Menderes ve Özal

MENDERES ve Özal’ı sevmek başka, onların tecrübelerinden dersler çıkarmak başka.

Haberin Devamı

Hele de “Menderes’i astılar, Özal’ı zehirlediler, Erdoğan’ı yedirmeyiz” diye ortaya çıkan psikolojiyi de çok iyi analiz etmek gerektiğine inanıyorum.
Ben siyasi görüşümü “Menderes-Özal çizgisi” olarak tanımlayabilirim. Özal’a yakın bir gazeteciydim. MHP’de siyaset yaparken de partinin Hergün gazetesinde Adnan Menderes konulu yazı dizisi yayınlamıştım.
Burada Menderes ve Özal’ı neden tuttuğumu anlatacak değilim. Yaşadıkları muazzam tecrübelerden bugün için dersler çıkarmaya çalışacağım.

GERİLİM VE KUTUPLAŞMA

Merhum Adnan Menderes ve Özal’ın hâlâ seviliyor olması, Anadolu insanına götürdükleri demokrasi ve kalkınma sebebiyledir.
1950’lerin ortalarından itibaren Menderes ve arkadaşlarında “CHP darbe hazırlıyor” psikolojisi hâkim oldu; muhalefetin her tepkisini bunun kanıtı gibi gördüler.
CHP’ye ise “Menderes diktatörlüğe gidiyor” psikolojisi hâkim olmuştu. Menderes’in “milli iradeyi” korumak niyetiyle aldığı “tedbirler”i diktatörlüğe gidiş gibi algıladılar, yıkıcı muhalefeti tırmandırdılar.
Gerilim ve kutuplaşma öyle tırmandı ki, oturup görüşemez hale geldiler.

MENDERES VE BAYAR TAVRI

Daha önce de yazmıştım, merhum Menderes “Muhterem hocam, tavsiyeniz nedir?” diye sorduğunda, merkez sağın bilge ismi Prof. Ali Fuat Başgil, yumuşamayı tavsiye etti. Demokrasi tarihimizin bu önemli olayı hakkında merhum Başgil’in “27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri” adlı kitabına bakılabilir.
Başgil, muhalefeti tedirgin eden “tedbir” kanunlarının geri çekilmesini, gençlere yumuşak davranılmasını, muhalefetle diyaloğa geçilmesini istedi. Başgil’in tavsiyelerinin özeti, aynen kendi deyişiyle “biraz daha uzlaştırıcı, biraz daha tatlı bir tavır”dı.(1966 baskısı, s. 166)
Menderes bunu kabul etmiş fakat Celal Bayar’ın “hayır, sert tedbirler lazımdır” demesiyle maalesef darbecilerin ekmeğine yağ sürecek bir yola girilmişti.

ÖNÜMÜZDE ÜÇ SEÇİM VAR

Bugün önümüzdeki iki yılda üç seçim var: Yerel, genel ve cumhurbaşkanlığı...
Muhalif kitleler baskıya karşı mücadele psikolojisiyle, muhafazakâr kitleler ise “Yedirmeyeceğiz” psikolojisiyle daha da bilenerek keskinleşirse, nereye gideriz diye kaygılıyım.
Bugün bir darbe, hatta askerin bildiri yayınlaması bile düşünülemez, çok şükür.
Endişem, toplumsal barışın bozulmasıdır, siyaset biliminde “yönetilemezlik” denilen kaotik duruma sürüklenme ihtimalidir.
Benimki evham mı? Fakat bir ay önce “Gezi Parkı olayları”nı kim tahmin edebilirdi? Ortam benzinli ise kimin kibrit çakacağını kim bilebilir?
Merhum Başgil’in tavsiyesine, iktidarın da muhaliflerin de kulak vermesi gerekiyor:
“Biraz daha uzlaştırıcı, biraz daha tatlı bir tavır!”
Tarihten bu dersi almayacaksak, 1950’lere Menderesçi veya İsmet Paşacı gözle bakmak neye yarar?!

ÖZAL TECRÜBESİ

Turgut Özal, 1983’te “Dört akımı birleştirdik” diye ortaya çıktığında, daha üç sene evvel sağcı solcu diye birbirimizi öldürmüş, Maraş’ları, Çorum’ları yaşamış bir toplumduk. Özal, oluşmuş bloklar üzerine siyaset yapmadı, ekonominin ancak barışık bir toplumda gelişeceğini bildiği için, düşman sanılanları bile birleştirmeye çalıştı.
Diyebilirsiniz ki, Özal’ın yumuşak siyaseti başarısız oldu!
Hayır! Özal’ın sonuçtaki siyasi başarısızlığının sebebi, karşısında Demirel gibi bir muhalefetin bulunmasıydı. Demirel kurt politikacı olduğu gibi, daha önemlisi, Demirel’e bağlı milyonlar yerli yerinde duruyordu.
Bugün iktidarın tedirgin olması için hiçbir siyasi sebep yok. Aksine toplumun muhalif kesimlerindeki tedirginlikleri gidermesine ekmek su gibi ihtiyaç var; hele de ateşli geçecek üç seçim önümüzde dururken.

Yazarın Tüm Yazıları