Malatya Pazarı’nda bir esnaf iftarı

MALATYA yazımdan sonra karşılaştığım sevgili dostum Ferit Edgü, öyle bir mevsimi vardır ki Malatya’nın, şehre kayısı kokusu eşliğinde girersin, dedi.

Doğru söylemiş. Akşamüstü üniversite kampusundan ayrılıp çarşısını, pazarını gezerken, kayısının bütün çeşitlerini, renk tonlarını vitrinlerde gördüm, bir zanaatkárın emeğiyle süslenmiş kutular, kentin simgesini budur, dedirtti bana.

Rehberimizin bizi götürdüğü dükkánda, konukseverliğin zirvesine ulaştık. Yeni gelen taze cevizleri küçük çekiçle kıran, tatlı dilli delikanlı, kayısı üzerine öyle hoş şeyler anlattı ki, birden gözümün önünde cennet taamı mertebesine yükseldi.

* * *

PAZARLARI
çok severim, o renk cümbüşünde doğanın bütün güzelliklerini yaşarım.

Malatya’da iftar vakti bir türlü o pazardan ayrılamadım. Eğer bir daha Malatya’ya gidersem bilin ki, o pazarın çekimine dayanamadığımdandır.

Başka bir kentte iftar saatini yaşamak... Benim için ramazan, yaşama folklorundan etkileyici bir kesittir.

İftar vaktinde pazarda kurulan iftar sofraları, gerçekten sadece kutsal bir şölen değil, arkadaşlıkların, inancın pekiştirdiği bir başka álemdi.

Birçok tezgáhın önünde masalar hazırlanmış, ortak bir sofrada oruçlar açılıyordu. Hepsi bizi buyur ettiler.

Bir manavın, bir bahçe mimarının elinden çıkmamış kendiliğinden bir doğa gösterisi nasıl olur?

Onu Malatya Pazarı’nda gördüm. Onlarca yeşil salata, iştah açan kıvrımlarıyla üst üste konulmuş alıcısını bekliyor, çim bahçesine bakmaktan çok daha etkileyici, ruhum yemyeşil oldu.

Turuncu havuçların yanında bu renk cümbüşünü zenginleştiren siyah havuçlar.

Benim bütün sevgimi, duygularımı yeniden canlandıran alıç. Satıcı ikram ediyor, yiyorum. Sattıklarını şevkle, zevkle anlatanlara meftunumdur.

Alıç denince, benim başucu kitaplarımdan biri olan Hikmet Birand’ın deneme türünün bütün güzelliğini, alçakgönülülüğünü taşıyan Alıç Ağacı ile Sohbetler’ini anmadan geçebilir miydim?

Bir kelimeden kurulan bir dünya.

* * *

AKŞAM
alacasında şehrin Sahaflar Çarşısı’ndan geçtim. Eski kitapların kapakları yıllar öncesi okumalara götürdü beni. Ne güzeldir; kitaplar aracılığıyla geçmişe yolculuk.

Ahmet Caferoğlu’nun Malatya yöresinden derlediği bir türküyle bitirmeli yazımı:

"Pınarın başında söylenen sözler

Beni del ediyor sendeki gözler

Mahlede gelinler evdeki gızlar

Az galdılar beni yardan ederler "



Türkü, Hüseyin Şahinler - Süleyman Özerol’un "Arguvan Türküleri" kitabından alınmıştır.
Yazarın Tüm Yazıları