Memet Baydur'un ardından

MEMET BAYDUR'u Ankara'da Adalet Ağaoğlu'nun evinde tanıdım.

Sakin, ağır ağır konuşan, sinema üzerine söyledikleriyle birden dikkatimi çeken biriydi.

Sonra ya bir, ya da iki kez karşılaştık.

Tanıdığım dönemde, çok zengin bir video-kaset koleksiyonu olduğunu söylemişlerdi. Sinema üzerine böyle bilgili konuşmasının ardında, sadece kasetler değil, kitaplar da vardı.

Memet Baydur'la dostluğum oyunları ve yazıları aracılığıyla sürdü.

Onun oyunlarını seyrederken, Oğuz Atay'ın kitaplarından birini okur gibi oluyordum.

Türk romanında Oğuz Atay neyse, Türk tiyatrosunda da Memet Baydur oydu.

Dün, Sedat Simavi Ödülleri'nin jürisinde bu benzetmemi Jale Parla'ya ilettiğimde, doğrudur, yargısıyla destekledi beni.

İkisi de toplumumuza, insanımıza, bize, özeleştiri yapmayı, konumumuzu, kimliklerimizi tartışmayı hatırlattı.

Oyun kişileri, zaman zaman Cumhuriyet Kızı'nda olduğu gibi gerçeklikten soyutlanmış gibi görünürler, oysa gerçeği en etkileyici biçimde anlatırlar.

Memet Baydur, günceli kalıcı kılan bir tiyatro dokusunu örmekte çok başarılı olmuştur.

Tiyatronun akışına kendimi kaptırmışken, toplumda yaşadığım somut bir olayın kanavasını görürdüm.

* * *

TİYATRO eleştirmeni Ayşegül Yüksel, Toplu Oyunları'nın (Doğum, Limon, Yalnızlığın Oyuncakları, Kadın İstasyonu) 1. cildine yazdığı Memet Baydur: Eleştirmen Eskiten Bir Oyun Yazarı adlı giriş yazısında, onun Türk tiyatro yazarları içindeki yerini belirliyor ve oyunları üzerine değerlendirmeler, eleştirel notlar sunuyor:

‘‘Memet Baydur oyunlarıyla 80'li yıllarda ortaya çıkıp da bugüne dek sürekli olarak gündemde kalmış tek oyun yazarımızdır.

Cumhuriyet Kızı (1988/1989) ise son on yılın, Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ından sonra hakkında en çok yazı yazılan, basında çeşitli polemiklere yol açan bir Türk yapıtı oldu.’’

Gerçekten de tiyatro eleştirmeni olmadığım halde bu oyun beni yazı yazdıracak kadar etkilemişti.

Söylenilenler, tezler (denilebilir) hiçbir zaman seyirciyi taciz edercesine iletilmiyordu, aksine yumuşak bir dil içinde sunuluyordu.

Tiyatro seyrederken ayrıca bir metin okuyordum. Çoğu zaman Shakespeare'de hissettiğim metin ve sahne beraberliği.

Aydın gevezeliğini sahneye getirdiği oyun, hepimizi, aydın/aydınlar üzerine yeniden düşünmeye çağırdı.

Cumhuriyet Kızı, ince bir aydın alayıdır, onların dünyasındaki aksaklıkları da sergiler.

Baydur'un zeki alayları, size katı gerçeklerin, bildiğiniz, yaşadığınız gerçeklerin duyarlı alternatiflerini sunuyor.

Sevdiğim oyunlarından biri olan Düdüklüde Kıymalı Bamya'daki açıklaması, bir kere daha oyundan sahneleri belleğime getirdi:

‘‘Düdüklüde Kıymalı Bamya, acıklı bir güldürüdür.

Düdüklüde pişmiş kıymalı bamya yemeyi sevenlerin, bu oyunu sevmeyeceklerini umuyorum.’’

Oyunun ilk sayfasında da Ekrem Muhittin Yeğen'in Alaturka ve Alafranga Yemek Öğretimi kitabından Düdüklüde Kıymalı Bamya tarifi.

* * *

MEMET BAYDUR'un oyunlarını yalnız seyretmeyin, okuyun.

İyi bir yazarın eserlerini ille de sahnede görmek gerekmiyor.

Genç kuşağın iyi bir yazarının acısını bütün tiyatro ve edebiyat severlerin paylaşacağını biliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları