Maria’yı havaalanında nasıl sabahlattık?

Ahmet Uran, Vasil Danilof, Özgen Acar, Reha Muhtar, Stelyo Berberakis... 1980’lerde Atina temsilciliği hem çok zor hem de bu matrak isimlerle çok eğlenceli bir işti. İşte bir örnek hikâye...

Haberin Devamı

Türk-Yunan ilişkileri tukakayken, vıdı-vıdı, gerginlik, kriz hiç eksik olmazken Türk medyasının Atina’daki temsilcilerinin işi, bugünkünden çok ama çok daha zordu.
Rahmetli Ahmet Uran Baran önce Güneş’in sonra Anadolu Ajansı’nın, rahmetli Vasil Danilof da önce Günaydın’ın sonra Hürriyet’in temsilcileriydiler. Toprakları bol olsun.
Milliyet’in temsilcisi sevgili abim Özgen Acar’dı. Baran, Danilof ve Acar biz daha gençlerin hocalarıydı. Özgen abinin Türkiye’ye dönmesinden sonra Atina’ya sevgili Reha Muhtar geldi. Anadolu Ajansı açıldığında da halen A Haber’in Ankara Temsilcisi Murat Akgün.
Sabah ve NTV’nin Atina Temsilcisi sevgili Stelyo Berberakis de o zamanlar Cumhuriyet’teydi. Seksenler işte...
Onca işleri, onca güçleri olmasına rağmen o gazeteciler eşsiz mizah anlayışına sahipti. Birbirlerine hani yuh dedirtecek şakalar yaparlar ve sonra da kahkahalarla gülerlerdi. Eh hocalar öyle olunca talebeler de etkilendi.
Hürriyet’te Maria adlı bir asistan vardı. İşinde gayet iyiydi ama fazla meraklıydı. Her şeyi bilmek isterdi. Mesela Anadolu Ajansı’nın bürosuna geldiğinde o an ne yazıyoruz, göz ucuyla kontrol eder, masaların üzerinde kağıtlara da güya çaktırmadan bakardı.
Türkiye’de hayali ihcarattan aranan Turan Çevik Atina’da yakalanmıştı. Şakanın zamanıydı. Bugünle kıyaslandığında iptidai bilgisayarın başına geçerek “Ankara’ya not: Turan Çevik bu akşam özel uçakla İstanbul’a gönderilecek. Pilot, tesadüfen Murat Akgün’ün okuldan arkadaşı çıktı. Uçağa biz de bineceğiz” diye yazıp bıraktım.

Haberin Devamı

TELEFON SUSMADI

Maria geldi, çalışma odasına girdi. Güya çaktırmadan ekrana baktı. Murat’a dönüp;
- “Ee Murat, ne haber?”
Ne olsun Maria iş güç işte...
- Çevik için haber var mı?
Yooo...
Gitti ama içine kurt düşmüş bir kere. Bir saat sonra telefonla aradı:
- Yorgo Turan Çevik İstanbul’a mı götürülecek?
Nereden duydun? Haberim yok.
- Öyle söyleniyor. Özel uçak gelecekmiş Çevik’i teslim alıp gidecekmiş.
Yok ya. Sanmam...
İki saat daha geçti zırrr yine telefon:
Murat doğru söyleyin ya bilginiz var mı? Atina’da herkes bunu
konuşuyor.
- Yok Maria nereden bilelim?
Peki senin liseden pilot arkadaşın var mı?
- Yok!
Hava çoktan kararmış ama Maria’nın telefonları kesilmemişti.
Geceyarısına doğru o zamanlar Alman Haber Ajansı’nda teknisyen eşi adaşım Yorgo aradı: “Turan Çevik bu gece gidiyormuş!”
- Maria da söyledi, nereden öğrendin?
Alman kaynaktan...
O gece için son telefondu.
Ertesi gün Maria’yı aradık: “Ne oldu gitti mi Çevik?”
- Hayır. Havaalanında sabahladım. Belki bugün gider.
Şakayı daha fazla uzatmadık. Maria’ya durumu anlattık. Önce inkar etti ama sonra “Ya böyle şaka yapılır mı?” dedi.
O günden sonra Maria defelarca uğradı ajansa. Bilgisayarda ne
yazıyor, masalardaki kağıtlarda ne var, hiç bakmadı.

Yazarın Tüm Yazıları