Manastır'da gelen mesaj

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Geçen cumartesi günü saat 18.00 sularında, Cumhurbaşkanı Demirel Manastır İdadisi'ni gezerken kendisine önemli bir mesaj geliyor.

Mesajı ileten kişi, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Rafet Akgüney.

Akgüney, Dışişleri mensubu bir büyükelçi.

Demirel'in kulağına eğilerek bir şeyler söylüyor.

AĞABEYLİĞE SOYUNMUŞ

Çevredeki gazeteciler sadece şu cümleyi işitiyorlar:

‘‘Demek ki o da Arap dünyasının ağabeyliğine soyunuyor.’’

Gazeteciler bu sözlerin ne anlama geldiğini daha sonra öğreniyorlar.

Büyükelçi Akgüney, o sırada Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'in Türkiye'yi ziyaret istemini aktarıyor.

Hatta, kulağıma gelmekle birlikte henüz doğrulatamadığım bir habere göre, Cumhurbaşkanı Demirel'le telefonla görüşmek de istiyor.

Ancak Demirel o sırada yolda olduğu için görüşme gerçekleşemiyor.

Veya, Türkiye bu arabuluculuk girişiminin üzerine balıklama atlar görüntüsü vermek istemiyor.

Kanımca ikinci versiyon daha gerçekçi.

Çünkü bu yazıyı yazdığım saatlerde henüz Mübarek'e verilmiş bir randevu saati yoktu.

Cumhurbaşkanı'nın bugünkü (pazartesi) programı doluydu.

O programı değiştirme eğilimi de yoktu. Dolayısıyla Mübarek geldiği takdirde ancak akşam görüşmesi mümkün olabilecekti.

Veya görüşme salı gününe kalabilirdi.

HEYECAN YOK

Ankara Mübarek'in arabuluculuğu konusunda fazla heyecanlı görünmüyor.

Çünkü oradan gelecek cevapları aşağı yukarı tahmin ediyor.

Suriye'nin her zamanki oyalama taktiği ile klasik argümanları aktaracağına inanıyor.

Oysa Türkiye'nin bu konuda oluşturduğu baskı iklimini gevşetecek oyalama taktiklerine soğuk bakılıyor.

Türkiye bu konuda sonuna kadar da haklı.

Toprak bütünlüğüne kasteden bir cinayet şebekesinin elebaşısı Şam'da hüsnükabul görürken, o ülkeyle normal ilişkiler kurması artık mümkün değil.

ÇANKAYA ZİRVESİ

Üstelik devlet bütün kamuoyunu yanına almış durumda. Fazilet Partisi dışında bütün siyasi partiler Suriye'ye karşı oluşan tepkiye tam destek veriyor.

Yani iş, bir hükümet politikası olmaktan çıkıp, tam anlamıyla devlet politikası haline gelmiş durumda.

Şimdi gözler, bu hafta Çankaya Köşkü'nde yapılacak olan ikinci dış politika zirvesine çevrilmiş durumda.

Çankaya'da bundan iki hafta önce dış politika konusunda bir zirve yapıldı.

Bu zirveye Cumhurbaşkanı dışında başbakan, genelkurmay başkanı, başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı katılmıştı.

Yani tam bir devlet zirvesiydi.

Bu toplantının gerçek anlamı o günlerde kamuoyuna tam olarak yansımadı.

Ancak dış politikayı yakından izleyenler bu olayı, ‘‘Cumhurbaşkanı Demirel'in dış politikaya ağırlığını koyması’’ olarak yorumlamışlardı.

Suriye konusundaki ilk karar o zirvede alındı.

O günkü toplantı dağılırken, üç hafta içinde ikinci bir değerlendirme yapılması da karara bağlanmıştı.

İkinci zirve büyük bir ihtimalle bu hafta yapılıyor.

Toplantı tarihi henüz belli değil.

Ancak çarşamba veya perşembe günü yapılması kuvvetle muhtemel.

Öyle sanıyorum ki Suriye konusundaki temel politika bu zirvede belirlenecek.

Son günlerdeki gelişmelere bakılınca dış politika konusunda şu tablo iyice belirgin hale geliyor.

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Dış politikada iki tecrübeli siyasetçinin ağırlığı artıyor.

Bunların birisi Cumhurbaşkanı Demirel, öteki Başbakan Yardımcısı Ecevit.

Hatta bundan hareketle Ankara kulislerinde şöyle bir espri bile yapılıyor:

‘‘Türkiye dış politikada başkanlık sistemine geçti bile...’’



Yazarın Tüm Yazıları