Meltem’in ayrılığı

Meltem Cumbul ve Kıvanç Tatlıtuğ’un ayrıldığı yazıldı dün gazetelerde...

Geçen ay bu ilişkiyle ilgili bir yazım nedeniyle küsmüştü bana Meltem Cumbul...
O zaman da çiftin ayrıldığı yönünde dedikodular vardı.
Krizin de Kıvanç’ın Beren Saat’le dizide öpüşmesi olduğu söyleniyordu.
Bu krize inat herkesin görebileceği bir yerde Bodrum’da tatil yapmalarını “Meltem ayrılmadığını kanıtlamak için paparazzilerin kucağına gitti” diye yorumlamıştım...
Meltem buna kızdı...
“Neden bu işleri hep kadınların planladığını düşünüyorsunuz, kadına bakış açınız yanlış” diyerek bana küstü...
Oysa ortada kötü bir şey yok.
Bir kadının sevgilisiyle hâlâ birlikte olduğunu dünya aleme göstermesinden normal bir şey yok...
Bir erkeğin göstermesi kadar normal bir şey olmadığı gibi...
Kıvanç’ın öpüşmesi nedeniyle çıkan dedikodulara Meltem’in bir yanıtıydı bu...
Meltem’in öpüşmesi nedeniyle ayrılık dedikodusu çıksa, bu kez de Kıvanç’ın kamuoyuna yanıtı olarak değerlendirirdik olayı.
Meltem-Kıvanç’ın plajdaki o çok konuşulan fotoğraflarının üzerinden iki ay geçmeden bu kez ayrılık dedikoduları yeniden çıktı.
Benim o yorumumda haksızlık yoktu ama asıl haksızlık bu ayrılık haberlerinde...
Sanki terk edilen, bunalıma giren Meltem’miş gibi sunuluyor.
Kıvanç’ın ise sanki dünya umurunda değil, sadece balık tuttuğunu yazıyor gazeteler.
Oysa ilişki tek taraflı olmadığı gibi, hiçbir ayrılık da tek taraflı değildir.

BİLMECELİ DAMACANA

Sokakta elime tutuşturdukları küçük bir su şişesini görünce, Tema Vakfı damacana su işine mi girdi dedim...
Değilmiş, Tema yeni piyasaya giren Revan adlı su şirketiyle ortak bir çalışma yürütüyormuş.
Satılan her sudan belli bir miktar pay Tema’nın erozyonla mücadele projesine aktarılıyor.
Ancak su işinde bu kadarı yetmez.
Sapık suculara önlem olarak, damacanaların ağzı da rakı şişesi gibi bilyeli olmalı artık.
İşin şakası bir yana güzel proje bu, büyük şirketlerin doğaya destek olması sevindirici.

Şampiyon atlet

Berlin’de devam eden atletizm şampiyonasını Eurosport’dan izlemek keyif...
Uzman yorumcuları var ve her dalda doyurucu bilgiler veriyorlar, atletlerin rekabetini iyi anlatıyorlar.
100 metrede adeta uçan Usain Bolt’u dünya rekoru kırdıktan sonra canlı yayına aldılar.
Bolt, “Bundan daha iyisini yapabilirim” gibi iddialı bir cümleyi kurarken bile mütevazıydı.
“Çin’deki rekor benim için sürpriz oldu ama buradakini bekliyordum” dedi.
Bunları anlatan 9.69’luk kendi rekorunu, 9.58’e indiren dünya şampiyonu bir atlet.
Roma’daki yüzme şampiyonasında olduğu gibi üzerine giydiği formanın da etkisi yok Bolt’un kırdığı rekorlarda...
Bir de atletlere öyle forma yapsalar bu adam kanatlanıp uçar herhalde...

Rambo’ya alkış

Fenerbahçe’nin ‘belalı’ taraftarı Rambo, Fenerbahçe-Sivas maçında sahaya girip Emre’nin sol bacağına sarılıp aklınca sevgi gösterisinde bulundu.
Dün Sabah’ın spor sayfasında bir başlık; “Rambo yine şovunu yaptı”...
Daha başlıkta Rambo’nun yaptığı hareket yüceltilmiş.
Taraftarın sahaya atlayıp, futbolcunun ayaklarına sarılması Sabah Spor’a göre şov demek ki...
Haberin içinde de aynı yüceltme devam ediyor.
“Fenerbahçe’nin çılgın taraftarı Rambo, Şükrü Saracoğlu Stadı’ndaki ilk maçta kendisinden söz ettirmeyi başardı” diyerek.
Sabah’ın bir alkışlamadığı kalmış Rambo’yu...
Rambo’nun hareketinin böyle yüceltildiğini gören bir başka taraftar önümüzdeki hafta sahaya girmez mi?
Rambo’nun hareketinin nesi sempatik geldi Sabah’a anlamış değilim.
Bu arada güvenlikçiler ne yapıyor, yaptığı delilikler bini aşan Rambo’nun maç boyunca sürekli göz hapsinde tutulması gerekmez mi?
Herkesin tanıdığı Rambo’nun bile sahaya girmesini engelleyemeyen güvenlik güçleri başkalarının girmesini nasıl engelleyecek?..

Eski tas, eski hamam

İstanbul’da güven timleri oluşturuldu, polisler simitçi, mısırcı, çiçekçi kılığında şehrin belli yerlerinde duracaklar ve olaylara anında müdahale edecekler.
Bu güven timleri büyük yenilikmiş gibi tanıtıldı geçen hafta...
Ben de şaşırdım kaldım.
1990’da biz üniversiteye giderken okul çevresi simitçi, boyacı kılığına girmiş bu polislerden geçilmezdi.
Hatta o kadar bellemiştik ki hangilerinin polis olduğunu, simitçinin önünden geçerken “Asayiş berkemal mi” diye laf atardık...
Sonraki yıllarda da bu polisler hep üniversitelerin önlerinde oldular.
Arşivi karıştırırken gördüm İstanbul’da son olarak Mayıs’ın 2007’sinde kurulmuş “Güven Polis Timleri”...
Eski Müdür Celalettin Cerrah, sivil polislerin simitçi, çöpçü, gazozcu kılığına girip olaylara anında müdahale edeceğini söylemiş gazetecilere.
Yani güvenlik adına yeni bir şey icat edilmiş değil.
Yazarın Tüm Yazıları