Marmaris'in tapusu da Rodos'ta

TELEVİZYONDA Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ü izliyorum. HAMAS Lideri Halid Meşal’in ziyaretini şu sözlerle savunuyor: ‘Filistin’in tapusu bile bizde. Filistin’le biz ilgilenmeyeceğiz de kim ilgilenecek?’

Tabii kastettiği tapu kayıtları.

* * *

Dışişleri Bakanı Gül, kolay sinirlenmeyen bir siyasetçidir.

O nedenle konuşurken çok temkinlidir, kolay kolay açık vermez.

‘Filistin’in tapusu bile bizde’ cümlesini bu kadar kolay telaffuz etmez.

Çünkü o bunu söylerse biri de çıkıp, ‘E ne var bunda. Marmaris ve çevresinin bazı tapu kayıtları da Rodos’ta’ diyebilir.

Osmanlı döneminde Rodos; 12 Adalar ve Marmaris çevresinin bağlı olduğu sancaktı.

Bu bölgenin tapu kayıtlarının bir kısmı Rodos’ta kalmıştı.

Diyeceksiniz ki, Osmanlı o topraklara sahip ülkeydi, Rodos ise sahip olunan. Merkezdeki kayıt önemlidir.

Elálemin ağzı torba değil ki. Bir Yunanlı çıkıp, ‘Siz ülkenizdeki şu insanlara kötü muamele ediyorsunuz’ deyip bir belediye başkanınızı davet etme densizliği yapmaya kalkarsa ne diyeceksiniz?

Allah göstermesin, ya aklıevvel bir Fransız valisi, Suriye’den ayrılırken bizim İskenderun’a ait bazı kayıtları yanında götürdüyse.

Gül’ün bu ‘sözlü içtihadını’ gerekçe gösterip, kendi kafasınca ‘ezildiğini’ iddia ettiği bazı yerel yöneticileri davet edip, onlara ‘nasihat vermeye’ kalkarsa elbette şunu diyeceksiniz:

Böyle densizlik olur mu...

* * *

HAMAS
daveti fikri kimden çıktıysa, son derece yanlış bir karardı.

Şimdi o yanlış kararı savunmak için tuhaf gerekçelerden medet umuluyor.

Oysa misafir, daha dönüş uçağındayken, bu davetin gerekçelerini tek tek geçersiz kılmaya başladı.

HAMAS önce, ‘İsrail’i tanımama politikasından vazgeçmeyeceğini’ açıkladı.

Arkasından İran’a gitti.

Yine de bir noktayı teslim etmem lazım.

Dışişleri Bakanı Gül, bize karşı eleştirilerini nazik bir üslupla yapmaya özen gösterdi.

Çünkü AKP saflarından yapılan eleştiriler o kadar seviyeli değildi.

Eski alışkanlıklar hemen nüksetti, Zagorlar baltalarını çıkardı. Ve bu ziyareti eleştirenler anında ‘Amerikancılıkla’ ve ‘İsrailcilikle’ suçlandı.

Tabii bu sıfatlar, başkalarına da onlar için ‘HAMAS’çı’ deme imkánı veriyor.

Ama o arkadaşlar bu etiketten rahatsız olurlar mı bilmem.

‘Saddamcı’ sıfatına itirazları yoktu. ‘HAMAS’çı’ etiketi de hoşlarına gidebilir.

AKP, İsrail sözcüsünün, ‘Biz de PKK’yı davet etsek hoşunuza gider mi’ benzetmesine çok kızdı.

* * *

Kızmakta haklılar da.

Bence de arada dağlar kadar fark var.

Şunu da unutmayalım.

Her ülkenin ‘tehdit algılaması’ kendine aittir.

O nedenle bazıları için ‘terörist’ olan kişi ve örgütler, başkaları için ‘direniş örgütü’ olarak kabul edilebiliyor.

* * *

Halklar diplomasisi ne yazık ki, olaylara bu kadar nüanslı bakamıyor.

HAMAS, Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Demirel’in deyişiyle ‘henüz terör elbisesini çıkarmamış’ bir örgüttür.

Nitekim Türkiye’nin de üyesi bulunduğu birçok uluslararası kuruluş ve ülke, HAMAS’ı hálá terör örgütü olarak kabul ediyor.

Aynı ülkeler PKK’yı da öyle kabul ediyor.

Ayrıca sizin üst düzey bir askeri yetkiliniz bundan bir süre önce, PKK’nın ‘Filistinleşmesinden’ söz etmiş.

Yani benzetmeyi bizzat bir askeri yetkiliniz yapmış.

* * *

Türkiye’de bazı siyasiler uzun yıllar ‘Çeçen’ hareketine İslami dayanışma duygularıyla sempati gösterdiler.

Bu da Türkiye’ye pahalıya mal oldu.

İşte o nedenle sağduyu sahibi insanlar, hükümete ‘Bu işte de fazla acele etmeyin’ uyarısında bulunuyor.
Yazarın Tüm Yazıları