Evlilik gereksiz prosedür

Güncelleme Tarihi:

Evlilik gereksiz prosedür
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 06, 2008 00:00

Aşk için "Hayatın ta kendisi" yorumunu yapan Janset, evliliği ise gereksiz bulduğunu söyledi.

"Televizyon Çocuğu" ile ünlenen, "Ayrılsak da Beraberiz", "Yarım Elma" gibi dizilerle şöhretini perçinleyen Janset, Madame Figaro dergisine konuştu. Aşk için "Hayatın ta kendisi" yorumunu yapan oyuncu, evliliği ise gereksiz bulduğunu söyledi: "Evlilik gereksiz ve eskiden süregelen bir kısıtlama prosedürü. Ve inanın mutsuz birlikteliklerin hepsi sevenin sevdiğiyle yaşamasına izin verilmemesinden kaynaklanıyor bence."

Madame Figaro dergisi, bu ayki sayısında "Televizyon Çocuğu" ile ünlenen ve "Ayrılsak da Beraberiz", "Yarım Elma" gibi dizilerle beğeni toplayan Janset’e kendisiyle ilgili çağrışımlar yapan kelimeler verdi; o da bu kelimeler üzerinde dilediği gibi kalem oynattı. Aşk için "Hayatın ta kendisi" yorumunu yapan Janset, evliliği ise gereksiz bulduğunu söyledi.

TELEVİZYON ÇOCUĞU: Benim bu işin ne kadar emek, zeka, özveri, hazırlık gerektirdiğini canlı kanlı görmemi sağlayan proje. Yaptığımız işi çok seviyorduk ve incitmemeye özen göstererek hazırlanıyorduk. Bakmayın Okan’ın (Bayülgen) herkese kaba davranıyormuş gibi göründüğüne; tanıdığım en hassas ve saygılı insanlardan biri. Ve en çekindiği şey birini incitmek. Öyle bir şey hissettiği an kıvranmaya başlar, kişinin gönlünü alana kadar terler döker,

Evlilik gereksiz prosedür
üzülür. Enteresan bir hocaydı benim için.

MODELLİK: Çok güzel bir meslek ama kısa ömürlü, yazık. Hálá, sevdiğim modacılar için objektif karşısına geçiyorum. Normalde röportaj çekimlerinde kendi tarzımı sergilemeyi tercih ediyorum ama koleksiyonlarını beğendiğim modacılar için de moda çekimi yapıyorum.

JAN PAÇAL: Güzel insandır Jan. Çocukluktan ergenliğe geçişte bir kardeşin ne kadar etkili olabileceğini zaman geçtikçe daha iyi anlıyorum. Gözü hep üstümdeydi, korumacıydı ama dikkat; baskıcı değildi. İnsan olmama değer verdi her zaman, kardeşi olmamdan yararlanıp ego savaşına girmedi. İyi bir gazeteci, çok iyi bir fotoğrafçı. Özgür ruh. Abim.

ÇERKEZ: Bu ülkenin en sevdiğim tarafı gerçek anlamda bir mozaik olması. Ve bu özelliğe sahip çıkarak tüm dünyanın gözbebeği olabiliriz. Azınlık kültürlerin özellikle korunması gerektiği görüşündeyim. Hiçbir yerde rastlanmayan bir birleşim. Ben insanların Çerkez, Alman, Kürt, Ermeni, Fransız, zengin, beyaz, siyah şeklinde ayrılmasını esefle kınıyorum. Benim eniştelerimden biri Kürt ve kendisini dünyalara değişmem. Ne yapayım, ona düşman mı olayım? Çok saçma! Evet Çerkez’im ve farklı bir kültürü bu topraklarda yaşatabiliyor olmaktan mutluyum. Bunun böyle kalmasını, hatta daha iyiye gitmesini istiyorum. Ne mutlu Türküm diyene.

PARA: Bu işe ilk başladığımda; yapımcıların duygu sömürüsü üzerine boyun eğdiğim ve onları zengin ettiğim oldu. Sonra fark ettim ki; ucuz işlerini seyredilir kılman sana teşekkür etmelerinden çok, ucuz olan senmişsin gibi davranmalarına sebep oluyor. Akıllandım şimdi. Söz konusu işten para kazanılıyorsa hakkım olan neyse onu istiyorum. Projelerde en önce kalite ve niyet önemli benim için, para sonra geliyor. Hatta bazı organizasyonlarda para sormuyorum bile. Hatta hatta bazı amatör projelere cebimden para çıkardığım bile oluyor. Hayatımın merkezinde durmuyor ama yapmak istediğim projeleri hayata geçirebilmem ve yaşayabilmem için paranın önemini biliyorum.

EVLİLİK: Gereksiz ve eskiden süregelen bir kısıtlama prosedürü. Ve inanın mutsuz birlikteliklerin hepsi sevenin sevdiğiyle yaşamasına izin verilmemesinden kaynaklanıyor bence.

