Kızgın değil kırgınız

Güncelleme Tarihi:

Kızgın değil kırgınız
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 13, 2008 00:00

II. Abdülhamit'in torunu olan Adile Nami Osmanoğlu Tars ve kızı Feyzan Arıbaş, kırgınlıklarını anlattı.

Haberin Devamı

Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’in küçük torunu olan Adile Nami Osmanoğlu Tars ve güzel kızı Feyzan Arıbaş, 1974 yılında geldikleri Türkiye’de yaşadıkları kırgınlıklarını, burada verdikleri mücadeleleri ve hayal ettikleri standartları Hello dergisine anlattı.

Aileniz uzun süre sürgün hayatı yaşadı. Af çıktıktan sonra yeniden Türk topraklarına gelmeniz aile büyüklerinde nasıl bir etki yarattı?

- Adile Osmanoğlu: Ailemin her zaman toprak özlemi vardı. Sürgün hayatı yaşarken hep bir yerlere ait olduklarını ama bir o kadar da olamadıklarını hissettiler. Ne olursa olsun bir gün Türkiye’ye, kendi topraklarına geri dönme arzusu vardı. Çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek, kendi memleketlerinde evlendirmek istediler.

Aileleniz bu zor geçen süreci kabullenmiş gibi görünüyor. Öyle değil mi?

- A.O.: Tabii onlar da böyle bir duruma gelineceğini biliyorlardı. Fakat bu kadar uzun ve sıkıntılı geçmeyebilirdi.

Kızgın değil kırgınız
En azından buraya geldiğimizde bize kolaylıklar sağlanabilirdi. Sonuçta uzun süre memleketimizden uzakta bir sürgün hayatı yaşadık. Hiçbir zaman kurulu bir düzenimiz olmadı. Ne yaşadığımız ülkenin vatandaşı olabildik, ne de kendi memleketimizde istediğimiz yaşam standartlarında kalabildik.

Haberin Devamı

Türkiye’ye gelmekten memnun değil misiniz?

- A.O.: Türkiye’ye çok güzel bir şekilde getirildik. Ama hiçbir şekilde bize kolaylılar sağlanmadı. Bizim derdimiz asla unvan değil! Tarih içinde köklü bir aileyiz ve ailemizin isminin korunmasını istiyoruz. Mesela tarihle ilgili herhangi bir konu hakkında profesörlerle birlikte bize ya da aile büyüklerimize danışılabilir. O dönemde yaşanılanları bizden de bilenler var.

Sizi Türkiye’ye çağırmaları göstermelik miydi?

- A.O.: Bence göstermelik. Bizimle birlikte af döneminden pek çok kişi yararlandı. Orada bizi diğerlerinden ayırmadılar. Sadece memleket uğruna oradaki hayatını ve düzenini bozup Türkiye’ye gelenler var. Benim kızım da bu yüzden yurtdışında eğitim alıyor. Neden Türkiye’de dedelerinin kurduğu okullarda okuyamasın? İşte biz bunlara kızgın değiliz ama kırgınız.

Haberin Devamı

Kendi ailenizde gördüğünüz Osmanlı kültürü sizce şu an anlatılanlarla gerçeği yansıtıyor mu?

- A.O.: Benim gördüğüm kadarıyla Osmanlı çok homojen bir topluma sahipti. Herkes birbiriyle bir bütün halinde yaşıyordu. Sanat konusuna gelince bugün hálá o dönemin devamını yaşatmaya çalışıyorlar. Günümüzde tek gerçekliğini koruyamayan şey Osmanlı mutfağıdır. Dünya trendleri yüzünden Osmanlı mutfağı daha farklı tatlara dönüştürüldü. Eğitim dersek eskiye oranla yenilikler gerekiyordu. O yüzden o günün eğitim sistemini yaşatmanın imkanı yoktu.

TEK İSTEDİĞİMİZ SAYGI

/images/100/0x0/55ead637f018fbb8f899dda4

İspanya’da İngiltere’de ve Fransa’da tahttan düşmüş fakat hálá davetlerde boy gösteren kraliyet aileleri var. Türkiye’yi temsilen sizleri hiçbir özel davette göremiyoruz. Sebebi nedir?

- A.O.: İşte anlatmak istediğim buydu. Biz özel bir aileyiz. Türkiye’ye geldiğimizden beri ne bir miras kaygısı, ne de başka bir şey istedik. Bizim istediğimiz tek şey dedelerimizin bizlere bıraktığı saygı. Türkiye’nin de bizimle onur duyması gerekiyordu. Türkiye’de özellikle bir sosyeteden bahsediliyorsa bizim ailemizin orada olması gerekiyordu.

Haberin Devamı

Kızınız Feyzan’a sormak istiyorum; köklü bir aileden gelmek nasıl bir duygu?

- Feyzan Arıbaş: Öncelikle çok onur ve gurur verici bir duygu. Bizim ailemizde genel olarak büyüklerime karşı bir görgü ve saygı vardır. Ailedeki ve dışarıdaki büyüklerimize karşı özellikle sofrada yemek yerken öncelikli kurallarımız vardır. Büyükler izin vermeden, söz almadan konuşmamamız, masadan kalkmamamız gibi özel gelenek ve göreneklerimiz hálá devam etmektedir.

Şu an nerede yaşıyorsunuz?

- F.A.: Ailem Adana’da ben ise Fransa’da yaşıyorum. Beşiktaş Lisesi’ni bitirdikten sonra Fransa’ya eğitim almak için gittim. Gidiş amacım aslında lisan öğrenmekti. Fakat daha sonra Turizm ve Otelcilik Üniversitesi’nde okumaya karar verdim. Sekiz senedir Fransa’da yaşıyorum. Bu sene üniversiteyi bitiriyorum. Diplomayı aldıktan sonra hemen çalışmaya başlayacağım Hotel deFrance Anjers’da.

Haberin Devamı

Fransa’da ne üzerine eğitim aldınız?

- F.A.: Fransa’da masa ve sofra eğitimi aldım, son sene gastronomi bölümü üzerine tez hazırladım.

Türkiye’de çalışmayı düşünüyor musunuz?

- F.A.: Bunu tabi ki ileride yapmayı çok isterim şu an Fransa’da iş hayatına atılacağım. Diplomayı aldıktan sonra Hotel deFrance’ın restoran bölümünde müdür yardımcısı olarak işe başlayacağım.

Fransa yerine neden Türkiye’de çalışmıyorsunuz?

- F.A.: Ailemi ve burada yaşadıklarını düşününce tabi ki Türkiye’de bir şeyler yapmak istiyorum. Hem

Kızgın değil kırgınız
Türkiye’yi dışarıda temsil etmek hem de kendi yapabileceklerimi insanlara göstermek isterim. Sonuçta özel bir aileden geliyorum. Şu anda bir şey söylemek için çok erken fakat en azından önce yurtdışında kariyerime bir şekilde başlamak istiyorum. Daha sonra Türkiye’de çalışmalar yapmak istiyorum.

Sosyete dejenere olmuş

Haberin Devamı

Hobileriniz nelerdir? Daha çok nelerle vakit geçirmeyi seviyorsunuz?

- F.A.: İşim gereği yemek yapmayı çok seviyorum. Özellikle tatlı ve pastalara çok merakım var. Bunun dışında eski filmleri izlemekten çok keyif alıyorum.

Yeni nesil sosyete hakkında ne düşünüyorsunuz?

- F.A.: Benim açımdan şöyle bir şey var; sosyeteden konuşulduğu zaman bana biraz dejenere bir hayat gibi geliyor. Kendini göstermek, buradan geldim demek ya da yaşantımı bir şekilde gözler önüne sermek pek de sevdiğim şeyler değil.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!