MEDYADAN : Genel mevzular

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Genel mevzular
Oluşturulma Tarihi: Aralık 28, 2003 18:21

Biraz da anasına hayatın tadını çıkartsalar – Oral seks tecavüz değil mi – Şaka gibi büyükelçi ataması – Balıkçıların sanayileşme hamlesi – Akmerkez doldu mu, boşaldı mı, hangi habere inanalım – İran’daki evleri müteahhitler mi yapmış – Star, sahte bilet basan kalpazanlara çok kızmış - Bu adam ne biçim baba yahu - Tüccar gazeteci olur da, tüccar başbakan olmaz mı – İstanbul’da hayvanların türü değilti, o kadar – 4 otobüsü 4’te kalkar mı hiç!...

Haberin Devamı

ÇIKARSIN BİRAZ HAYATIN TADINI

Milliyet, 25 Aralık

Kadın, ilkokul son sınıf öğrencisi, 11 yaşındaki kızını meyhanelerde ihtiyar erkeklere satarken, suçüstü yapılmış. Kızcağız “Annem hep ‘Bu son’ diyordu. Ben okumak istiyorum...” derken, anası olacak kadın kendini “Kızım hayatın tadını çıkarsın diye buralara getiriyorum” diye savunmuş kendini.

Bilirsiniz, ben adalette “dişe diş, göze göz” taraftarıyım. Tecavüz edene tecavüz edilmesini, dövenin dövülmesini teklif ediyorum yıllardır...

Bu anneye de “hayatın tadının çıkarttırmak” gerekir...


*

ORAL SEKS TECAVÜZ DEĞİL Mİ?

Hürriyet, 25 Aralık

Muslukçu diye bekar kadının evine girmiş, hem kadıncağızın 400 milyon lirasını gasp etmiş, hem de oral seks yaptırmış silah tehdidiyle. (“Serdar yine göze göz, dişe diş diyecek...” diyen muzurları duyar gibiyim.)

Haberin Devamı

Hürriyet’in haberine göre, bu alçak “Gasp, silah tehdidiyle tecavüze eksik teşebbüs” suçundan yargılanıyormuş.

Eksik teşebbüs’müş.

Adalet karşısında boynumuz kaldın ince de... kadıncağızı silah tehdidiyle oral seks yapmaya zorlamış, bu tecavüz sayılmaz mı? Yahut da bu suçun adı neyse, cezasının tecavüz kadar ağır olması gerekmez mi?


*

ŞAKA GİBİ ATAMA

Gazeteler, 27 Aralık

Türkiye’nin Suudi Arabistan Büyükelçisi, Vatikan’a atandı” diyordu haber.


*

SANAYİLEŞME DEDİKLERİ BUDUR

Zaman, 27 Aralık

Gazetenin manşetiydi: Kalpazanlar, ucuz balığa estetik yaparak beş katı fiyatla satıyor

Spot: Türkiye’de yeni bir kalpazanlık türü ortaya çıktı. Bazı balıkçıların, fiyatı 5 milyon lira civarında olan ot barbunyasını, çini mürekkebi dökülmüş kaynar suya atarak, 25-30 milyonluk kaya barbunyasına dönüştürdükleri (?) tespit edildi. Balık kalpazanları,ucuz balığı lüks balık diye satıyor.

Hatırlarsanız, aylarca önce Bengüç’ün (Özerdem) bir haberinden alıntı yapmıştım, balıkların galsamasını kırmızı plastik boyayla “takviye” edip satan balıkçılar...

Demek ki “kalpazanlar” zanaatten, sanayiciliğe geçmiş artık.

Bunu da anlattım galiba size, Büyükçekmece’de adam el arabasında balık satıyor, pazarın kurulduğu, yani köylülerin alışverişe geldiği gün.

Haberin Devamı

- Hayde, ta-ze-ta-ze, ta-ze-ta-ze kefaaaal... Kefale geeeel!..

Dayanamadım, yanaştım.

- Usta bunların hangisi kefal?
- İşte abi...

Bana gümüş renkli, pulsuz,, sümüklü bir balık işaret etti...

- Ulan bu ne biçim kefal, pulu bile yok bunun?
- Abi gözünü seveyim ya, millet kefal niyetine bayıla bayıla yiyor, vatandaşın ağzının tadını kaçırmayalım...

(Aramızda geçen konuşmayı tam hatırlayamadım ama...)


*

HANGİSİNE İNANALIM?

Milliyet, 24 Aralık

Hani polis Akmerkez’e yazılı bir uyarı yaptı, “Bombalı saldırı ihbarı aldık” diye, bu belge internete düştü de ortalık karıştı ya...

Milliyet Akmerkez’in 23 Aralık saat 14’te çekilmiş bir fotoğrafını basmış, diyor ki:

Uyarı bomba etkisi yaptı...  terör uyarısı ... Akmerkez’i müşterisiz bıraktı.”

