Masumiyetin tükenişi

EY Diyarbakırlı, Bitlisli, Bingöllü gariban vatandaşları otobüslere doldurup Gemlik’e doğru yola çıkaranlar...

Ey barışın ve özgürlüğün yolunu küstah bir zorbalıkla İmralı’dan geçirmeye kalkışanlar...

Ey şiddetle arasına mesafe koyup kendi toplumunun çıkarları için mücadele etmek yerine, şiddet uygulayıcılarının siyasal alandaki maşası konumuna düşmeye razı olanlar...

Ey cesaretsizler, ey korkaklar.

Şunu bilin ki:

Masum değilsiniz.

Buna karşılık:

Devletin güvenlik güçleri ve kolluk kuvvetleri orada dururken ‘Gemlik’e gidenler’i linç etmeye kalkışanlar...

Yani galeyana kapılanlar...

Yani tahrik olanlar...

‘Vatan sevgisi’ adı altında tehlikeli bir oyununun figüranı durumuna düşüp, vatana en büyük kötülüğü yaptığının farkında olmayanlar...

Sizler de masum değilsiniz.

***

Ve siz DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan...

Olayları yatıştırmak, toplumsal barışı yeniden sağlamak adına sorumluluk duygusuyla hareket etmek yerine, barış sürecini sabote ettiğiniz için...

Olayların ardından yaptığınız ‘Üç beş taş karşısında demokrasi ve barış mücadelemizden vazgeçmemiz mümkün değil’ açıklamasıyla yangına körükle gittiğiniz için...

Enerjinizi hak, hukuk ve adalet arayışına harcamak yerine, Öcalan’ı serbest bıraktırmak gibi bir hayalin peşinden koştuğunuz için...

Masum değilsiniz.

Buna karşılık:

Siz MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır...

Vatandaşa ‘Linç kültürüyle, galeyan haliyle hiçbir şey elde edilemez. Vatana en büyük kötülük, bu ruh halinden gelir’ demek yerine, ‘Vatandaşın sabrı taşıyor’ diyerek linç kültürüne cesaret verme yolunu seçtiğiniz için...

Yani galeyan haline, linç psikolojisine göz kırptığınız için...

Siz de masum değilsiniz.

***

Ve siz...

Olup bitenler karşısında etkili önlemler alıp, dinamik biçimde toplumu yönlendirmek yerine seyirci kalmayı tercih eden...

Kitlelerin ruh halini iyi okuyup tedavi edici adımları atmak yerine birkaç hamasi nutukla işi idare etmeye kalkan...

Yani yaklaşan tehlikenin büyüklüğünün ayırdına varamayan...

‘Düşük yoğunluklu savaş’ döneminde bile karşı karşıya gelmemiş toplum kesimlerinin, provokasyonlarla birbirine düşürülmeye çalışıldığını görmeyen...

Bu pis oyunu bozacak bir stratejiye sahip olmayan...

İktidar yetkilileri...

Masum değilsiniz.

Buna karşılık:

Gemiyi batıracak tehlikeli gelişme karşısında, ‘Gemi batarsa batsın, yeter ki iktidar yıpransın’ tutumu alan...

Yani şu karanlık süreçten iktidarı vuracak malzeme devşirmeye kalkışan...

Siyasal istikbal elde etmek amacıyla vatanın ve toplumsal barışın zedelenmesine göz yuman...

Muhalefet odakları...

Sizler de masum değilsiniz.


Helal olsun Ali Bulaç’a


HİZB-UT Tahrir adlı örgütün Fatih Camii avlusunda yaptığı şaklabanlık ve maskaralığın ardından hemen Yeni Şafak, Vakit, Zaman, Milli Gazete gibi gazetelere dikkat kesildim.

(Dikkat: Yazarınız ‘dinci basın’ tabirine itibar etmemektedir).

Bu gazetelerde, şöyle okkalı bir ‘Hizb-ut Tahrir kritiği’ ya da şöyle okkalı bir ‘Bu maskaralık da nereden çıktı’ feryadı bulmayı umut ediyordum.

Fakat, heyhat!

Bırakın kritiği ya da feryadı, olay bazı gazetelerde haber bile yapılmamıştı...

Belli ki olayı büyütmeme ve görmezden gelme taktiği uygulanıyordu.

Peki neden?

Bu gazetelerde yazıp çizen arkadaşlar, Hizb-ut Tahrir saçmalığına bir yakınlık mı duyuyorlar?

Hiç sanmam...

Öyleyse neden güçlü bir reddiye ortaya konmadı?

Ben bu sorunun yanıtını şöyle veriyorum:

- Müslüm Gündüz denilen adam Fadime Kalkancı ile basıldığında neden susulduysa aynı nedenle susuldu.

- Ali Kalkancı rezaleti patlak verdiğinde neden geçiştirildiyse o nedenle geçiştirildi.

- Güneydoğu’da camiden çıkanları satırla doğrayan Hizbullah olayına neden bulaşılmadıysa aynı nedenle bulaşılmadı.

Yani...

Biraz özeleştiri kültürünün oluşmamasından, biraz hesaplaşmaya yatkın olmamaktan, biraz aşırı ihtiyatlılıktan, biraz inisiyatifsizlikten, biraz ‘Camiayı ürkütmeyelim’ tedirginliğinden, biraz da kendine güvensizlikten...

Oysa...

Bu gazeteler, aynı gün manşetlerinden ‘Bu provokasyondur’ diye bağırsalardı...

Bir daha ne Fatih Camii’nin avlusunda bu tür provokasyonlar olabilirdi, ne de o provokatörler cami cemaatini etraflarında bulabilirlerdi.

İşte bu yüzden ‘8sutun.com’da İslamcı aydın Ali Bulaç’ın yaptığı çıkışı önemsemeliyiz.

Bulaç, ‘Geçtiğimiz cuma günü Fatih Camii’nde yapılan gösteri eyleminin, PKK’nın etnik temeldeki eylemleriyle bir arada düşünüldüğünde, irtica ve bölücülük konusunda son derece hassas kesimleri harekete geçirmek için düzenlenmiş eylemler olduğunu söylemek mümkün’ diye yazarak sorumluluğunu yerine getirmiştir.
Yazarın Tüm Yazıları