MEDYADAN : Magazinselimtrak

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Magazinselimtrak
Oluşturulma Tarihi: Nisan 04, 2004 18:38

Tuğba Özay’ın bereketli kitabı - Hepimizin hayatında bir tek vardırmış - Hürriyet sizi gözetliyor - Makosen ha - İçgüdüsel aşk ve softveyir - Türkçe’yi argosu kadar bilince - ...’nin en güzel kadını Deniz Akkaya - Red Kit değil Fatih Altaylı - Dilinizi bir kere daha eşek arısı soksun - Serdar Bilgili’nin kalbinin menteşesinde bir sorun var - Biriniz sütçüden ama, hanginiz - What can Hülya Avşar do! vs...


BEREKETLİ KİTAPMIŞ

Posta, 30 Mart

Tatlı Hayat köşesinde “olmazsa olmaz magazin malzemesi” (Hergün muhakkak en az bir gazetede bir resmi, bir dandik haberi çıkar bu kızın. Bu açıdan mankenlerin Mustafa Sarıgül’üdür de denilebilir) Tuğba Özay’ın bir fotoğrafı, mayolu, başına tişörtünü sarmış, şortunun içine de bir kitap sıkıştırmış.

Haberin Devamı

Ahmet Cumalı diyor ki, “Tuğba son 6 aydır bu kitabı okuyor, ama nedense bir türlü bitiremiyor.”

(Kitabı da söyleyeyim belki merak edersiniz : Karl Marx ve Frederich Engels’in Kömünist Manifesto’su.. Şaka şaka, Düşünce Tarihi diye bir kitap.)


*

TEK TEK BASARAKTAN

Milliyet, 30 Mart

(Serin Duruş köşesinden)

Yasemin Bozkurt: Neden en çok ‘Tek tek’ şarkısını seviyorsunuz?

Derya Tuna: Çünkü hepimizin hayatında tek tek vardır...

(Alper ile Hüseyin’in attığı “fırlama” başlık: Ne bakımdan?)

Not : Aklıma gelmişken, Alper ile Hüseyin’e bir küçük hatırlatma:

“Derinlemesine araştırılmış gerçek sözler-Top 10” diye yaptığınız derlemede, Edgar Allan Poe’ya, “Lordum, zavallı ruhuma yardımcı ol!” dedirtmişsiniz ya... İngilizce konuşan Hıristiyanlar, “Tanrım” manasına “Lordum” derler. Bu lord o Lord yani... Hani siz elinize geçirdiniz mi sağa sola kakırsınız ya...


*

BİRİ BİZİ RÖNTGENLİYOR

Hürriyet, 31 Mart

Şöyle diyor “haber” :

Piknik alanında aşk sahneleri

Pınar Altuğ, geçtiğimiz hafta sevgilisi Tony ile Zekeriyaköy’deki piknik alanı Şömine’deydi... Güzel oyuncu, Arnavutköy’de 10 yıl önce kapanan Özel Eseniş Lisesi mezunu olan sevgilisiyle (Konuyla ne alakası var?) kendisini bahar havasına iyice kaptırmıştı. Önce ahşap bir masaya yerleştiler, sonra yiyeceklerini söylediler. Zaman ilerledikçe de giderek birbirlerine yakınlaştılar. Çevredekilerin meraklı bakışlarına aldırmadan sarıldılar, öpüştüler liseli aşıklar gibi... Kimse umurlarında bile değildi. Sevgililer aynı günün gecesi ise Markiz Buz Bar’da Kenan Doğulu’nun konserini izlemeye gitti. Hatta Pınar Altuğ o gece düşük bel pantolonun azizliğine uğrayıp frikik verdiği fotoğraf kareleriyle de basına yansımıştı.

Hürriyet’in ikinci sayfasındaki, Kubilay Keskin imzalı haber böyle diyordu. Yukarıdaki, teleobjektifle çekilmiş fotoğraflar da kullanılmıştı.

Hürriyet artık röntgenciliğe de mi başladı?


*

Haberin Devamı

MAKOSEN

Posta, 29 Mart

Tatlı Hayat köşesinde bir ağır eleştiri. Ahmet Cumalı, Kemer Country’nin ortağı Esat Edin’i eşiyle Taksim’deki bir kulüpten çıkarken görmüş, eleştiriyor:

Esat Bey merdivenden inerken bir anda makosen ayakkabılarının içine çorap giymediğini gördüm. Esat Bey’e hiç yakıştıramadım. Esat Edin’i yakında beyaz çorapla görürsem hiç şaşırmayacağım.”

Esat Bey kendine örtülü şekilde kıro derken “makosen” yazan gazeteciye ne gülmüştür kimbilir!


*

İÇGÜDÜSEL AŞK VE SOFTVEYİR

Milliyet, 2 Nisan

Serin Duruş’tan bir arak daha...

- Nükhet Duru menopozla ilgili düşüncelerini aktarıyor:

Henüz herşey bitmiş değil. Hâlâ aşık olma içgüdülerim devam ediyor.”

- Kıraç, “Tarkan dünya starı mı?” sorusuna cevap veriyor:

Hayır değil, softveyır! Yazılım! Geçici bir şey yani, softveyır! Yani öyle bir şey yok...”


*

ŞEKER HASTASI - ŞEKERE HASTA

Şok, 2 Nisan

Maksim’in patronu Fahrettin Aslan’ın “şeker hastası” olduğunu duyunca, Demet Akalın (oğlu Mehmet’te gözü varmış diyorlar) yağ çekmek için bir kutu çikolata alıp götürmüş. “Kızım beni öldürmek mi istiyorsun, ben şeker hastasıyım” diye fırçalamış Fahrettin Bey.

Haberin Devamı

Türkçe’yi argosu kadar bilenlerin başına gelir böyle şeyler...


*

BOŞLUKLARI DOLDURUNUZ

Şok, 2 Nisan

Deniz Akkaya saçını civciv sarısına boyatınca, Şok “TRT’den kovulduğu için bunalımda mı acaba?” diye soruyor.

Ama ben en çok gazetenin Deniz Akkaya’yı “tarifini” sevdim: Deniz Akkaya ..’nin en güzel ve çekici kadınlarından biri.

“..’nin” ne demek acaba?

Okurlar boşluğu doldursun diye mi “üç nokta” koymuşlar?


*

RED KİT DEĞİL FATİH ALTAYLI

Posta, 2 Nisan

Olur Böyle Vakalar köşesinde Uğur, GS’nin eski başkanı Mehmet Cansun’un ağzında kocaman puroyla bir resmini koymuş, “Başkanın bu halini görünce aklıma çizgi film kahramanı Ret Kit geldi” diyor.

Ben Ret Kit’in hiç puro içtiğini görmedim. Fatih Altaylı desen, belki.


*

DİLİNİZİ...

Şok-Asabi, 1 Nisan

Daha önce yazdım, bir haberde görünce yine aklıma geldi. Bir “mekan” var, adı “Maslak Efendy Show Theatre.” Adını kim koyduysa dilini eşek arısı soksun inşallah!


*

KALBİN MENTEŞESİNDE BİR SORUN VAR

Sabah’la Günaydın, 1 Nisan

Life+ köşesinde bir haber: Başkan’ın kalbi boş. Beşiktaş Kulübü Başkanı Serdar Bilgili Esin Maraşlıoğlu’ndan ayrıldıktan sonra “Kalbimin kapılarını herkese kapadım” diyormuş, “artık sadece Beşiktaş’la ilgilenecekmiş.”

Haberin Devamı

Çok değil, ertesi günü bütün gazetelerin birinci, olmadı ikinci sayfasında bir haber: Serdar Bilgili geceyi Tuğçe Kazaz’la geçirdi.

Ya yukarıdaki haberi yapan Bülent Cankurt fena çuvalladı (Gerçi, bu haberin sonunda pek de ikna olmadığını ‘Hadi bakalım hayırlısı’ diyerek ima ediyordu) ya da Serdar Bilgili’nin “herkese kapadığı” kalbinin kilidi fena halde yalama olmuş...


*

HER 4 ÇOCUKTAN 1’İ PİÇMİŞ

Star, 1 Nisan

Önce 1 Nisan şakası zannettim, dikkatle okudum, değildi. Sonra 2 Nisan’da baktım, “Dünkü sürmanşetimiz bir şakaydı” diyecekler mi, diye, demediler. Yahut da dediler de ben göremedim, göremediysem özür dilerim.

Bu haberi “magazin” bölümüne koydum, çünkü “tıp-magazin” dalında...

Her şey televoleleşince, tıbbın da, depremin de, beslenmenin de “televoleci uzmanları” ortaya çıkıyor haliyle...

Haberin Devamı

Şöyle diyordu Star’ın sürmanşet haberi: ‘Sütçüden’ esprisi meğer gerçekmiş.

Spot: Yapılan araştırmaya göre, Türkiye’de her 4 çocuktan birinin babası “gerçek” babası değil... Yani başkasından, o ince Türk esprisiyle ‘sütçüden...”

Hem de bu araştırma Adli Tıp Kurumu’na aitmiş. Şu anda sadece davalara bakan Adli Tıp’ın yaptığı testlerde sonuçların % 30’u negatif çıkıyormuş. Yani buna göre her 4 babadan biri gerçek baba çıkmıyormuş.”

Arkadaşlar, bu sizin yaptığınıza sadece hödüklük değil (Türk Dil Kurumu, anlam 1’e 3) aynı zamanda sorumsuzluk da denir.

Niye Türkiye’deki her 4 çocuktan birini piç, niye her 8-10 erkekten birini “boynuzlu”, kadını da “evlilik dışı çocuk sahibi” yaptınız anlamadım?

Haberin Devamı

Bu nasıl bir istatistik? Bu nasıl bir aptallık?

Adli Tıp Kurumu’na “Bu çocuğun babası ben miyim?” diye başvuranlar tabii ki karılarının başka erkeklerle ilişkisinden şüphelenen erkekler, yahut da başka erkeklerle ilişkiye giren evli kadınlar.

Demek ki yapılan 4 müracaattan birinde “baba’nın baba olmadığı” ortaya çıkıyormuş.

Siz böyle bir haberi bütün Türkiye’ye nasıl genellersiniz?

Vallahi iyi! Ben Türkiye’de katliam yaşanır diye korkmuştum. Allah’tan ya kimse Star okumuyor, ya da yazdığını ciddiya almıyor...


*

VATDUYUSEY?

Sabah’la Günaydın, 3 Nisan

Efendim, Türkiye’nin en büyük starı (What can we do?) Hülya Avşar’ın özel hayatından (Tanju Çolak’ları, İbrahim Tatlıses’leri unutturduk da) kocasının kaçamaklarından, ciplerinden, aybaşı petinden, yolunun asfaltından, selülitli frikiklerinden, kızından, anasının kumarından, kızkardeşinin içkisinden sonra kedisi de huzurlarınızda...

Hürriyet gazetesinin en muteber köşe yazarlarından, Hülya dergisinin editörü (yani yakında basın kartı mahili de olacak) Hülya Avşar, dergisindeki başyazısında diyormuş ki:

Önceleri yatak odasında yerde yatıyordu. Bu arada Kaya Bey (Bayılırım kocasından Bey diye bahsedenlere) kendisine aşık olduğu için canına minnet. Derken sonuçta benim yerim ve benim yatağım. İlk günler kibarca alıp müsait bir yere koyuyordum. Şimdilerde onu hiçe sayarak yorganı direkt açıyorum ve o da direkt uçuyor. İçim yanıyor ama ‘What can I do?

Dedim ya, What can we do!


*

HAYIR, OLMADI!

