmalıdır. Kısa vadeli faizler günlük faiz değil, başlangıçta üç aya kadar olan faizler olmalıdır. Şu anda Merkez Bankası'nın bu vadedeki faizleri iki yönlü doğrudan etkileyebilme gücü sınırlıdır. Bu piyasa Hazine tarafından işgal altındadır.

YENİ BİR ARAÇ

Hazine'nin işine gelmese de, üç aya kadar vadeli olan borçlanma piyasasında Merkez Bankası daha aktif olmalıdır. Bu farklı yollarla sağlanabilir. Bazı merkez bankalarında olduğu gibi, bizim Merkez Bankası da yalnızca bankalar arasında el değiştirebilecek üç aya kadar vadeli mevduat sertifikası (certificate of deposit-CD) çıkarabilir.

Bu yolla Merkez Bankası günlük borçlanmalarının vadesini uzatabilir. Piyasadan para çekmek için devlet iç borçlanma senetlerini portföyünde tutmak zorunda kalmayabilir. Borçlanmaları piyasada el değiştirebilen bir mali araç haline gelebilir. Her şeyden önemlisi, üç aya kadar olan faiz oranları üzerinde iki yönde doğrudan kontrolü olur.

Döviz rezervi artacak bir merkez bankasının eli yerli paradaki araçlar yönünden de güçlü olmak zorundadır. Merkez Bankası için gerekli güç, Hazine'nin, at koşturduğu bir alanı bırakması anlamına gelecektir. Zaten, enflasyon tek haneli rakamlara düşecekse, Hazine'nin para piyasalarındaki manevra alanı daralacak, Merkez Bankası'nınki artacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları