Yaşamın eğittiği ses

Güncelleme Tarihi:

Yaşamın eğittiği ses
Oluşturulma Tarihi: Mart 08, 2013 00:00

Müslüm Gürses’in hayatıyla ilgili yazı dizisinin son gününde, sözü onu tanıyanlara, dinleyenlere, sevenlere, onunla ilgili kafa yoranlara bırakıyoruz.

Haberin Devamı

MUHTEREM NUR (EŞİ) (2001’de verdiği bir röportajdan): Hem baba, hem kardeş hem de çocuk      

Müslüm yüzyıllar önce dünyaya gelseydi, din adamı olurdu. Ben bazen hacı mı aldım, hoca mı aldım, koca mı aldım derim. Kocam Allah’la baş başa verir kendini. TV’de dinle ilgili bir şeyler oldu mu sabaha kadar izler.
Mutfağa girdiğini, bir bardak su aldığını görmedim. Kirli çoraplarını kirli sepetine bile atmaz, çıkarır lavabonun kenarına bırakır. Hem çok sert, hem çok yumuşak bir insandır. Kocam gibi dünyada belki 15 tane çıkar. Benim kocam, dünyanın en iyi kocası, en iyi erkeği. Allah her kadına nasip etsin. Ben onun kadar iyi değilim. Dırdırcıyım. Müslüm benim için anne, baba, kardeş, çocuk gibi. Ne düşünürseniz, o duygularla birlikteyiz.

CEM DİZDAR (GAZETECİ-SIKI BİR DİNLEYİCİ): Hepimizdeki hicranı layıkıyla açığa vurdu
Neydi acaba Müslüm Gürses’in birbirine benzemez bu kadar insanı yakalayan yanı? Kendi adıma bir tespit yapmam gerekirse, “Hepimizin ve elbette onun da içine yuvalanmış olan ‘hicran’ı bir müzisyen olarak layıkıyla açığa vuruyor oluşuydu” diyebilirim. Müzisyen, meselesi “ruh”la olan kişidir. O da sesini kattığı şarkılarda eziklik -kimileri buna ezginlik diyor-, korku, kaygı, yalnızlık hissi, baskı, dayanışma yokluğu vs. gibi türlü gerekçelerle dile getiremediğimiz, içimizde kalan “derin meselelere” el atar. “Sesin güzeli olmaz, eğitimlisi olur” derler ya, yaşamın eğittiği bir sesi var Müslüm Gürses’in. Dinlemeye gönül indirirseniz, yaylılar, telliler, nefesliler ve ritmlerin önündeki sesiyle içinizde saklı tuttuğunuz hicrana ulaşmayı bilir... Ki bu gezegende en hicran dolu kalabalıklar malumunuz, yoksullar ve yoksunlardır...   

“Hakkımız değil mi bizim de gülmek/ Bizi bu fark yaraları öldürür” dediği de olurdu zaman zaman şarkılarında ama bu isyandan daha çok bir yanı sızlayan birinin sitemkârlığı tonundadır.... “Haydin bırakın işi gücü, at çalmaya gidiyoruz” netliğinde dile getirmezdi itirazını ya, kanımca John Berger’ın formüle ettiği şu doğruyu görebilen, sezebilenlerdendi: “Çözüm; yoksulların akşam lisanı. Bununla bazı doğrular anlatılıp korunabilir.”
Ne yazık ki yaralarımızın dile gelip, iyileşmesi için artık yeni şeyler söyleyemeyecek... Ve ne mutlu ki Safiye Ayla, Neşet Ertaş, Ali Ekber Çiçek, Ahmet Kaya, Selahattin Pınar, Zeki Müren, Cem Karaca ve daha nicesi gibi hep ruhumuzun yakınında olacak...

Haberin Devamı

MURATHAN MUNGAN (ŞAİR-YAZAR...) “Aşk Tesadüfleri Sever” albümünde birlikte çalışmışlardı) (Önceki röportajlarından derleme)
Şarkı söylemek için seçilmişlerdendi

Ben Müslüm Gürses’i, sonradan keşfetmiş biri değilim. İnsanların Müslüm Gürses dinlemekten mahcup olduğu dönemlerde, çok iyi okuduğu şarkıları büyük bir keyifle dinliyordum. Ben kendi adıma, Müslüm Gürses’in okuma tavrında, tarzından hiç sapmayan, dönem eğrilerine teslim olmayan bir gelişim çizgisi gördüm. Bunu biraz eski hafız ve gazelhan geleneğine bağlıyorum. Çok kendine has, sesi nazal kullanmadan, kendi yatağını baştan aşağı kazarak ördüğü bir şey. Açıkçası ümmi diyorum; şarkı söylemek için seçilmişlerden. Bu toprakların yerel renklerini çok iyi yansıttı.

