Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Karne marne

Bir sürü arkadaşımın çocuğu takdir almış. Ama anne babaları çok endişeli. Endişeliler çünkü sistem berbat.

Okullar SBS için notlar yüksek olsun da, okul puanı ve sıralaması da ona göre olsun diye çoğu zaman klasik sınavlarda notları bol tutmak zorunda kalıyor.
Bu her okul, her öğrenci, her takdir için geçerli değil tabii.

Ne başarı gerçek başarı, ne başarısızlık...

Zaten mesele başarı da değil, eğitim! Garip bir sınav sistemine tabi olan çocukların sınavı geçmek zorunda oldukları için neyi ne kadar öğrendikleri belli değil.

Hangi arkadaşıma sorsam, “Eğitim berbat, hiçbir şey öğrenmiyorlar” diyor. Ama herkes SBS’ye mecbur olduğu için, durumu idare etmek zorunda kalıyor.

Ben de bir ara çocuklarımı deliler gibi ders çalıştıracağım diye, ilişkimi rezil ettim. Durumu toparlayana kadar canım çıktı sonra. İçimdeki “Türk hırsı” hepimizi perişan etti.

Çocukların dersleri daha mı iyi oldu? Hayır. Nefret ettiler okuldan da, dersten de, kitaptan da.

En sonunda bir sürü ülkeden, okul sisteminden, köyden kentten gelen insanla karşılaşıp çalıştıktan sonra kafamı topladım. Çocukların okuldaki “ders” başarılarını bir kenara koyup, içlerinde başarılı olacaklarının sinyallerini verdikleri hobilerine yöneldim.

Hayatta hep önemsediğim iki konu vardı zaten; birincisi spor, ikincisi müzik. Bu ikisinin insan hayatına hep çok iyi yönde katkıda bulunduğuna, çok şey öğrettiğine ve ruhuna iyi geldiğine inandığım için, iki elim kanda olsa spor yaptırmaya ve müzikle haşır neşir etmeye ant içmiştim.

Kızım dansa, baleye, yer jimnastiğine yatkın çıktı. Kabiliyeti de fena değil. Çalışıp geliştirirse, kendine bu yönde bir hayat çizebilir. Kendi isteğiyle kemana başladı. Destekledik, devam ediyor.

Oğlumuzsa futbola yatkın... Adam küçücük boyuyla, gerçekten atom karınca gibi. Antrenmanları asla kaçırmıyoruz. Rolling Stones’a olan aşkından gitara sardı, zevkten dört köşeyim.

Okul ödevlerine elimizi sürmüyoruz. Kendileri neyi nasıl ne kadar yaparlarsa. Kendi sorumlulukları. Aferin alırlarsa kendilerine alırlar.

Bazen öyle saçma bir ödev geliyor ki, öğretmene not yazıyorum, özür diliyorum, bahane uyduruyorum, yapmıyoruz.

Yaptığım ayıp belki ama, gerçekten sırf laf olsun diye verilmiş ödevler de oluyor.

Bazen de öyle müthiş bir ödev geliyor ki, sonuna kadar tepelerindeyim.

Çok yorgun olduklarında kafa tatili veriyorum, göndermiyorum.

Ama spor antrenmanını, dans provasını asla asla asla aksattırmıyorum. Sporda aldıkları disiplin, takım çalışması, paslaşma, kazanma-kaybetme, paylaşma duygusunu kaçırmalarını istemiyorum.

Karneleri gelince notlara değil, gelişimlerine, eğilimlerine odaklanıyorum.

Öğretmen veya okulla, çocukların özgüvenine katkıda bulundukları alanlarda anlaşıp, özgüvenlerini bozma olasılığı olan konularda ciddi takışıyorum.

Kızımın matematikle arası düzeldi, “Bir üst seviyeye alalım” dediler, kabul etmedim. Çocuk tam kendine olan güvenini toplamış, hadi yine silbaştan savaşacak. Azıcık yapabilmenin tadına varsın, güveni otursun iyice dedim.

Çok mutluyuz. Önemsediğim şey arkadaşlık ilişkileri, terbiyeleri, ahlak değerleri, dürüstlükleri, yardımseverlikleri. Geri kalan dersler elbet öğreniliyor, er ya da geç, kolay ya da zor.

Sınıfta çok yaramaz, hatta sınıf sonuncusu dediğimiz arkadaşım dünya tatlısı bir çocuktu, bugün gayet başarılı bir işadamı.

Benim derdim okul derslerinde geçtikleri sınavlardan çok, verdikleri hayat sınavı...

Yonca
“sinir veli”

Gürkan Genç tam bir çılgın!

Ama ben hayatımda böyle şeker bir çılgın görmedim. Anne babasına “Hadi görüşürüz!” diyor ve sanki bakkala gider gibi, Türkiye’den Japonya’ya bisikletle yola çıkıyor. Evet bisikletle!

Derdi mi ne? Ailelere ve çocuklara bisikletin karne hediyesi olmaktan çok dünyanın en doğal, en sağlıklı ve güzel ulaşım aracı olduğunu hatırlatmak.

Amacı mı? Doğa için pedalla çölleri, dağları aşarak, başta küresel ısınmaya ve giderek artan çevre kirliliğine dikkat çekmek.

Şehirlerde doğa dostu ve ekonomik bir ulaşım aracı olan bisiklet için yol ağını büyütmek.

Gençlerde “Ben de başarabilirim!” duygusunu canlandırmak. Kişisel hedeflere destek olmak. Çevrecilik, güç, dayanıklılık, performans, azim, cesaret, hayal gücü, macera değerlerini gençlere hatırlatmak.

Kültürümüzü yolundan geçtiği diğer toplumlara anlatmak. Gürkan, çıkış o çıkış, Tokyo’ya vardığında 11 ay, 12.500 km, 11 ülke pedallamış olacak.
Ben de evden işe, işten eve haftada iki kere bisikletle gidiyorum diye havalara girdiydim. Gaza geldim her gün gidip geleceğim.

Gürkan şu anda Nagoya’da. Desteklemek ve inanılmaz maceralarını takip etmek isteyenler için blogu: http://dogaicinpedalla.blogspot.com/

Yonca
“pedalör”
Yazarın Tüm Yazıları