Menderes’in kütüphaneye bağışladığı bina

KÜTÜPHANE HAFTASI’nın benim için en gerçekçi özelliği, kütüphanelerin, kütüphanecilerin sorunlarının gündeme gelmesi, konuşulmasıdır.

Haberin Devamı

Çare bulunmasa da...
Çünkü bu meselelere yıllardır, bir türlü çözüm bulunamaz. Hafta boyunca dile getirilen sorunlar daha sonra unutulur, gelecek yıla devredilir.
Ali Fuat Kartal’ın dün andığımız hafta açış konuşmasındaki önemli bir anımsatmayı es geçmeyelim.
Çıkmayan kanun konusuna değiniyor başkan: “Ülkemiz için bir kütüphaneler kanununun gerekliliği, 23 Kasım 1964’te kutlanan birinci Kütüphane Haftası’nda Türk Kütüphaneciler Derneği Genel Başkanı olan Sayın Abdülkadir Salgır tarafından açık bir şekilde ortaya konmuştu.”
Başkanın verdiği bilgiye göre ülkemizin nüfus ve yüzölçümü baz alınarak yapılacak bir araştırma, kütüphane açısından ülkemizin yetersiz olduğunu ortaya koymaktadır. Gece bazı kütüphanelerin açık olması, okuma oranını arttıracaktır. Kartal, konuşmasını şu sözlerle tamamlıyor: “50’ncisini kutladığımız Kütüphane Haftası’nda geçmiş TKD Başkanlarının haftanın açılış konuşmalarına baktığımızda mesleğimizle ilgili birçok gelişme ve sorundan bahsettiklerini görmekteyiz. Ama tüm başkanların dikkat çektiği ortak bir nokta var. Kütüphanelerdeki kütüphaneci sayısının azlığı ve kütüphanelerin kütüphaneciler tarafından yönetilmesi gerektiğidir. Kütüphanecilerin olmadığı, yönetmediği bir kütüphaneye kütüphane denmez mi? Elbette denir. Ama bu, mehter takımına, Kuğu Gölü Balesi’ni oynatmaya benzer.”
Kütüphane Haftası dışında da zaman zaman tekrarladığım gibi, artık kütüphaneler sadece kitap okumak için gelinen mekânlar değil. Bütün aile bireylerinin kültürel gereksinimlerini karşılayan yerlerdir. Kitapların yanında, müzik CD’leri, DVD’ler de bulunmaktadır. Çocuklar için kitaplar, görsel eğitici filmler bunların arasında sayılmalıdır.
Türkiye’deki kütüphane eksikliğini söylemek bilineni tekrarlamaktan öteye gitmez. 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul yılında, İstanbul’a bir kütüphane kazandırılabilirdi, ne yazık ki o fırsat kaçtı. O günden beri bunu kaç kere söylediğimi artık hatırlamıyorum bile!

***

SON günlerde rahmetli Adnan Menderes’ten çok söz ediliyor. Onun siyasal kimliğinin tartışılmasını siyaset bilimcilerine bırakıyorum. Ancak ben Beyazıt Devlet Kütüphanesi eski müdürlerinden, aynı zamanda Hürriyet arşivinin de kurucusu rahmetli Muzaffer Gökman’ın bir anısını nakledeceğim.
Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin girişinde bir şadırvan vardı, onu geçince de genel müdürlük odasına ulaşırdınız. Kütüphane yer sıkıntısı çekiyordu. Kütüphane binasının yanında o zaman Dişçilik Okulu vardı ve okul başka binaya taşınınca, boşalan binanın hangi kuruma verileceği meselesi gündeme geldi. Okulun yanındaki kütüphanenin ihtiyacı ortadayken, kimse sözünü bile etmiyordu!
Gökman, bir gün cebinden verdiği para ile otobüse bindi ve Ankara’ya gitti... Başbakanlık binasına gidip kapıdakilere: “Ben İstanbul’da Beyazıt Devlet Kütüphanesi Müdürüyüm, Başbakan’ı görmeye geldim” dedi.
Durumu Başbakan’ın özel kalemine iletirler. Başbakan Adnan Menderes de “Buyursun gelsin” der.
Başbakan’ın yanına çıkar Muzaffer Gökman. O binanın kütüphane için ne kadar elzem olduğunu anlatır. Başbakan –belleğim beni yanıltmıyorsa– Emin Kalafat’a telefon eder, o binanın kütüphaneye verilmesini emreder!
Bugünkü bina bu sayede kazanılmıştır.
Adnan Menderes’i her fırsatta siyasal referans olarak verenlerin, bu olayı da bilmelerini istedim. Acaba bugün hangi politikacı, İstanbul’dan gelen bir kütüphane müdürünü kabul eder ve isteğini yerine getirir?

***

YASA çıksın artık. Dilerim gelecek yıl gene aynı dertlerle, sorunlarla boğuşmayız.

Yazarın Tüm Yazıları