Köprü, Doğu’daki öğretmen ve doktor sayısını artırdı

Güncelleme Tarihi:

Köprü, Doğu’daki öğretmen ve doktor sayısını artırdı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 15, 2007 00:00

"Köprü" dizisinin bir dargın bir barışık aşıkları ’Leyla Öğretmen’ ile ’Mühendis Tekin’, Kelebek için bir araya geldi. İdil Fırat, rolünün insanları yönlendirici bir gücü olduğunu söylerken, Yurdaer Okur iddialı konuştu: "Ben de Tekin gibi mühendis olacağım, Leyla gibi öğretmen olup Doğu’ya gideceğim tarzında birçok e-mail alıyoruz. ’Köprü’, Doğu’daki öğretmen ve doktor sayısını artırdı."

 Köprü, yeni sezon bölümleriyle ekranda... Seyircilerden gelen eleştiriler nasıl?

- İdil Fırat:
Bu sezon diziye giren yeni karakterler var. Bizim zaten geçen sezondan beri oluşmuş bir izleyici kitlemiz var ve yeni bölümlere onlardan çok iyi eleştiriler geliyor.

- Yurdaer Okur: Açıkçası sezona bomba gibi girdik.

n Dizide, Doğu’da görev yapan bir öğretmen ile bir mühendisi canlandırıyorsunuz. Rollerinizin, bu mesleği icra edenleri Doğu’ya yönlendirmek gibi bir gücü olduğunu düşünüyor musunuz?

- Y.O:
Evet, öyle bir misyonumuz var. "Ben de Tekin gibi mühendis olacağım. Leyla gibi öğretmen olup Doğu’ya gideceğim" gibi birçok e-mail alıyoruz. Küçümsenmeyecek kadar önemli bir işlevi var karakterlerimizin. "Köprü"nün, Doğu’daki öğretmen ve doktor sayısını artırdığını düşünüyorum.

- İ.F: Ben de canlandırdığımız karakterlerin söylediğiniz anlamda itici bir gücü olduğuna inanıyorum. Çünkü pek çok insan, özellikle doktorluk, öğretmenlik gibi meslek gruplarına dahil insanlar, koşullar çok zor olduğu için Doğu’ya gitmekten çekiniyor. Bu anlamda iyi bir örnek teşkil ediyoruz.

n Dizide hayatı konu alınan Vali Recep Yazıcıoğlu, önemli bir siyasi figür... Sizce Doğu’daki sorunların çözülmesi için Yazıcıoğlu gibi sembollere mi ihtiyaç var, yoksa kolektif bilinç mi ön plana çıkmalı?

- İ.F: Kesinlikle kolektif çalışma gerekli, bir kişinin çabasıyla olacak iş değil. Ama örnekler de önemli. Yazıcıoğlu gibi örneklerin çoğalması ve herkesin bir şeyler yapmaya çabalaması en doğru olanı.

n Leyla, vali yardımcısı da kendisine aşık olmasına rağmen, kendisiyle taban tabana zıt karakterdeki Mühendis Tekin’i tercih etti. Bu duruma gelen tepkiler nasıldı?

- İ.F:
Aşk, sınırları ve ölçüleri olan bir şey değil. Kendi karakterinizin dışında, hatta çok aykırı bir insana da ilgi duyabilirsiniz. Seyircilerden farklı tepkiler geliyor. Tekin karakterini çok seviyorlar ama "Vali yardımcısı Veysel’e üzülüyoruz. O da efendi çocuk" diyenler var.

n "Ne yapacaksın Tekin gibi uçuk adamı! Vali yardımcısıyla ol" diyenler de vardır...

- İ.F: Evet bir ara espriyle karışık böyle tepkiler geliyordu.

n Yurdaer Bey, peki siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu?

- Y.O: Aşkın içinde imkansızlık varsa aşktır. Zaten Tekin de 08.00-18.00 arası çalışan bir mühendis olsaydı, Leyla Öğretmen’le ilişkileri enteresan olmazdı. Bu iki insan evlenecek mi, evlenseler geçinebilecekler mi... Bunlar merak ediliyor.

n Gerçek hayatta da zıt kutuplar mı dikkatinizi çeker?