Posta, 3 Nisan

Olur böyle vakalar köşesinden iki alıntı:

(1) Ahu Tuğbay kıspete benzer, dizin altına kadar gelen bir dar pantolon giymiş de... “Yakışmıştı, çünkü Ahu Hanım’ın bacakları bir pehlivanınki kadar kalın ve güçlü. Kiminle mi güreş tuttu? İşte onu göremedim çünkü...”

(2) Borsacı İmregül Gencer önceki gece bir davette transparan çizmeler giymiş... “Ben bu çizmenin aynısını gece Paris’te gezerken bir kadında görmüştüm. Kadın kaldırımın kenarında tek başına bekliyordu. Ne bekliyordu, hiç anlamamıştım.”

Gazetecilikte bir zarafet örneği yani...

(Not : Posta’da yer alan bu sözlere ben de hayret etmişim demek ki, alıntı yapmışım. Hemen ertesi gün, 4 Nisan’da, Posta özür diliyor “sözüm ona bir şaka yapılmak istenmiş ancak bunun sınırı maalesef aşılmıştır” diyordu. Gerçekten de bir kadına “sokak o..pusu” benzetmesi şık değildi.)


*

BİR İKİ “ÖRNEK” CÜMLE...

Sabah’ın ilavesi Şamdan, 3 Nisan

“Meslektaşlarımdan” bir iki “Güzel Türkçemiz” cümlesi:

- Nehir Erdoğan’ın hayatı da bu yüzden depara kalktı...

- (...) fakat vergilerin yüksek olması sebebiyle arabayı satın aldığı yere geri iade eden Hande Yener...

- Çapkınlıta dur durak bilmeyen sosyetik playboy...

- Müzikal anlamda bir süredir sessizce duran ve sırra kıdam basan Kut, sonunda kıpırdanmaya başladı.

Yani?

Budur!


*

!!!!!!!!

Sabah’ın ilavesi Şamdan, 3 Nisan

Eğer doğruysa, haftanın en gırgır magazin haberi Şamdan’daydı, Tayfun Topal imzalı.

Şenay Akay bir gece kulübünde kendini Fashion TV’nin sahibinin oğlu diye tanıtan bir gençle tanışmış. Gece barda birlikte içmişler, delikanlı sadece İngilizce konuşmuş, kulüpten çıkıp Ritz otele gitmişler, odaya çıkmışlar ve habere göre “eğlence ertesi güne kadar sürmüş”.

Şenay Akay, “Fashion TV’nin sahibinin oğlu” diye bildiği gencin A.D. adında bir Türk olduğunu ancak ertesi gün anlamış.


*

SON FİN END

Gala, 4 Nisan

Gala’dan bir iki alıntıyla bitirelim bu haftayı...

- Yukarıda bir Türk gencinin Şenay Akay’a oynadığı oyunu yazdım ya. Deniz Akkaya da benzer bir oyuna gelmiş. Evli sevgilisi Erdal Acar’a “karını boşa beni al” diye tutturunca, Acar bir “sahte nikah töreni” düzenlemiş, Deniz Akkaya haftalar boyunca uyanamamış...

- Nevin Teoman, kızının evlendiği Cengiz İmren’den ayrılıp eve dönmesini istiyormuş. Bunun için dualar ediyormuş... Ama nedense Meryem Ana’ya! “O da anadır, halimden anlar!” diye mi düşündü acaba?

- Pınar Eliçe eşi Gürbüz Çapan’dan tekrar hamileymiş. Habere göre “Geçtiğimiz ocak ayında bir kız çocuk sahibi olan” Eliçe şu anda “hamileliğinin 7’inci ayını” doldurmuş. Eğer bu haber doğruysa, ya kızına 5 aylık hamileyken tekrar hamile kaldı, ya da son hamileliği 5 aylıktan başladı...

- Günün sözü de “sosyetik güzel” Siren Ertan’dan: “Ne yapabilirim? Estetikle çirkin olup, beyin nakliyle aptal olamam ki!” What can she do, yani!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!