ÇOCUK: Tecavüzcüler, katiller, hırsızlar, politikacılar da bir zamanlar çocuktu. Çocuğun potasyumunu eksik etmemek lazım geldiğini Cem Yılmaz (bkz: DVD) çok güzel anlatmaktadır. Sokaklarda bırakılan, bakım ve eğitime muhtaç bu kadar çocuk varken insanların bakamayacakları çocukları 20 lira uğruna doğurmalarını vicdanım

/images/100/0x0/55eb60f4f018fbb8f8bd469f
anlamıyor. Doğurulan çocuğa ayrılan 20 liraları sokakta kalmış, evsiz çocukların bakımı için kullansalar daha insani olmaz mı? Geleceğini sokaklara bırakan bir ülkenin yarınına güvenle bakması olası mı?

AŞK: Hayatın ta kendisi.

Çıplak geldik çıplak gideceğiz

OYUNCULUK: Dünyanın en güzel ama en ruh hastası işi. Şu aralar yeniden oyuncu meslek birliği kurulma çalışmaları başladı ve gayet güzel ilerliyor. Tüm oyuncular bu birliğe sahip çıkmalı. Bu birliktelik sağlanmadan pek parlak bir geleceğimiz olduğunu sanmıyorum. Bütün oyuncuların aynı cümleyi söylemeyi becerdiği gün bu memlekette çok şey iyiye doğru gidecek. Abartmıyorum, inanın. Siyaset de buna dahil. Ne Kemal Sunal ne de ailesi (ki böyle onlarca isim sayabilirim ama siz de biliyorsunuzdur canım) şu an içinde bulundukları çaresizliği hak ediyorlar. Eğer yapımcılar değerlerimize böyle sahip çıkıyorsa ve sevmekten kastettikleri buysa, ne olur bizi sevmesinler. Olayın sevgi ile ilgili kısmını seyirci ile yaşıyoruz biz, yapımcı ile işimiz tamamen matematik. Ortada bir gönül borcu yok, gerçek olalım. Borç varsa da, alacaklı taraf biziz.

SOYUNMAK: Konunun "soyunmak" olarak ele alınması ucuz bir yaklaşım gibi geliyor. Soyunman için bir sebep olmalı. Yataktan mı kalktın, tecavüze mi uğradın, nedir? Evde durup dururken soyunuyor musunuz? Pornografik bir yaklaşım ve sağlıklı değil. ’Banyo’ filminde, banyoda geceden kalma uyuyakalmış bir kadını oynadım. Çıplak başlayıp, sonra giyiniyordum. Film aldatılan insanlar ve çaresizliği anlatırken, magazin basını olayın sadece memesel kısmıyla ilgilendi. Yazık oldu Süleyman Efendi’ye. Seyirciyi eğitmek basının elinde ve elindeki silahı hiç doğru kullanmadığını düşünüyorum. Çıplak geldik çıplak gideceğiz, benim 50 kiloluk çıplak bedenimin kimseye bir şey kazandıracağını sanmıyorum. Dolayısıyla soyunmak ya da soyunmamak gibi bir düşünce ayrımım yok. Rol neyi gerektiriyorsa çıkar onu oynarsın, bu kadar basit. Soyunmak bir ayrıcalık ya da marifet değil, önemli olan karakteri doğru sunmaktır.

Evlilik gereksiz prosedür
YAZMAK: Yazıyorum, yazmayı seviyorum. Uzun süredir üstünde çalıştığım bir hikaye şu an senaryo haline getiriliyor (senarist sürpriz) ve çok mutluyum, inşallah yakında seyrettireceğiz. Yazdıkça hayatın düzenine olan hayranlığım bin kat daha artıyor. Milyarlarca insan, milyarlarca senaryo ve kusursuz düzen. Çok etkileyici.

Sigara içenler ikinci sınıf insan değil

KADIN: Duygu. Duygusuz olurdu dünya kadın olmasa. Hayatın derinliğini sever, hüznü sever, fedakárlığı, şefkati sever. Yaşamak, dibine kadar yaşatmak ister. Tek isteği, söylenmeye utanılan sevginin bir çift gözden akmasıdır gönüle. Onu da erkek beceremez. Çünkü annesi olan kadın ona "bir tanecik" olduğunu öyle güçlü vurgulamıştır ki, gerçek sanmaktadır erkek. İki tarafın unuttuğu şey; insan oldukları ve bu dünyaya anlaşılamamak üzere birbirine dert olarak dünyaya sürüldükleridir.

NEYSEN O: Çok sevdiğim bir sözün kısaltılmışı. Web sitemin adresi aynı zamanda, www.neyseno.com. Hale Utangaç’la sürekli geliştiriyoruz.

SİGARA: İçiyor olmama rağmen, gönülden desteklediğim bir proje sigara içilmemesi. Tek bir ricam var. Sigara içmiyor olmak, sağlığın adına yaptığın bir güzellik. Sigara içene karşı bir üstünlüğün yok yani. Sigara içmeyen insanların, sigara içenlere karşı aynı anlayışı göstermesi gerek bence. Zamanında biz o sigaraya özenelim diye neler yaptılar ve unutulmasın en zor bırakılan bağımlılık. Sırf sigara içiyorum diye ikinci sınıf insan mı oldum, yok ya! O zaman vergimi de ona göre ödeyeyim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!