Meğer kabukları ne kadar kalınmış

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Meğer sırtlarındaki dokunulmazlık zırhı ne kadar kalınmış. Meğer derileri haline gelmiş o zırhın izolasyon malzemesi ne kadar mükemmelmiş.

Sokaktan gelen o muhteşem uğultuyu bile derin bir sessizlik haline çeviren o dokunulmazlık, kaplumbağanın kabuğu kadar hayatiymiş.

Meğer o dokunulmazlık kalktığı an, içleri görülen şeffaf balık yavrularına dönüşeceklermiş, sırtlarına yapışmış ayıplar, saydam derilerinin altından fosfor gibi parlayacakmış.

SOKAĞIN SESİ Mİ

Evet, içlerine düşen o derin korkuyu şimdi daha iyi anlıyorum.

Ama Cumhurbaşkanı'nın dünkü sözlerini bu kadar iyi anlayamıyorum.

Gelin şu sözleri biraz derinlemesine tartışalım.

Gazeteci soruyor: ‘‘Milletvekillerine dokunamıyorlar mı?’’

Belli ki bu sözler Cumhurbaşkanı'nın hoşuna gitmemiş. Şöyle hırslı bir cevap veriyor:

‘‘Meclis'i sokaktan idare edemeyiz ki. Nihayet halkın bir reaksiyonu ortaya koyması doğal. Ama Türkiye bir kurumlar devletidir. Halk çok önemli, ama bırakalım kurumların hepsi kendi hür iradeleri ile işlesin. O zaman er geç doğruyu buluruz.’’

Evet, gelin bu sözleri biraz derinlemesine irdeleyelim.

Doğru, Meclis sokaktan idare edilmez.

Ama bir başka doğru daha var. Meclis sokaktan seçilir.

Cumhurbaşkanı, halkın nabzını iyi tutan bir siyasetçidir.

Öyle sofistike kamuoyu anketlerine, sosyolojik sondajlara ihtiyaç yok.

Şöyle çıkıp Güniz Sokak'ta bir iki tur atsa, insanların dokunulmazlık konusunda ne düşündüğünü kolayca öğrenebilir.

Halk kürsüde söylenenlerle zerre kadar ilgili değil.

NEDEN SÖYLEDİ

Ama dokunulmazlığın, her türlü adi suçu, yolsuzluğu, üçkâğıdı örtmek için sihirbaz şalı gibi kullanılmasına karşı.

Meclis'te yapılmak istenen de bu.

O nedenle bu konuda, ‘‘Meclis sokaktan idare edilmez’’ gibi bir cümleyi kullanmak fevkalade talihsizlik olmuştur.

Üstelik Anayasa referandum gibi bir siyasi enstrümanı da oluşturmuştur.

Cumhurbaşkanı, ‘‘Bırakın işi kurumlar halletsin’’ diyor.

BİR GÜN SOKAKTA

Referandum da anayasal bir kurum değil mi? Sonunda, 330'dan çok, 367'den az bir oy çıksaydı, dokunulmazlığın kaldırılması gidip sokağa sorulmayacak mıydı?

Öyleyse Cumhurbaşkanı bu demeci neden verdi?

Ben yine de iyi niyetli bir yorum yapmak istiyorum.

Cumhurbaşkanı herhalde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin itibarını korumak için böyle konuşuyor.

Çünkü, önceki günkü rezalet ve riyadan sonra dokunulmazlık konusu referanduma giderse ne olacağı herkesin malumu.

Halk ezici bir çoğunlukla dokunulmazlıkların sınırlandırılmasına evet diyecek.

Önceki gün 330 oyu bile bulamayan bir Meclis'in, referandumda yüzde 80 gibi bir şamar yediği zaman düşeceği durumu düşünebiliyor musunuz?

İki paralık olurlar.

Şimdi güya bu hezimetten kurtuldular. Kafalarını kumun içine gömdüler ya, güya etraftaki homurdanmayı işitmiyorlar.

Ama bir gün, mutlaka bir yerde birileri çıkıp, ‘‘Kardeşim sen bizi bu kadar mı iplemiyorsun’’ diye sormayacak mı?

Sokağa hiç mi çıkmayacaklar, kahvehanelere hiç mi girmeyecekler, lokantalarda hiç mi yemek yemeyecekler, hiç mi maça gitmeyecekler?

Orada bir vatandaş yakalarına yapışıp, ‘‘Kardeşim senin kulakların sağır mı?’’ demeyecek mi?

Refahyol ucubesini devirerek itibarını bir nebze olsun düzelten bu Meclis, ne yazık ki dokunulmazlık meselesinde yeniden merdivenin başına döndü.

KAÇ PUAN

Ama o şanlı milletvekilleri bilmeliler ki, halk kendi gizli referandumunu yapıp, onların puanını verdi.

Kaç puan mı? Onu söylemeyeyim.

Çünkü, içini dolduranların değil, o yüce kurumun itibarını düşündüğüm için gerçek düşüncelerimi de açıklamıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları