Meme kanserinden korunma

Gündüz TEZMEN
Haberin Devamı

Kadınların en önemli kabuslarından biri de meme kanseridir. Erken teşhis edildiği ve uygun tedavi uygulandığı takdirde, başarı oranı çok yüksek olmasına rağmen, böyle bir durumun hiç kimsenin başına gelmesi istenmez. Bu nedenle özellikle son yıllarda korunma konusu önem taşımaya başladı. Bu yazım yaklaşık altı ay kadar önce yayınlanmış olmasına rağmen kesip saklayamadığını söyleyen birçok okurumdan tekrarlanması konusunda istekler geldi. Ben de bu isteklere uyuyorum.

Erken teşhis konusunda neler yapılması gerektiğini zaman zaman bu köşede yazmıştım. İlk kural, her kadının kendi memesini her ay muayene etmesidir. Adet kanamaları geçtikten sonra yapılması gereken bu muayenede, meme dokusunda daha önce bulunmayan bir oluşum tesbit edildiği taktirde, en kısa zamanda, bu konuda uzman bir hekime muayene olmak gerekir. Doktor da genellikle, tıp dilinde mamografi olarak adlandırılan meme röntgeni çekilmesini isteyecektir. Aslında mamografi çektirmek için mutlaka meme dokusunda bir anormallik olmasını da beklememek gerekir. Hiçbir şikayet yokken çekilecek mamografi, ileride yapılacak kontrollarda mukayese için saklanmalıdır. Ayrıca iki yıllık aralarla kontrol grafikleri çekilmesi de yararlıdır. Elle yapılacak muayenede kitle tesbiti ancak belirli bir büyüklüğü aştıktan sonra mümkün olabilirken, mamografide, özellikle eskileriyle karşılaştırılmalı tetkiklerle, henüz elle tesbit edilemeyecek değişiklikleri görebilmek mümkün olmaktadır.

Bütün bunları sistemli olarak uygulayan bir kadın, meme kanserinden korunmak için başka bir şey yapabilir mi? Elbette, korunma, erken teşhisten çok daha önemlidir.

Neler yapılabilir?

Amerikan Kanser Derneği’nin yaptığı yoğun çalışmalarda, gıdalarla alınan yağ miktarı yarıya indirilip, lifler iki katına çıkartıldığı takdirde, kansere yakalanma riskini de yarı yarıya azaltmanın mümkün olduğu tesbit edildi. Bu önlemler rahim iç zarı, kalınbağırsak, pankreas ve erkeklerde prostat kanserine yakalanma risklerini de önemli oranda azaltıyor.

Meme kanseri oluşumunda östrojen hormonunun etkisi büyük, ancak ilaçlarla alınan hormonun etkilemediği, buna karşılık vücutta üretilen doğal östrojenin etkisinin olduğu ileri sürülüyor. Bu teoriyi ileri süren Amerika Birleşik Devletleri’nin Tufts Üniversitesi Toplum Sağlığı Kürsüsü öğretim üyelerinden Prof.Dr. Sherwood Gorbach, ayrıca 30 yaşından önce doğum yapmamış kadınların daha fazla risk altında olduğunu da açıklıyor. Bunun nedeni, kadının hiçbir kesintiye uğramadan uzun yıllar devamlı olarak östrojen etkisinde kalması. Bilindiği gibi gebelik ve emzirme sürelerinde vücudun östrojen salgısı durmaktadır. Aynı şekilde, adet görmeye çok küçük yaşlarda başlayanlarla, menopoza geç girenler de, biraz daha fazla riskte bulunuyorlar.

Yağın tehlikesi

Östrojen hormonu yağlı dokuyu daha fazla seviyor. Özellikle şişman kadınlarda östrojen daha fazla bulunuyor. Gıdalarla aldıkları yağ miktarını azaltanların kanlarındaki östrojen düzeylerinde de düşme olduğu tesbit edildi. Yağ, önemli bir enerji kaynağıdır. Ağır bedensel işler yapanların kalori ihtiyaçları yüksek olduğu ve bu kadar kaloriyi sebze, meyve ve karbonhidratlarla karşılamak mümkün olmadığı için yağ önem taşıyor ama, bedensel faaliyeti az olanların yağa itibar etmeleri sadece damak zevkini tatminden öte bir anlam taşımıyor.

Meme kanserinden korunmak için yağdan alınan kalorileri, vücudun toplam enerji ihtiyacının % 20’si ile sınırlamak yararlı olmaktadır. Basit bir hesapla, 3000 kalori ihtiyacı olan bir insanın, 600 kaloriyi yağlardan alması gerekir. Yağın 100 gramı yaklaşık 900 kalori verdiğine göre bu insanın günde 65-70 gr. yağdan daha fazlasını almaması gerekmektedir.

Bitkisel liflerin önemi

Yağlar kadar, belki de daha fazla oranda, bitkisel lifler de kanserden koruyucu rol oynamaktadır. Bunun mekanizmasında da kandaki östrojen düzeyini düşürmek, etkili olmaktadır. Bitkisel liflerle ilgili olarak, buğday, yulaf ve mısır kepeğiyle yapılan çalışmalarda en etkilisinin buğday kepeği olduğu tesbit edildi.

Bitkisel liflerin koruyucu etkisi, düşük yağlı diyetin koruyucu etkisine oranla daha da yüksek olmaktadır. Bu etki östrojenin bağlanıp, bağırsak yoluyla dışkıyla birlikte atılması şeklinde görülmektedir.

Beslenme konusundaki uzmanlar, en çok hangi lifin yararı olduğunu belirlemeye çalışıyorlar. Bilindiği gibi bütün sebze ve meyvelerle, işlemden geçmemiş tahılda bitkisel lif var.

Yazarın Tüm Yazıları