- İ.F:
Benim için önemli olan ruhunu sevebilmem ve o insanla aynı dili konuşabilmem. Tabii aşkın kuralları ve sınırları yok. Ama çok da aykırı bir insanla rahat edemem.

n Yurdaer Bey, dizide çılgın bir aşığı canlandırıyorsunuz. Gerçek hayatta nasıl bir aşıksınız?

- Y.O: İyi aile babası olabilecek potansiyelim olduğunu düşünüyorum. Tüm hayatımı çocuklarıma adayacak kadar aileye düşkün bir kişiliğe sahibim.

n Mühendis Tekin’le en büyük ortak noktanız fanatik Beşiktaşlı olmanız mı?

- Y.O:
Evet, öyle. Ama bu aralar biraz üzgünüz. Hak etmediğimiz mağlubiyetler aldık. Biraz şanssızlık, biraz beceriksizlik... İyi mücadele ettiğimiz zaman taraftar olarak çok mutlu oluyoruz. Önemli olan iyi mücadele etmek.

n Siz hangi takımlısınız İdil Hanım?

- İ.F:
Takım tutmuyorum. Sadece Fenerbahçe’ye sempatim var. O da babamdan dolayı. Hani küçük kız çocukları, babaları hangi takımı tutarsa o takımı tutar ya... Ama ne maç takip ederim ne de hangi takım ne durumda, onu bilirim.

n İdil Hanım, bir röportajınızda "Beni çok Avrupai buluyorlar ve köylü kadın rolü vermiyorlar" demişsiniz. Gerçekten böyle bir durum var mı?

- İ.F: Ben böyle bir şey söylemedim. Sadece yapımcıların bazen oyuncu olduğumuzu unutarak psikolojik durumlara göre rol seçimi yaptığını söyledim. Ama orada, sanki bana köylü kadın rolü verilmediği için çok üzülüyormuşum gibi bir durum ortaya çıktı. Açıkçası köylü rolü oynamak gibi bir derdim yok. Anlatmak istediğim, oyuncular için farklı karakterleri oynamanın haz verici olduğuydu.

Artık masallara doyduk

n "Köprü"nün önemli bir misyonu var, ama aynı zamanda reyting savaşı veren bir dizi. Sizce misyon üstlenip, mesaj vererek de reyting alınabilir mi?

- İ.F:
Evet, misyon üstlenerek de reyting alınabilir. Hatta hep böyle olmalı. Bu anlamda bizi şanslı buluyorum, çünkü yaptığımız işin bir söylemi var. Böyle işlerin reyting savaşında kaybolup gitmesi ise çok acı.

- Y.O: Masallar her zaman gerçeklerden daha cazip gelir insanlara. Biz çocukluğumuzdan beri masallar izledik. Artık daha fazla masala ihtiyacımız yok. Bunun için "Köprü" gibi misyonu olan işlerin yapılması lazım. Yayına geçen sene girdik, hálá devam ediyoruz. Dizimizde çok büyük starlar yok ama halk bizi sevdi. Bu biraz ezber bozma oldu. Umarım bu tarz işler artar.

- İ.F: Televizyon ciddi bir iletişim aracı ve ciddi bir eğitim aracına dönüştürülebilir. Bir cümlesi, bir söylemi olan yapımlar, izleyicinin kafasında mutlaka bir şeylerin kalmasına neden oluyor.

Çocuk yapma konusunda kaygılıyım

n Hayatınızda vazgeçemedikleriniz nelerdir?

İ.F: Ailem, özellikle annem, hayvanlar ve doğa. Fotoğraf çekmek ve mesleğim de vazgeçemediklerim arasında.

Y.O: İşim, aşkım ve ailem. Bunun dışında her şeyden vazgeçebilirim.

n Hayattaki en büyük korkunuzu sorsam...

İ.F: Dünyanın içinde bulunduğu durum en büyük korkum açıkçası. O anlamda da dünyaya çocuk getirmek konusunda ciddi kaygılar içerisindeyim.

Y.O: Herkes keyifli bir hayat sürsün istiyorum. Ve buna engel olacak her şeyden korkuyorum. Bu dünyada korkmadan yaşamak imkansız. Ve bu da insanları yalnızlığa itiyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!