“Ah Oğlum” şarkısında fark ettim ki 30 senedir Müslüm Baba diye bilinen birinin, ilk defa oğluna seslendiği bir şarkı yazıyorum. Bu bir hesap işi değildi. Dur Müslüm Baba’ya bir şarkı yazayım da oğluna seslensin diye çıkmadı. Bendeki babadan, bendeki oğuldan çıktı.

Haberin Devamı

CANER-NURAN EROL IŞIK (SOSYOLOG-YAZAR): Arabeskin en sahici yüzüydü
Müslüm Gürses ve Müslümcüler hakkında pek çok sosyolojik araştırma yapıldı, tez yazıldı. Bunlardan bazıları kitap haline getirildi. Akademisyenler Caner Işık ile Nuran Erol Işık’ın kaleme aldığı “Arabesk ve Müslüm Gürses” böyle bir kitap. 2002’de yazılan tezin, yenilenmiş ve gözden geçirilmiş baskısı bu yıl tekrar çıktı.

EN ALTTAKİLERİ TEMSİL ETTİ

1980 sonrası arabesk müzikte Müslüm Gürses, bu türün marjinal noktasını temsil etti. İşsizlerin, tutunamamışların ve arabesk adı altında her türlü aşağılanmaya maruz kalan insanların kültürel kodu haline geldi. “Müslümcüler” olarak anılan ve belirli sembolik anlam dünyaları olan bir grup oluştu ve bu kitle dışa bağımlı kapitalistleşme sürecinde en alttakileri temsil etti. Onlar “doğarken ölmüştü”. Bu durum, maddi değerlerin önemsendiği hayatta, manevi değerlerin ön plana çıkarılması gibi bir sonucu ortaya çıkardı ve Müslümcüler, dostluğu ve sevgiyi en kutsal değer olarak kabul etti.

Müslüm Gürses onlar için bir “baba”, hatta yaşamda nasıl bir duruş gösterilmesi gerektiğini örnekleyen biri oldu. Orhan Gencebay arabeskin kurucusu ve yaygılaştırıcısı sayılabilecekken, Müslüm Gürses özellikle 80 sonrasında en alt tabakaya hitaben yapmış olduğu müziklerle çok özel bir yere gelmiştir.
Müslüm Gürses büyük paralar kazanmadı, lüks, şatafatlı bir hayat yaşamadı ve her zaman mazbut bir aile babası tavrı taşıdı.

2000’lerde Mülsüm Gürses önemli değişimlere imza attı. Caz, rock ve pop müzik icra etti. Bunlar Müslümcüler tarafından takdir görmedi, fakat daha önce Müslüm Gürses dinlemeyenlerin de dinlemesini sağladı. Onun bu durumu köksüzleşmeye işaret ediyordu. Müslüm Gürses’in Müslümcüler ile arasında anlamsal köklü bir ilişki vardı. Ama yeni oluşturmaya çalıştığı dinleyici kitlesi ile yakın hiçbir ilişkisi yoktu. Yaratılmak istenen alanda beklediği itibarı görememiştir, çünkü yeni ortamda sanatçı itibarını kurmaz, bizzat bireysel duruşu ile varlığını sunar.

Müslüm Gürses’i kişi olarak ve ikon olarak iki aşamada düşünmek gerek. Kişi olarak, ihtiyaçları doğrultusunda sistem içinde bir yol bulmaya çalışan, geçim kaygıları olan, hayatı anlamaya çalışan kişidir. Müslümcülerin Müslüm’ü ise bir ikondur ve toplumun en dışlanmışlarının sığındığı alandır. Müslümcüler, aslında onun reklamlarda boy göstermesinden, popçularla müzik yapmasından rahatsızdır. Çünkü Müslüm Gürses onlara göre paraya değer vermeyen ve insanların kandırılmasına ön ayak olan bir şeyde bulunmaması gereken kişidir.

Oysa Müslüm Gürses arabeskin en sahici yüzüdür ve reklam dünyası için sahicilik çok önemlidir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!