*

Vatan, 25 Aralık

Haberin Devamı

Vatan gazetesi aynı haberin devamını getiriyor:

Fısıltıya itibar yok. Akmerkez’e bombalı saldırı yapılacağına ilişkin söylenti, yılbaşı alışverişini etkilemedi. Akmerkez’e saldırı söylentisinden sonra ‘Artık kimse gitmez...’ diyenler yanıldı. Rakamlar, yılbaşı yaklaştıkça ziyaretçi sayısının arttığını gösteriyor.


*

KERPİÇ EVİN MÜTEAHHİDİ Mİ OLUR?

Takvim, 27 Aralık

Takvim, İran’da yaşanan deprem faciasını, “Hırsız müteahhitler İran’ı da yaktı” diye vermiş, diyor ki, “Yine katil belli... Hırsız müteahhitlerin yaptığı çürük evlerin altında, on binlerce insan var!

Televizyonda Bem kentinin görüntülerini seyrettim, gazetelerde fotoğraflara baktım... Evlerin hemen tamamı kepriç, bir iki katlı. Kumdan çamurdan binalar. Bunların da müteahhidi mi varmış? Yoksa Takvim adet yerini bulsun diye her depremdeki nakaratı mı tekrarlıyor?


*

Haberin Devamı

VAY DOLANDIRICILAR VAY !

Star, 27 Aralık

“Trilyonluk sahte bilet” diye haber yapmış Star. Hani bazı sahtekarlar, halkın kanını emmek için bir çete oluşturmuşlar da, sahte Millî Piyango bileti basıp, satıyorlarmış.

Star işte bu sahtekarlığı haber yapmış.

Baktım, gazetede “Yasaklı olduğu halde vatandaşlara Hazine Bonosu satıp halkı trilyonlarca lira dolandıran” çeteden tek satır bile yok.


*

BU NE BİÇİM BABA YAHU ?

Gazeteler 24-28 Aralık

20 yaşında bir genç (ve hek de güzel) kızcağız, bir apartmanın 9.katından “atlayarak” intihar etti. İlk haberlere göre, babasının, evli ve iki çocuk babası ortağına aşıktı ve karşılıksız aşkı onu ölüme götürmüştü.

Baba, önce “Kızımın aşkı karşılıksız değildi, zaten ortağım karısını boşayıp, kızımla evlenecekti” gibi bir laf etti.

Haberin Devamı

Ardından, polise gitti, “Ortağımla karısı kızımı camdan atmış olabilir” diye ihbarda bulundu.

Bitmedi, kızımı telefonla tehdit ediyorlardı, dedi. Kızımı tartakladılar, yüzünü gözünü tırmaladılar, dedi. Şimdi de çıkmış “Ortağımın karısı, kızımın üzerine arabasını sürdü” diyor...

20 yaşındaki kızının, kazık kadar, çocuk çocuk sahibi ortağıyla yatıp kalkmasına göz yummuş. Kızının sövülmesine, tehdit edilmesine, öldürülmesine teşebbüs edilmesine eyvallah demiş. “Olayı büyütmemek için şikayetçi olmadık” diyor...

Yahu bu ne biçim babadır?


*

TÜCCAR-GAZETECİ OLUR DA TÜCCAR-BAŞBAKAN OLMAZ MI?

Gazeteler, 25-27 Aralık

Ülker ürünlerinin dağıtımını yapan Emniyet Gıda ve İhsan Gıda şirketlerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hissesi var. Haberlere göre, şimdi de Cola Turka’nın dağıtımını yapmak üzere Yenidoğan Gıda diye bir şirket kurulmuş, Başbakan burada da % 12 hisseye sahip...

Bundan önceki bazı başbakanlarımız (Son yirmi senede belki de Ecevit’in dışında o makamda kim oturduysa) ya kocasının üzerinden, ya erkek kardeşinin, oğullarının, akrabalarının üzerinden “ticaret” yaptı, bazen hukukun ama ille de siyasî ahlakın ırzına geçerek yolsuzluk yaptı. Rezalet ayyuka çıktı, ama it iti ısırmaz kuralı gereği, herkes birbirini akladı, kamu vicdanı yaralı kaldı.

İlk defa bir başbakanımız çıkmış, gizlemek, saklamak ihtiyacı duymadan, alenen İslamcı bilinen ve AKP iktidara geldiğinden beri atağa kalkan Ülker Grubu’nun ürünlerini dağıtan bir şirkete ortak, yeni kurulana da ortak, oğlu ortak...

Bu gazetecileri de anlamak mümkün değil. Adam gizli yapınca “takiyeci” diyorsunuz, açık yapınca da “Tüccar Başbakan!”


*

“LESE-MAJESTE” DERLER BUNUN ADINA

Hürriyet, 27 Aralık

Cumhuriyet gazetesi cuma günü bol renkli, bol fotoğraflı bir alışveriş eki verdi, birinci sayfada... yarı çıplak manken fotoğrafları bile vardı.

Türk kamuoyu hatta Türk basını bu olayı fark bile etmezken, eski Cumhuriyetçiler gözlerine inanamadılar.

Yalçın Abi (Doğan) Hürriyet’teki köşesinde yazdı:

İşte bu önemli bir haber!.. diye yazdı. “Böyle bir ek ya da dergi çıkarmak kolay mı? Vallahi İlhan Ağabey (Selçuk) adamı haşat eder!.. Çıkaracaksan, ciddi ek yapacaksın, öyle baldırı çıplak, boyalı, magazin, alışveriş de neymiş!..”

Yalçın Abi eski patronu hakkında böyle söylerken, işi bir adım öteye götürdü, şu cümle “elinden” kaçıverdi :

- Cumhuriyet’te bir yeniliğe adım atmak kolay mı?

Buna resmen “crime de lèse-majesté” derler, yani “krala karşı işlenmiş suç” !

Yalçın Abi’nin yazısının dibine eklediği “İlhan Ağabey, seni çok seviyorum, senin de beni sevdiğini biliyorum!..” ifadesi cezayı hafifletir mi, bilemem, benim bugüne kadar feodaliteyle hiç işim olmadı...


*

HAYVANLARIN TÜRÜ DEĞİŞTİ, O KADAR...

Milliyet, 28 Aralık

Ayten Görgün Özel imzalı haber diyor ki “Taşdevri İstanbul’u

Tam (eksik değil, tam) 430 milyon yıl önce İstanbul nasıl bir yerdi, sakinleri kimlerdi? Bu soruların yanıtlarını merak ediyorsanız, bu sergiyi kaçırmayın!”

Paleontoloji Müzesi’ndeki güzel bir serginin haberi. Bir de illüstrasyon. Bugün İstanbul’un bulunduğu yerlerde geyiğe, yaban domuzuna, zürafaya, file, ata benzeyen (nesli tükenmiş)  hayvanlar koşuşuyor.

Bütün bu canlılar “kent” kurbanıymış, buraya büyük bir şehir kurulunca soyları tükenmiş.

Paleantogların konusuna girer mi bilmem ama, sosyologlar konuyu iyi bilir, bunda üzülecek bir şey yok. Eklembacaklıların, mercanların, köpekbalıklarının yerini itler, davarlar, ayılar aldı... Evrim dedikleri de bu değil mi zaten?

(Not: Bu haberi yapan genç kıza değil, sayfa editörüne bir küçük bilgi notu. 450 milyon yıl öncesine “Taş devri” demezler.)


*

OTOBÜSÜN SAATİ MESELESİ

Milliyet, 28 Aralık

Melih Aşık köşesinde şöyle bir minik alıntıya yer vermiş:

"Saat tamircisi..!

Gençler kitap okuyorlar... Sinemaya, tiyatroya gidiyorlar... Televizyon izliyorlar... Seyahat ediyorlar... Düşünüyorlar... Peki bildiklerini, gördüklerini topluma nasıl ve ne kadar aktarıyorlar? Sık sık bu ülkede bir şeylerin yürümediğinden şikâyet ederken kendileri bir şeyleri düzeltmek için ne yapıyorlar? Onlar için bir küçük öykü...

Dr. Sadık Özen "Doktorluk Dediğin" adlı kitabında anlatır...

İki delikanlı (biri Sadık Özen) arkadaşlarını geçirmek için Ankara'da otobüs terminaline koşuyorlar. Ancak uzaktan saati görünce "eyvah" diyorlar. Çünkü otobüsü kaçırmışlardır. Ne var ki yaklaştıklarında otobüsün henüz kalkmadığını görüyor, terminaldeki kocaman saatin yanlış olduğunu anlıyorlar...

Arkadaşlarını geçirdikten sonra terminal müdürüne gidip durumu anlatıyorlar. Terminal müdürü:

    - O saati oraya biz koymadık, Çimento Sanayii koydu, birkaç kez telefon edip bozuk olduğunu bildirdik, aldırış eden olmadı, diye kendini savunuyor.

İki arkadaş ertesi gün Çimento Sanayii Genel Müdürü'ne gidiyor. Müdürün ilk tepkisi:

- Siz saat tamircisi misiniz?

Delikanlıların saat tamircisi olmadıklarını öğrenince seviniyor, onları kutluyor, bütün gençlerin onlar gibi olmasını diliyor...

Bütün gençler bu kadarcık sorumlu olsa... Ülkenin çözülmedik derdi mi kalırdı?”

Melih Aşık’ın bu yazısını okurken, son gidişimde Ağrı’da yaşadığım bir hadise aklıma geldi:

DHA’nın Ağrı temsilcisi Ahmet Abi’yle (Özbilgi) sabah Doğu Beyazıt ve Iğdır’a gittik. Öğleden sonra saat 4’te Erzurum’a gideceğim, otobüsüm kalkıyor. Telaş ediyorum, kaçırmayayım diye. Saat 2’ye geçerek çıktık Iğdır’dan, endişemi dile getirdim:

- Ahmet Abi, biraz gaza basalım da ben otobüsü kaçırmayayım.
- Merak etme, daha çok var.
- Abi saat 2,30 oldu. Biliyorsun benim otobüs 4’te...
- Telaş yapma, 4 otobüsünün saat 4’te kalktığı ne zaman görülmüş? 5’ten önce kalkmaz..

 

    
  

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!