Banu Alkan sendromu yaşıyoruz

Güncelleme Tarihi:

Banu Alkan sendromu yaşıyoruz
Oluşturulma Tarihi: Mart 21, 2011 00:00

Müziğe çok uzun bir ara verdi ama hiç unutulmadı. Hazırladığı “O Kız” adlı single’la da listelere en üst sıralardan giriş yaptı. Zamana meydan okuyan, geçen yıllara rağmen hem güzelliğini, hem formunu hem de sesini korumayı başaran Ayşegül Aldinç’le müzikten aşka, magazinden oyunculuğa uzanan çok keyifli bir söyleşi yaptık.

Haberin Devamı

Single beni kesmedi, ya sizi?
- Beni de kesmedi.
Ne zaman gelecek peki albüm?
- Yakında diye düşünüyorum.
Daha önceki albümlerinize baktığınızda, yanlış şarkılarla çıkış yaptığınızı düşünüyor musunuz?
- Bazen “Bu şarkı tutar” diyorsun ama başka biri tutuyor. Doğru zamanda doğru şarkıya oynamak lazım. Çıkış şarkısı çok önemli. Önceki albümlerimde bu anlamda çok stratejik hatalar yapıldı. Bu işi çok iyi bilen tüccar şarkıcılar var. Müziğe daha ticaret gibi bakıyorlar. ‘Tüccar’ derken, hangi malı vitrine çıkaracağını iyi bilenlerden söz ediyorum. Ticaretle ilişkimin olmaması bu anlamda bana dert oldu diyebilirim. Sonuçta fasulyeyle yapılmıyor bir albüm, para veriyorsun. Ben para kazanmadım mı? Tabii ki kazandım. Yoksa bu kadar iş seçebilir miydim? Annem her zaman paramı doğru yönlendirmem konusunda bana destek oldu. Ama biraz tüccar kafalı olmak isterdim. Zaman o zaman zira.
Sizden dinlediğimiz “Sorma” şarkısıyla çıkış yapan çok isim oldu. Başka şarkıcıların bu parçayla meşhur olmaları karşısında siz ne hissettiniz?
- Bu da az önce sözünü ettiğim stratejik hatalardan biriydi. Sezen (Aksu) her zamanki gönül bolluğuyla “Sorma”yı bana armağan etmişti. Ben onunla çıkış yapmadım ama hit oldu. Şarkıyı ben çıkardım, beş ayrı kişi kaymağını yedi.

GÜZELLİK SORULARI BENİ ARTIK SIKTI

Marka değerinizin yüksek olduğunu söyleyebilir miyiz?
- Sanıyorum öyle. Müziğe verdiğim 10 yıllık ara esnasında bir krem reklamında oynadım mesela. Talep görmek, tercih edilmek insanı besliyor.
Yaşınızı söylemekten ısrarla kaçıyorsunuz. Okan Bayülgen’in “Kral Çıplak” programında bile söylettiremediler size yaşınızı...
- Şimdiye kadar ağzımdan duymadıkları doğru ama aşağı yukarı tahmin edilebilir. O zaman bu oyun devam etsin!
Peki güzelliğiniz hakkındaki sorulardan sıkıldınız mı?
- Evet... Bana sürekli “Hâlâ nasıl böyle güzel olabiliyorsun?” diye soruyorlar. Benimle aynı yaş grubundaki kadınların da gençlerin de ilgisini çekiyor bu. “Kesin bir numarası vardır” diyorlar. Tabii ki var! Zinde ve sağlıklı kalmak emek ister. Bu sorular, verdiğim emeğin karşılığı bir anlamda. Olduğundan daha genç görünüyorsan, dünyanın her yerinde bu sorularla karşılaşırsın. Ama o kadar çok cevapladım ki bu soruyu, tekrar tekrar anlatmak yoruyor beni.

MAGAZİNSİZ BİR HAYAT DÜŞÜNEMEM

Magazin dünyasının büyük ilgi gösterdiği bir sanatçısınız. Sizin ilginiz var mı magazine?

- Bayılırım magazine. Magazinsiz bir hayat düşünemem. Dergileri, magazin eklerini okumayan çok az kişi vardır bence. Magazin dünyasındaki figürler hakkında her şey biliniyor. O kişiler saklandıklarını düşünebilirler ama inanın herkes her şeyi biliyor.
İnsan bu hisle işini yaparken kendini çıplak hissetmez mi?
- Aslında bu durum hafif bir Banu Alkan sendromu. Olanın dışında bir boyutta yaşamanın adına ‘Banu Alkan sendromu’ diyoruz. Orada, orta yerde bir durum cereyan ediyor ve siz hiç kimse bunu bilmiyor gibi davranıyorsunuz.
Bunca zamandır bu dünyaya nasıl katlanabiliyorsunuz peki?
- Antidepresan almamaya devam ediyorum, uzun vadede zarar görürüm diye. Alsam gayet rahat ederim, teflon gibi kayar gider dertler üzerimden ama almamayı tercih ediyorum...

FİLDİŞİ KULEDE OTURUP DİĞERLERİNE TEPEDEN BAKMIYORUM

Sizde kıskançlık var mıdır?

- Tabii ki var ama mesleki anlamda ya da güzellik konusunda filan değil. Sevgi paylaşımı konusunda kıskançlığım var. Çok sevdiğim kişiler, başkasını benden daha çok sevdiğinde bozulabilirim. Çocukça biliyorum ama öyle...
Sanatçı arkadaşlarınıza karşı bir kıskançlığınız yok yani?
- Yok dedim ya. Herkes eşsiz ve tek. O yüzden kıskanılacak bir durum yok. Bu duyguyu içeriden temizlemek lazım. Temizlik çalışmaları da yıllarınızı alıyor.
Sizin için “Hırslı” diyorlardı ama demek ki hiç de öyle değilmişsiniz...
- Herkesin üstüne çıkabilecek aklım var. Hırslarım olsaydı, yöntemlerim de olurdu. Ama bulunduğum noktaya baktığınızda hırslı olmadığımı görürsünüz.
“Polemiğe gireceğim bir durum yok, çünkü dengim yok” demişsiniz bir önceki röportajınızda...
- Kiminle polemiğe girebilirim ki? Bu sözüm kendimi çok önemsediğim ve fildişi kulede oturup diğerlerine tepeden baktığım anlamına gelmesin. Benim de beğenmediğim, abartılı bulduğum söylemler, tavırlar, sevmediğim kişiler var. Ama bu konulardaki fikirlerini yakınlarınla paylaşırsın, olur biter. Düşüncelerini gazetelerde görmek istiyorsan, sen bir ‘polemik sever’sin demektir. Yok, bana göre değil bunlar.
Bazı söyleşi programlarında rahatça dile getirilebiliyor bu fikirler, siz de o programlara katılmayı düşünmez misiniz?
- Doğru, üç-dört kişi bir araya gelip, çok da güzel güncel dedikodu yaparak para kazanıyorlar. Hem dedikodu yap hem para kazan! Güzel iş, sevdim. Neden olmasın?

“İLİŞKİ AĞAÇLARI”NDA ADIMI GÖRÜYORUM

Televizyoncular sizdeki bu yorumculuk cevherini keşfetmedi mi hâlâ?

- Keşfetmez olurlar mı! Ben uzak kaldım fikre. Aslında pekâlâ eğlenceli olabilir. Şu aralar konuşulan bir program var zaten. Her an hayata geçebilir. Gözlemlenen konumdan gözlemleyen konumuna geçiyorsun. İkisini aynı anda yaparsan, işte bu polemik konusu olur. Ama bunu para karşılığı yaparım. (Gülüyor) Gördüğün gibi anında araziye uydum!
Elinde cetvelle gezen hocalar gibi olursunuz sanırım...
- Yapma, öyle mi görünüyorum? Benim çakan tarafım fena olabilir gerçekten. Köşe yazarlığı yaparken arada elimi tutamadığım oluyordu.
Kitap yazmayı düşünüyor musunuz?
- Düşünüyorum ama insan kendi hayatını yazarken bile bazı şeyleri sansüre uğratabilir. Tabii benim hayatımda öyle dehşetengiz hadiseler, kanırtan hikâyeler yok ama yapılan birtakım haksızlıklar var. Hayat o kadar da düz bir çizgide gitmemeli haksızlık yapanlar için. Birilerinin morali bozulmalı...
Müziğe verdiğiniz 10 yıllık ara, sözünü ettiğiniz o haksızlıkların bir sonucu muydu yoksa tamamen kendi kararınız mı?
- O ara, benim kendime yaptığım bir haksızlıktı diyebiliriz. Ben hissettikleriyle yaşayan biriyim. O zaman öyle hissetmiştim, şimdi böyle hissediyorum. “Bir aşk durumu mu var?” diye sorgulayanlar olmuş. Aşk yaşarken niye kendimi eve kapatayım, deli miyim ben? Özel hayatını ortalıklara sermemiş biri olarak, bazen kendimi magazinde yapılan “ilişki ağaçları”nda görüyorum. Hani kim kiminle olmuş, sonra kime gitmiş şeklindeki haritalarda. Bazıları her durakta durmuş mesela. Herkes birbirinin arabasına binip inmiş! O duraklarda hiç işim olmamasına rağmen benim de adım anılmış...

Haberin Devamı

SONER’LE ARAMIZDA MANASIZ BİR KIRGINLIK OLDU

Soner Sarıkabadayı’ya şarkıcı olması yönünde baskı yaptığınız doğru mu?

- Soner’le beste için bir araya gelirdik. Yanıma gitarıyla gelirdi, birlikte çalıp söylerdik. Ona sürekli “Sen neden şarkı söylemiyorsun?” derdim. Sonra manasız bir kırgınlık oldu aramızda. Şimdi kendini gayet güzel ifade ediyor. Şarkıcı olmak çok özel bir seçim, belli bir üslup gerektiriyor. Bu üslup da onda var. Taklidi bile yapılıyor. Kendine özgü, sevilen insanların taklidi yapılır.
Sizin taklidinizi yapan var mı?
- “Kara Sevda” zamanındaki halimi, gay kulüplerinde taklit ettiklerini görmüştüm. Onlar beni severler, ben de onları çok severim.

Haberin Devamı

BAZI OYUNCULAR HAK ETTİĞİNDEN  ÇOK DAHA FAZLA PARA KAZANIYOR

Oyunculuğa devam edecek misiniz? Mesela bir dizide oynamayı düşünmez misiniz?

- Aslında çok iyi diziler var. Ama dikkat edin, senaryolar hep erkeklere yönelik. Oyunculuğunu gösterebileceğin bir alanın olması lazım ki, onun üzerine bir şey inşa edesin. “Ayşegül bunu güzel oynar” diye düşünülen bir projede koşa koşa yer alırım. Tabii çalışma şartlarının insani boyutlarda olması gerekiyor.
Popüler dizi oyuncuları çok iyi paralar kazanıyor. Sizce kazandıklarını hak ediyorlar mı?
- Bazıları hak ettiğinden çok daha fazlasını alıyor. Ama devran hep böyle dönmüyor. Önce paraya boğup daha sonra eşekten düşmüş karpuza döndürüyor bu sistem genç oyuncuları. Sanat dünyası hakkının yendiğini düşünen sanatçılarla dolu. Hep aynı kişiler var ortalıkta. Dizi süreleri kısalınca insanlar daha az para alacaklar ve buna hazırlar mı, bilemiyorum. Oyuncuların kendilerine biçtikleri rakamların mantıklı miktarlar olması gerekiyor.

Haberin Devamı

NEPAL’DE HERKES YERDEN YARIM METRE YUKARIDA DOLAŞIYOR

Gezmeyi mi daha çok seviyorsunuz, okumayı mı?

- Öğrenmek, beni hayatta en çok ilgilendiren şey. Ama teorik bilgi bir yere kadar. Ben bugüne kadar çok gezdim. En olmadık ülkelere gittim, değişik kültürlerin içerisinde bulundum. Çin’e, Hindistan’a, Brezilya’ya gittim. Mesela Nepal, en çok özlediğim yerlerden biri.
Gerçekten huzur var mı orada?
- Var valla, herkes yerden yarım metre yukarıda dolaşıyor! Adam yere tükürüyor mesela, bu sosyal anlamda ayıptan beter bir hareket. Ama o, tükürerek içindeki pisliklerden arındığını düşünüyor. Çin de bana çok tuhaf duygular veren bir ülkeydi.
Meditasyon yapıyor musunuz?
- Ben çok hareketli, durağanlıktan sıkılan biriyim. 10 dakika hareketsiz kalsam devinmeye başlarım. Meditasyon bana göre değil yani. Spor yapıyorum ben. Sağlam kafa sağlam vücut ilişkisi... 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!